Translation of "ışık" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "ışık" in a sentence and their dutch translations:

...ışık yitip gidince...

...ontwaken er 's nachts...

Aniden ışık geldi.

Het licht ging plotseling aan.

Birden ışık söndü.

- Ineens ging het licht uit.
- Plots ging het licht uit.

O ışık yeşildir.

Dat licht is groen.

Bakın, ileride ışık var.

Kijk, er is een licht.

Bütün gökyüzünü ışık kapladı.

De gehele hemel lichtte op.

ışık yaymıyor veya soğurmuyor.

straalt geen licht uit of absorbeert geen licht.

Siyah kumaş ışık emer.

Zwarte stoffen absorberen het licht.

Ben bir ışık görüyorum.

Ik zie een licht.

Neden sarı ışık parlıyor?

Waarom knippert het gele lampje?

O olayda ışık tutacağım.

Ik zal dat incident ophelderen.

Bu duvarı aydınlatan ışık dalgaları

Deze lichtgolven die de muur verlichten,

Ben uzakta bir ışık gördüm.

Ik zag heel ver weg een licht.

Tünelin bitiminde bir ışık gördüm.

Ik zag een licht aan het einde van de tunnel.

Tünelin sonunda bir ışık gördüm.

Ik zag een licht aan het einde van de tunnel.

Sokak lambaları yeterli ışık vermez.

- De straatlampen geven niet genoeg licht.
- De lantaarnpalen geven niet genoeg licht.

Karanlıkta bir kırmızı ışık parlıyordu.

Een rood licht scheen in het duister.

Içinize temiz,berrak bir ışık aldığınızı

stel je dan voor en geloof

Hatta yapay ışık kullanımını azaltmak amacıyla

en zelfs glasvezelkabels zoals deze,

İçeri gireceksek ışık kaynağına ihtiyacımız olacak.

Als we naar binnen gaan hebben we een lichtbron nodig.

Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.

Daar heb ik wat licht van. Laten we gaan.

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

Ultraviolet licht onthult verborgen jagers.

Bu ürkünç ışık, insan gözüyle görülmüyor.

Dit griezelige licht is voor de mens niet zichtbaar.

Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.

Bij hun gloed zou je een boek kunnen lezen.

Ama ışık yaymıyor ya da soğurmuyor

Maar het straalt geen licht uit en absorbeert geen licht

Fotoğraf çekmek için yetersiz ışık var.

Het is niet licht genoeg om foto's te nemen.

Ve ışık kullanarak nöronların ateşlemelerini kontrol ediyoruz.

en dan licht gebruiken om na te gaan hoe neuronen signalen afvuren.

Bir ışık kaynağı olmadan  mahsur kalmak istemeyiz.

En we willen niet stranden zonder lichtbron.

Bu ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

...die ze fluorescerend maakt in ultraviolet licht.

Bu, ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

...die ze fluorescerend maakt in ultraviolet licht.

Küçülen Ay, çok az ışık anlamına gelir.

De afnemende maan biedt maar weinig licht.

Huzurları bozulunca kimyasal reaksiyon aracılığıyla ışık üretiyorlar.

Als ze gestoord worden, produceren ze licht via een chemische reactie.

Odada dikiş dikmek için yeterli ışık yok.

Er is niet genoeg licht in deze kamer om te kunnen naaien.

Yeşil düğmeye bas. Öyle yaparsan ışık yanacak.

Druk op de groene knop. Als je dat doet, gaat het lampje branden.

Güneş; ışık, ısı ve hayatın sonsuz kaynağıdır.

- De zon is de eeuwige bron van licht, warmte en leven.
- De zon is een eeuwige bron van licht, warmte en leven.

Ve kesik ışık parçaları atan bir lazerle eşledik.

en we koppelen hem met een laser die korte lichtpulsen uitstuurt.

Sizce hangi meşale en iyi ışık kaynağı olur?

Welke fakkel denk je dat de beste lichtbron is?

Bakın, orada bir ışık demeti de var, bakın!

En kijk... ...een streep licht daarboven.

Aslında akrep ararken UV ışık kullanmak oldukça akıllıcadır.

Het is slim om het uv-licht te gebruiken om schorpioenen te zoeken.

Akreplerin morötesi ışık altında neden parladığı gizemini korumaktadır.

Waarom schorpioenen gloeien onder ultraviolet licht is een raadsel.

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

Infraroodlicht, onzichtbaar voor de apen, onthult hun toplocatie.

...kameralarımızın olup biteni görmesi için kızılötesi ışık gerekiyor.

...dat onze camera's infrarood licht nodig hebben.

Burnundaki termal girintiler ışık yerine ısı tespit ediyor.

Thermische putjes op zijn snuit detecteren warmte in plaats van licht.

Bu balıklar yüksek basınç ve ışık yokluğu alışıktır.

Deze vissen zijn gewend aan hoge druk en aan de afwezigheid van licht.

- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaktadır.
- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaklıktadır.

- Het Andromedastelsel is meer dan 2 miljoen lichtjaar van ons verwijderd.
- De Andromedanevel is meer dan 2 miljoen lichtjaar van ons verwijderd.

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

Ik vraag me af hoe veel licht er nog in zit. Nee, nee.

Bu biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

Die geeft me wat licht. We proberen de slang te vinden.

Bana biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

Die geeft me wat licht. We proberen de slang te vinden.

Kıvırcık tarantulanın sekiz ufak gözünün pek ışık algıladığı söylenemez.

De acht oogjes van de krulhaarvogelspin zien weinig meer dan licht en schaduw.

Bu canlı ışık olgusunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Dit fenomeen van levend licht beginnen we pas net te begrijpen.

Yapay ışık eşliğinde fok avladığının bilindiği dünyadaki tek yer.

...waar witte haaien op robben jagen met gebruik van kunstlicht.

Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.

Toen ik gisternacht in bed lag te lezen, ben ik in slaap gevallen met het licht aan.

Eskiden evde ışık kaynağı olarak, gaz lambası çok normaldi.

Vroeger was ook in huis een gaslamp als lichtbron heel gewoon.

En yakın yıldız, dünyadan dört buçuk ışık yılı uzakta.

- De dichtsbijzijnde ster bevindt zich op ongeveer vierenhalf lichtjaar van de aarde.
- De dichtsbijzijnde ster bevindt zich op ongeveer vier en een half lichtjaar van de aarde.

Bir ışık atımının, bir metrelik mesafeyi katetmesi saniyenin 3,3 milyarda biri

Het kost een lichtpuls ongeveer 3,3 miljardste van een seconde,

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

Maar deze zwakke gloed helpt weinig... ...voor dieren die voedsel op de grond zoeken.

Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.

Het wordt hier moeilijker ademhalen. De fakkel brandt ook lang niet zo helder meer.

İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?

Goede vondst. Goed gedaan. Daar is licht, zie je dat?

Yeşil ışık yandığında, caddeden geçmeden önce yaya geçidindeyken bile tüm yönlere bakman gerekir.

Je moet in alle richtingen kijken als je een weg oversteekt, zelfs bij een zebrapad en groene stoplichten.

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

Die wordt pas zichtbaar in het donker. Het rif dat baadt in blauw licht onthult wat er aan de hand is.

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

De bladeren ritselden in de zachte bries zodat de sterren glinsterden.