Translation of "Öğleyin" in English

0.072 sec.

Examples of using "Öğleyin" in a sentence and their english translations:

Öğleyin başlıyorum.

I'm starting at noon.

- Öğleyin orada olun.
- Öğleyin orada ol.

Be there at noon.

Biz öğleyin buluşacağız.

- We are to meet at noon.
- We're to meet at noon.

Öğleyin çalışmayı bıraktık.

We stopped working at noon.

Tren öğleyin gelir.

The train is due at noon.

İşimize öğleyin başladık.

We began our work at noon.

O, öğleyin gelir.

He comes at noon.

O öğleyin uyanır.

He wakes up at noon.

O, öğleyin gelecek.

He'll come at noon.

Öğle yemeği öğleyin.

Lunch is at noon.

Gösteri öğleyin başlar.

The show starts at noon.

Etkinlik öğleyin başlar.

The event starts at noon.

Ben öğleyin uyandım.

I woke up at noon.

Öğleyin Tokyo İstasyonu'na varacağız.

We will get to Tokyo Station at noon.

Tom'un öğleyin gelmesi bekleniyor.

Tom is due to come at noon.

Gemi öğleyin hareket edecektir.

The ship will set sail at noon.

Cumartesi öğleyin izinli olacağım.

I'll be off duty at noon on Saturday.

Ona öğleyin gelmesini söyle.

Tell her to come at noon.

Trenin öğleyin varması bekleniyor.

The train is due to arrive at noon.

Yaklaşık öğleyin onunla karşılaştım.

I met him about noon.

Ben öğleyin sizi ararım.

I'll call you at noon.

O, öğleyin orada olmalı.

She should be there at noon.

Aile, öğleyin yemeğini yemişti.

The family had its dinner at noon.

Ben öğleyin Tokyo'ya vardım.

I arrived in Tokyo at noon.

Çekim yaklaşık öğleyin başladı.

The shooting started around noon.

Tom öğleyin geliyor olmalı.

Tom should be arriving at noon.

Tom neredeyse öğleyin uyandı.

Tom woke up around noon.

Tom yaklaşık öğleyin gelecek.

Tom is going to arrive around noon.

Seni almak için öğleyin geleceğim.

I'll come at noon to pick you up.

Biz öğleyin öğle yemeği yedik.

We had lunch at noon.

Ben öğle yemeğini öğleyin yerim.

I have lunch at noon.

O, bana öğleyin burada olmamı söyledi.

He told me to be here at noon.

Öğleyin arkadaşlarımla birlikte öğle yemeği yerim.

I have lunch at noon with my friends.

Biz, öğleyin pizza ve tavuk yedik.

We've eaten pizza and chicken at noon.

Biz yaklaşık olarak öğleyin öğle yemeği yeriz.

We have lunch at about noon.

Tom her gün öğleyin öğle yemeği yer.

- Tom eats lunch every day at noon.
- Tom has lunch every day at noon.

Öğleyin bu restorana çok fazla müşteri gelmez.

Not many customers come to this restaurant in the afternoon.

Ben her gün öğleyin öğle yemeği yerim.

I eat lunch every day at noon.

- Toplantı gün ortasında bitti.
- Toplantı öğleyin sona erdi.

The meeting ended at noon.

Biz günün en büyük yemeğini genellikle öğleyin yeriz.

We usually eat our biggest meal of the day at noon.

Şimdiden acıktın mı? Öğleyin daha fazla yemiş olmalıydın.

You're hungry already? You should've eaten more at lunch.

Öğleyin mi yoksa daha sonra mı kar yağışı başlayacak?

Will it start snowing at noon or later?

- Öğleyin onunla bir randevum var.
- Onunla öğlen randevum var.

I have an appointment with him at noon.