Translation of "Keman" in English

0.017 sec.

Examples of using "Keman" in a sentence and their english translations:

- Keman çalarım.
- Ben keman çalarım.

- I play the violin.
- I play violin.

Keman çalarım.

- I play the violin.
- I play violin.

O, keman çaldı.

She played the violin.

Keman çalarken duyuldu.

She was heard playing the violin.

Ben keman çalarım.

I play violin.

Tom keman çaldı.

- Tom played the violin.
- Tom played violin.

Keman çalabilir misin?

Can you play the violin?

Tom keman çalıyor.

Tom is playing the violin.

Keman çalabilir misiniz?

Can you play the violin?

Keman çalın lütfen.

Please play the violin.

Çocukken keman çalardım.

I played violin when I was a kid.

Lisedeyken keman çalardım.

I played the violin when I was in high school.

Keman çalmasını biliyorum.

I know how to play the violin.

Şimdi keman çalıyor.

He is playing the violin now.

- Keman, yaylı bir enstrümandır.
- Keman, yaylı bir çalgıdır.

A violin is a stringed instrument.

- Mary hala keman çalıyor.
- Mary hâlâ keman çalıyor.

- Aunt Mary is playing the violin.
- Mary is still playing the violin.

Keman çalan adam kim?

- Who is the man playing the violin?
- Who's the man playing the violin?

Tom şimdi keman çalıyor.

Tom is playing the violin now.

Keman çalmada çok iyidir.

He is very good at playing violin.

Yayım yoksa keman çalamam.

If I don't have a bow, I can't play the violin.

O, güzel keman çalar.

She plays the violin well.

Keman çalarak hayatını kazanır.

She earns her living by playing the violin.

Tom artık keman çalışıyor.

Tom is practicing the violin now.

Tom da keman çalar.

Tom also plays the violin.

Tom bir keman öğretmeni.

Tom is a violin teacher.

O, şimdi keman çalışıyor.

She is practicing the violin now.

Tom keman çalmada iyiydi.

Tom was good at playing the violin.

Çocuğun keman çaldığını duyduk.

We heard the boy playing the violin.

Dan, Linda'ya keman getirdi.

Dan brought the violin to Linda.

Gençken ben keman çaldım.

I played violin when I was young.

Aynştayn keman çalmayı seviyordu.

Einstein liked to play the violin.

Einstein keman çalmayı severdi.

Einstein loved playing the violin.

Keman çalmayı nasıl öğrendin?

How did you learn how to play the violin?

Einstein, keman çalmayı severdi.

Einstein enjoyed playing the violin.

Tom iyi keman çalıyor.

Tom plays the violin well.

Yeni komşumuz keman çalar.

- Our new neighbor plays the violin.
- Our new neighbour plays the violin.

Tom benim keman öğretmendi.

Tom was my violin teacher.

Tom hâlâ keman çalıyor.

Tom is still playing the violin.

Mary hâlâ keman çalıyor.

Mary still plays the violin.

Bu arada, keman çalar mısın?

By the way, do you play the violin?

Müzisyen sahnede keman çalmaya başladı.

The musician began to play the violin on the stage.

Keman taşıyan adam üzgün görünüyordu.

The man carrying a violin seemed upset.

Ne kadar zamandır keman çalıyorsun?

How long have you been playing the violin?

Keman hakkında kendini nasıl hissediyorsun?

How do you feel about the violin?

Tom keman çalmada çok iyi.

Tom is very good at playing the violin.

O her gün keman çalışır.

She practices the violin every day.

O, çok iyi keman çalar.

She plays the violin very well.

Keman çalmak çok pratik ister.

Playing the violin requires much practice.

Tom çok iyi keman çalar.

Tom plays the violin very well.

Oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Did you hear my son play the violin?

Dan Linda'ya bir keman gönderdi.

Dan sent Linda a violin.

Ne kadar iyi keman çalarsın?

How well do you play the violin?

Tom'un keman çaldığından emin misin?

Are you sure that Tom plays the violin?

Tom Mary'nin keman çalmasını istedi.

Tom wanted Mary to play the violin.

Tom kolunun altında keman taşıyor.

