Translation of "Başa" in English

0.014 sec.

Examples of using "Başa" in a sentence and their english translations:

- Yine başa döndük.
- Yine başa sardık.
- Yine başa dönmüştük.
- Yine başa sarmıştık.

We were back to square one.

Başa dönelim.

Let's start over.

- Nasıl başa çıktın?
- Nasıl başa çıktınız?

- How did you cope?
- How did you manage?

- Biz en başa döndük.
- Yine başa döndük.
- Yine başa sardık.

We're back to square one.

Tekrar başa döneceğiz.

We will return to the top again.

Başa geri dönelim.

Let's go back to the beginning.

En başa döndük.

It's back to square one.

Onunla başa çıkıyorsunuz?

How do you deal with it?

Tom'la başa çıkabilmeliydim.

- I should've been able to handle Tom.
- I should have been able to handle Tom.

Baskıyla başa çıkamadın.

You couldn't handle the pressure.

Nasıl başa çıkıyorsun?

How have you been coping?

Onunla başa çıkıyoruz.

We're handling it.

Bununla başa çıkabilirim.

I can handle that.

Onunla başa çıkabilirim.

I can handle her.

Onunla başa çıkamadım.

I couldn't handle it.

Nasıl başa çıkıyorlar?

How do they cope?

Stresle başa çıkamam.

I can't cope with the stress.

Stresle başa çıkamaz.

He can't cope with the stress.

Sami başa çıkılmazdı.

Sami was unruly.

Bununla başa çıkamadım.

I couldn't handle that.

Kendin başa çıkmalıydın.

You should've dealt with that yourself.

Her şey başa sarıyor.

Everything wraps around.

Onunla başa çıkabileceğimi düşünüyorum.

I think I can handle it.

O, gerilimle başa çıkamıyor.

- She is unable to cope with stress.
- She can't cope with the stress.

O, sorunlarla başa çıkabilir.

He can cope with the problems.

O, onunla başa çıkabilir.

She can handle it.

Stresle nasıl başa çıkıyorsun?

How do you handle stress?

Sen gerçekle başa çıkamazsın.

You can't handle the truth.

O, gerçekle başa çıkamaz.

She can't handle the truth.

İki aday başa baş.

The two candidates are neck and neck.

Tekrar başa dönmemizi istiyorum.

I want us to start over again.

O bununla başa çıkamaz.

He can't handle it.

Tom onunla başa çıkamaz.

Tom can handle that.

Tom'la başa çıkabileceğini düşündüm.

- I thought you could handle Tom.
- I thought that you could handle Tom.

Başkan zorluklarla başa çıkabilir.

The President is capable of handling the difficulties.

Sanırım onunla başa çıkabiliriz.

I think we can handle it.

Sanırım durumla başa çıkabiliriz.

I think we can handle the situation.

Sanırım bununla başa çıkabiliriz.

I think we can handle this.

Onlar nasıl başa çıkacak?

How will they cope?

Bu sorunlarla başa çıkamayabilirim.

I may not be able to cope with those problems.

Zor durumlarla başa çıkamıyor.

He can't cope with difficult situations.

Şehri baştan başa gezdik.

We drove across the city.

Bu görevle başa çıkamam.

I can't cope with this task.

Baskı ile başa çıkamayacaksın.

You wouldn't be able to handle the pressure.

Tom acıyla başa çıkamadı.

Tom couldn't handle the pain.

Bununla başa çıkabilirim, Tom.

I can handle this, Tom.

Bununla nasıl başa çıkmalıyım?

How should I handle it?

Her şeyle başa çıkabilirim.

I can deal with anything.

Gerçekle başa çıkabilir misin?

Can you handle the truth?

Onunla ustalıkla başa çıktın.

You handled that deftly.

Onunla iyi başa çıktın.

You handled that well.

Tom onunla başa çıkabilir.

Tom can handle it.

Bu asla başa gelmez.

This never happens.

Bak, bununla başa çıkabilirim.

Look, I can handle this.

Biz onlarla başa çıkabiliriz.

We can handle them.

Yakında sorunla başa çıkabilirsin.

You can get over the handicap soon.

Hey, onunla başa çıkabilirim.

Hey, I can handle it.

Onunla başa çıkabileceğimizi düşünüyoruz.

We think we can handle that.

Bununla başa çıkabileceğimi düşündüm.

- I thought I could deal with it.
- I thought that I could deal with it.

Baskıyla başa çıkabilecekler mi?

Can they handle the pressure?

Onunla nasıl başa çıkıyorsunuz?

How do you deal with that?

Bununla nasıl başa çıkarsın?

- How would you handle this?
- How would you deal with that?

Stresle nasıl başa çıkıyorsunuz?

How do you cope with stress?

Bununla nasıl başa çıkacaksın?

How are you going to deal with this one?

Başa çıkmak kolay mı?

Is it easy to deal with?

Onunla baş başa konuşuyorum.

Head to head I speak with him.

Sami onunla başa çıkacak.

Sami will deal with that.

Hastaların birçoğu hisleriyle başa çıkamıyordu.

And many of the patients just - they couldn't deal with their feelings

Meşguliyetinizle daha az başa çıkabilmeniz.

we are simply less capable of handling the busy.

Ve her şey başa sarıyor

And everything turns into a head

Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.

My mind couldn't deal with all that stuff.

Ağlayan bebeklerle başa çıkmak zordur.

It's hard to handle crying babies.

Şirket ani değişiklerle başa çıkamadı.

The company couldn't cope with sudden changes.

O bütün işle başa çıkacak.

She will cope with all the work.

Başa çıkılması zor bir kişidir.

He's a difficult person to deal with.

O zorluklarla iyi başa çıkar.

He will cope well with difficulties.

Onun gerçekle başa çıkabileceğini sanmıyorum.

I don't think he can handle the truth.

Tom sorunla nasıl başa çıktı?

How did Tom cope with the problem?

Tom artık bununla başa çıkamaz.

Tom can't handle this anymore.

Onunla başa çıkmak zorunda kalacaksın.

You'll have to handle it.

Onunla başa çıkabilir misin, Tom?

Can you handle it, Tom?

Onunla başa çıkabileceğini düşünüyor musun?

Do you think you can handle that?

Tom gerçekle başa çıkabilir mi?

Can Tom handle the truth?

Tom onunla nasıl başa çıktı?

How did Tom deal with that?

Tom'la nasıl başa çıkılacağını biliyorum.

I know how to handle Tom.

Bizi kaderimizle baş başa bırakmayın.

Don't leave us to our fate.

Bütün bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

How do you deal with all this?

Biz bu sorunla başa çıkmalıyız.

We must deal with this problem.

Seninle baş başa konuşmak istiyorum.

- I want to talk to you in private.
- I want to talk to you privately.

Onunla nasıl başa çıkacağımı biliyordum.

I knew how to deal with it.

Onunla nasıl başa çıkılır biliyorum.

I know how to deal with it.

İnsanlarla nasıl başa çıkacağımı biliyorum.

I know how to deal with people.

Onunla nasıl başa çıkacağımı biliyorum.

I know how to handle it.

Sorunla nasıl başa çıkacağımı öneriyorsun?

How would you suggest I handle the situation?

Çocuklarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.

I don't know how to handle children.

O artık bununla başa çıkamadı.

She couldn't handle it anymore.