Translation of "Zamanlar" in Dutch

0.005 sec.

Examples of using "Zamanlar" in a sentence and their dutch translations:

Zamanlar değişiyor.

Tijden veranderen.

Sahildeki geçmiş zamanlar,

tijd doorgebracht op het strand

O zamanlar çok gençtim.

Ik was nog maar een jongetje.

O zamanlar ben öğrenciydim.

Toen was ik student.

Bir zamanlar tek gençtin.

We zijn maar eenmaal jong.

- O zamanlar bölge İspanya'ya aitti.
- O zamanlar bölge İspanya'ya aitmiş.

In die tijd behoorde het grondgebied aan Spanje toe.

O zamanlar, insanların klimaları yoktu

Vroeger hadden mensen geen airconditioning,

Bazı zamanlar Kanazawa'da tipi olur.

Er zijn af en toe sneeuwstormen in Kanazawa.

Bir zamanlar, her sabah koşardım.

Er was een tijd dat ik het gewoon was om iedere ochtend te joggen.

O zamanlar için çok paraydı.

Het was heel veel geld voor die tijd.

Bütün yetişkinler bir zamanlar çocuklardı.

Alle volwassenen waren ooit kinderen.

Fakat o zamanlar İspanyolca'da gayet akıcıydım.

Maar ik sprak toen al vloeiend Spaans,

Onlar bir zamanlar birbirlerine yardım etmişlerdi.

Ze hadden elkaar ooit geholpen.

Bir zamanlar bir astrofizikçi olmak istedim.

Ooit wilde ik astrofysicus worden.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

Er was eens een mooie prinses ...

İspanya bir zamanlar Filipin Adalarını yönetti.

Spanje bestuurde ooit de Filippijnse eilanden.

Angola bir zamanlar bir Portekiz bölgesiydi.

Angola was ooit een Portugese territorium.

Komünizm korkusu, o zamanlar çok güçlüydü.

De angst voor het communisme was toen erg sterk.

Bay Clinton, o zamanlar Arkansas'ın valisiydi.

In die tijd was Clinton goeverneur in Arkansas.

Almanya bir zamanlar İtalya ile müttefikti.

Duitsland was ooit een bondgenoot van Italië.

Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar var.

Er zijn momenten dat ik je echt interessant vind.

Tom bir zamanlar Mary'ye çılgınca âşıktı.

- Tom was ooit smoorverliefd op Mary.
- Tom was ooit stapelverliefd op Mary.
- Tom was ooit dolverliefd op Mary.

Bir zamanlar bir denizanası tarafından yakıldım.

Ik ben ooit gestoken door een kwal.

Bir zamanlar Nijerya bir Britanya kolonisiydi.

Nigeria was ooit een Britse kolonie.

O zamanlar birinci dot.com çöküşünün hemen ertesiydi

De eerste internetzeepbel was toen net geknapt,

Ama o zamanlar yapmayı düşündüğüm tek şey

maar het enige wat ik op dat moment kon bedenken

O zamanlar dini görüşlerim çok uç noktadaydı.

Destijds was mijn geloofsovertuiging erg extreem.

Bir zamanlar Margaret isminde bir kadın vardı.

Er was eens een vrouw die Margaret heette.

O zamanlar tek yaptığım şey onu düşünmekti.

Ik kon alleen maar aan haar denken.

Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.

Ik heb hem eens ontmoet toen ik studente was.

Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı.

Er was eens een slechte koning in Engeland.

Bir zamanlar köyde, yoksul bir çiftçi vardı.

Er was eens een arme boer in het dorp.

Bir zamanlar insanlar dünyanın düz olduğuna inanırdı.

Ooit heeft men gedacht dat de aarde plat was.

Başka köpeklerle beraber etrafta beraber koşarak geçen zamanlar.

of tijd doorgebracht met andere honden.

O zamanlar bunun zekice bir cevap olduğunu sanıyordum.

Toentertijd vond ik dat eigenlijk best een slim antwoord.

Lejre, bir zamanlar Ledreborg, gerçekten de erken Viking

Lejre, ooit Ledreborg, was echt een belangrijk machtscentrum in de vroege Vikingperiode

Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.

Toen hij student was, ging hij slechts één keer naar de discotheek.

Bu şehirde bir zamanlar zengin bir adam yaşardı.

Eens leefde er een rijke man in deze stad.

Bir zamanlar Pekin'de yaşadım ama şimdi Seul'de yaşıyorum.

Ik heb ooit in Peking gewoond, maar nu woon ik in Seoel.

Bir zamanlar güney pasifik efsaneleri dev midyeleri deniz tabanında

Grote Oceaanlegendes beschreven ze ooit als mens-eters

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

Er was eens een oude vrouw op een eilandje.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşardı.

Er was eens een oude koning die op een klein eiland woonde.

İddia edildiğine göre, bir zamanlar babası Çin'e ihanet etti.

- Naar verluidt heeft zijn vader ooit China verraden.
- Vermoedelijk heeft zijn vader China ooit verraden.

Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.

Er was eens een arme man en een rijke vrouw.

Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.

- Er waren eens een arme man en een rijke vrouw.
- Er leefde eens een arme man en een rijke vrouw.

- Tom bir zamanlar Boston'a gitti.
- Tom bir kez Boston'a gitti.

Tom is één keer naar Boston geweest.

Biraz eski moda gibi ama o zamanlar bunun bir nedeni vardı.

Het klinkt ouderwets, maar ze waren hun tijd ver vooruit.

Bir zamanlar büyük ve güçlü bir kral güzel prenses ile evlendi.

- Ooit trouwde een grote en machtige koning met een mooie prinses.
- Er was eens een grote en machtige koning die met een mooie prinses trouwde.

Stephen Hawking bir zamanlar zaman gezginleri için bir parti düzenledi ama kimse çıkıp gelmedi.

Stephen Hawking gaf ooit eens een party voor tijdsreizigers, maar niemand kwam opdagen.

Bir zamanlar Zhuangzi, rüyasında bir kelebek olduğunu gördü ama uyandığında bir kelebek olduğunu gören Zhuangzi mi yoksa şu anda Zhuangzi olduğunu gören bir kelebek mi olduğuna emin olamadı.

Eens droomde Zhuangzi dat hij een vlinder was, maar toen hij wakker werd, was hij niet zeker of hij Zhuangzi was die gedroomd had een vlinder te zijn, of dat hij een vlinder was die nu droomde Zhuangzi te zijn.