Tom is carrying a violin under his arm.

Bizim yeni komşumuz keman çalıyor.

- Our new neighbor plays the violin.
- Our new neighbour plays the violin.

Neden Tom'a bir keman almıyorsun?

Why don't you buy Tom a violin?

Pazartesi günleri keman derslerim var.

I have violin lessons on Mondays.

Sen keman çalmada çok iyisin.

You're very good at playing the violin.

Tom her gün keman çalıyor.

Tom practices the violin every day.

Hâlâ bir keman öğretmeni misin?

Are you still a violin teacher?

Leyla, Sami'yi keman gibi çaldı.

Layla played Sami as a violin.

Tom keman öğretmeni, değil mi?

Tom is a violin teacher, isn't he?

- Jane gitarın yanı sıra keman çalabilir.
- Jane hem keman hem de gitar çalabilir.

Jane can play the violin, not to mention the guitar.

- Şarkı söylemek yerine keman çalmayı tercih etti.
- Keman çalmayı şarkı söylemeye tercih etti.

He preferred playing the violin to singing.

O, çok iyi şekilde keman çalar.

He plays the violin very well.

Her gün keman çalma çalışması yapar.

She practices playing the violin every day.

Tom'un kolunun altında keman kutusu vardı.

Tom had his violin case under his arm.

Tom seni bir keman gibi çaldı.

Tom played you like a violin.

Keman, piyano ve arp müzikal enstrümanlardır.

- Violin, piano and harp are musical instruments.
- The violin, the piano, and the harp are musical instruments.

Dan kanserli çocuklar için keman çaldı.

Dan played violin for children with cancer.

Yeniden doğmuş olsaydım keman öğrenmek isterdim.

If I were reborn, I would want to learn the violin.

Sen oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Have you heard my son play the violin?

Hiç Tom'un keman çaldığını duydun mu?

Have you ever heard Tom play the violin?

Neden Tom için bir keman almıyorsun?

Why don't you buy a violin for Tom?

Pazartesi günü bir keman dersi var.

I have a violin lesson on Monday.

Tom keman çalarken onu öldüresim geliyor.

When Tom plays the violín, I feel like killing him.

O, o piyano müziğini keman için düzenledi.

He arranged that piano music for the violin.

Tom on üç yaşındayken keman çalmaya başladı.

Tom started playing the violin when he was thirteen.

Ve bir şey daha, keman çalıyor musun?

And another thing, do you play the violin?

Midori'nin çok iyi keman çaldığı doğru mu?

Is it true that Midori plays the violin very well?

Bu bir keman değil. O bir viyola.

This isn't a violin. It's a viola.

Japonya'da çocuklar üç yaşında keman çalmaya başlar.

In Japan, children begin to play the violin at the age of three.

Tom Mary kadar iyi keman çalabilmeyi istiyor.

- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary.
- Tom wants to be able to play the fiddle as well as Mary does.

Mary otuz yaşına kadar keman çalmaya başlamadı.

Mary didn't start playing the violin until she was thirty year old.

Onun keman sigortası yıllık 200 dolara mal oluyor.

The insurance on his violin costs $200 a year.

Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.

Next month it'll be five years since he began playing the violin.

Ken keman çalabilir, gitardan bahsetmeye bile gerek yok.

Ken can play the violin, not to mention the guitar.

Tom Mary'nin çalabildiğinden çok daha iyi keman çalabilir.

- Tom can play the violin much better than Mary.
- Tom can play the violin much better than Mary can.

O bir keman solosu için piyano eşliğinde çaldı.

She played the piano accompaniment for a violin solo.

Tom otuz yıldan daha fazla bir süredir keman çalıyor.

Tom has been playing the violin for more than thirty years.

- Kemanı kim çalıyor?
- Keman çalan kim?
- Kemanda kim var?

- Who is playing the violin?
- Who's playing the violin?

Kocaların çoğunluğu bana keman çalmaya çalışan bir orangutanı hatırlatır.

The majority of husbands remind me of an orangutan trying to play the violin.

Keman ve piyano arasındaki fark nedir? Piyano daha uzun süre yanar.

What's the difference between a violin and a piano? A piano burns longer.