Translation of "çıkamaz" in English

0.007 sec.

Examples of using "çıkamaz" in a sentence and their english translations:

Onlar dışarıya çıkamaz.

They can't get out.

Stresle başa çıkamaz.

He can't cope with the stress.

O, gerçekle başa çıkamaz.

She can't handle the truth.

O bununla başa çıkamaz.

He can't handle it.

Tom onunla başa çıkamaz.

Tom can handle that.

Tom bugün dışarı çıkamaz.

Tom can't go outside today.

Tom artık bununla başa çıkamaz.

Tom can't handle this anymore.

Japon hükümeti sorunla başa çıkamaz.

The Japanese government can't cope with the problem.

Tom bugün bizimle dışarı çıkamaz.

Tom can't go out with us today.

- Tom bugün dışarı çıkamaz çünkü hastadır.
- Tom hasta olduğu için bugün dışarı çıkamaz.

Tom can't go out today because he's sick.

Hiç kimse giremez ya da çıkamaz.

No one can get in or out.

- Sami dışarı çıkamaz.
- Sami dışarı gelemez.

Sami can't come out.

Tom bugün dışarı çıkamaz çünkü hastadır.

Tom can't go out today because he's sick.

Tom tek başına bu işle başa çıkamaz.

Tom can't handle this job on his own.

Tom bu tür durumlarla çok iyi başa çıkamaz.

Tom can't cope very well with these kinds of situations.

Mary makyaj yapmadan ve saçını yapmadan dışarı çıkamaz.

Mary can't go out without putting on makeup and doing her hair.

Uygun radyasyon koruması olmadan, insanlar derin uzayda dışarı çıkamaz.

Without proper radiation protection, humans can't venture out in deep space.

Tom bu gece adamlarla içmek için dışarı çıkamaz. O evde kalmak ve annesine bakmak zorunda.

Tom can't go out drinking with the guys tonight. He has to stay home and take care of his mother.