Translation of "Dışarıya" in English

0.014 sec.

Examples of using "Dışarıya" in a sentence and their english translations:

Dışarıya gidemezsin.

You can't go out there.

Dışarıya koştum.

I ran outside.

Dışarıya çıkma.

Don't go out into the open.

Dışarıya çıktık.

We went out.

Dışarıya bakalım.

Let's look outside.

Dışarıya baktım.

I looked outside.

Çöpü dışarıya götür.

- Take the garbage out.
- Take out the trash.
- Take the rubbish out.

Niçin dışarıya çıkmıyoruz?

Why don't we go out?

Dışarıya bakmak istiyorum.

I'd like to take a look outside.

Çöpü dışarıya çıkar.

- Take out the trash.
- Take the rubbish out.

Tom dışarıya koştu.

Tom ran outside.

Herkes dışarıya koştu.

- Everybody ran outside.
- Everyone ran outside.

Onlar dışarıya çıkamaz.

They can't get out.

Pencerenden dışarıya bak.

Look out your window.

Annem dışarıya gitti.

My mommy went outside.

Pencereden dışarıya baktım.

I looked outside through the window.

Dışarıya geliyor musun?

Are you coming outside?

Tom dışarıya baktı.

Tom looked outside.

Pencereden dışarıya bak.

Look out the window.

Benimle dışarıya gel.

Come outside with me.

Silahını dışarıya at.

- Throw out your weapon!
- Throw out your weapon.

Ben dışarıya itildim.

I was crowded out.

Onu dışarıya at.

- Throw him out.
- Throw her out.

Dışarıya geri git.

Go back outside.

Onlar dışarıya koştular.

They ran outside.

Onu dışarıya götür.

Take it outside.

Burada dışarıya gelme.

Don't come out here.

Sadece dışarıya gitme.

Just don't go outside.

Tom dışarıya gitti.

Tom has gone out.

Tom dışarıya gidiyor.

Tom is heading out.

Onları dışarıya at.

Throw them out.

Onları dışarıya atacağım.

I'm going to throw them out.

Onu dışarıya atacağım.

I'm going to throw him out.

Onları dışarıya attık.

We threw them out.

Onu dışarıya attık.

We threw him out.

Tom dışarıya gitmedi.

Tom didn't go outside.

Sanırım dışarıya bakmalısın.

I think you should look outside.

Ben dışarıya gitmedim.

I didn't go outside.

Çöpü dışarıya koy.

- Put the rubbish outside.
- Put the bins out.

Dışarıya verandaya çıkalım.

Let's go out on the veranda.

Sır dışarıya nasıl sızdırıldı?

How did the secret get out?

Yağmurda çocuklarını dışarıya göndermedi.

She didn't let her children go out in the rain.

O, dışarıya belli etmedi.

She managed to keep up appearances.

O, dışarıya şapkasız gitti.

He went out without a hat.

O, pencereden dışarıya baktı.

She looked out of the window.

Masayı dışarıya çıkar lütfen.

Take the table outside, please.

Köpekleri kim dışarıya bıraktı?

Who let the dogs out?

Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

- It's fun to go out with her.
- It's fun to go out with him.

Biz sokağa dışarıya fırladık.

We rushed out onto the street.

O dışarıya çıplak koştu.

He ran outside naked.

Tom yağmurda dışarıya çıktı.

Tom went out in the rain.

Tom çöpü dışarıya götürüyor.

Tom is taking out the garbage.

Tom helikopterden dışarıya atladı.

Tom jumped out of the helicopter.

Tom kapıdan dışarıya yöneldi.

Tom headed out the door.

Çöpü dışarıya çıkaran Tom'du.

It was Tom who took out the garbage.

Tom evden dışarıya çıktı.

Tom walked out of the house.

Tom dışarıya geri döndü.

Tom went back outside.

Tom pencereden dışarıya baktı.

Tom glanced out the window.

Tom denizde dışarıya baktı.

Tom stared out at the sea.

Tom kapıdan dışarıya baktı.

Tom looked out the door.

Onlar odadan dışarıya koştular.

They rushed out of the room.

Yağmura rağmen dışarıya çıktık.

Despite the rain we went out.

Bazen birlikte dışarıya çıkarız.

We go out together sometimes.

Pencereden dışarıya bakmayı bırak.

Stop looking out the window.

Tom binadan dışarıya koştu.

Tom hurried out of the building.

Çocuklar nadiren dışarıya çıkar.

The children rarely go outside.

Gerçekten pek dışarıya çıkmam.

I don't really go out much.

Çocukların hepsi dışarıya koştu.

The children all ran outside.

Çöp kutularını dışarıya koyun.

- Put the garbage outside.
- Put the rubbish outside.
- Put the bins out.

Tom dışarıya çıkmak istiyor.

Tom wants to go outside.

Tom dışarıya çıkmak istedi.

Tom wanted to go outside.

Sami kendini dışarıya sürükledi.

Sami dragged himself outside.

Çok dışarıya çıkar mısın?

Do you go out a lot?

Dışarıya çıkma. Yağmur yağıyor.

Don't go outside. It's raining.

Bitirir bitirmez dışarıya çıkıyorum.

As soon as I finish, I am going out.

- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkmaman gerektiğini bilmeliydin.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkılmayacağını bilmeliydin.

You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.

Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.

Feeling the house shake, I ran outside.

Delikten dışarıya bir fare fırladı.

A mouse scurried out of the hole.

Yağmur yağdığı için dışarıya gidemeyiz.

We can't go outside because it's raining.

Fırtınaya rağmen o dışarıya çıktı.

In spite of the storm, he went out.

O yarı çıplak dışarıya koştu.

She ran outside half-naked.

Son günlerde dışarıya baktın mı?

Have you looked outside lately?

Tom mağaradan dışarıya geri geldi.

Tom came back out of the cave.

Kurutmak için giysilerini dışarıya as!

Hang your clothes out to dry!

Hastalık onun dışarıya çıkmasını engelledi.

Sickness prevented him from going out.

Şimdi meşgulüm ve dışarıya çıkamam.

- I am busy now and can't go out.
- I'm busy now and can't go out.

Bir süre için dışarıya çıkacağım.

I'm going to go outside for a while.

Bu gece dışarıya çıkacağız sanıyordum.

- I thought we were going out tonight.
- I thought that we were going out tonight.

Ben dışarıya bir göz alacağım.

I'm going to take a look outside.