Translation of "Gerçekle" in English

0.014 sec.

Examples of using "Gerçekle" in a sentence and their english translations:

Gerçekle yüzleşmelisin.

- You should face reality.
- You should face the reality.

Gerçekle yüzleşemiyorum.

I can't face the truth.

Gerçekle yüzleşelim.

Let's face the truth.

Gerçekle yüzleşmen gerekiyor.

You need to face reality.

Birkaç gerçekle başlayalım.

Let's start with a few facts.

Gerçekle yüzleşmek zorundayım.

I have to face reality.

- Tom gerçekle yüzleşmemi istedi.
- Tom gerçekle yüzleşmemi söyledi.

Tom told me to face the truth.

Sen gerçekle başa çıkamazsın.

You can't handle the truth.

O, gerçekle başa çıkamaz.

She can't handle the truth.

Ben sadece gerçekle ilgileniyorum.

I'm only interested in the truth.

Gerçekle başa çıkabilir misin?

Can you handle the truth?

Biz gerçekle yüzleşmek zorundayız.

We have to face the truth.

Onun gerçekle başa çıkabileceğini sanmıyorum.

I don't think he can handle the truth.

Tom gerçekle başa çıkabilir mi?

Can Tom handle the truth?

Sami o gerçekle yüzleşmek istemedi.

Sami didn't want to confront that fact.

Gerçekle sahteyi ayırt edebilir misiniz?

Can you tell the real one apart from the fake?

Bu gerçekle her çiftçi her yıl yüzleşiyor.

This is the reality every farmer faces every year.

Gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi de geçiyor bile.

It's time you faced reality.

Sami korkunç bir gerçekle yüz yüze geldi.

Sami came face to face with a terrifying truth.

- Gerçekle yüzleşmen gerekir.
- Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.

You should face up to the reality.

Acı gerçekle yüzleşmemek için konuyu fazla deşmeye cesaret edemiyorum!

I dare not probe too deeply, lest I uncover the awful truth!

Ve bu yalnızca numaralarla alakalı değil, gerçekle de alakalı. Yani

And this is not just a matter of numbers, it is also a matter of reality: I mean, who

Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.

Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.