Translation of "Yeterince" in Arabic

0.005 sec.

Examples of using "Yeterince" in a sentence and their arabic translations:

Yeterince yaşlıyım.

- أنا كبير بما يكفي.
- أنا كبير بما فيه الكفاية.

- Sana yeterince teşekkür edemem.
- Ben yeterince teşekkür edemiyorum.
- Size yeterince teşekkür edemiyorum.

- لا أستطيع أن أشكركَ كفاية.
- لا أستطيع أن أشكركِ بما فيه الكفاية.

yeterince boğazınızı düğümlemediyse

مقلقة بشكل كافٍ،

Yeterince hızlı değilsin.

لست سريعاً بما يكفي.

Yeterince kahve yok.

ليس هناك قهوة كافية.

Yeterince sıkı çalışmadın.

أنت لم تعمل بما فيه الكفاية.

Çünkü yeterince hata yapıyorum

لأنني اقترف ما يكفي من الأخطاء،

Hayat zaten yeterince korkutucu,

الحياة مخيفة بالفعل،

Yeterince iyi değillermiş gibi.

كما لو أنهم لم يكونوا جيدين بما يكفي.

Kendi başlarına yeterince büyük -

كبيرة بما يكفي لوحدهم -

Fransızcayı yeterince iyi konuşamıyorum!

أنا لا أُحسن الفرنسية.

Ama eğer yeterince şanslıysak

ولكن إذا كنا محظوظين بما فيه الكفاية

Sen yeterince hızlı değilsin.

- لست سريعاً بما فيه الكفاية.
- لست سريعاً بما يكفي.

O yeterince dürüst görünüyor.

يبدو صادقاً كفاية.

Yeterince su içtiniz sanırım.

لقد شربت ما يكفي من الماء، في اعتقادي.

yeterince uzun ve yeterince gürültülü söylerseniz insanlar bu yalana inanırlar

إذا قلت طويلاً بما فيه الكفاية وبصوت عالٍ بما فيه الكفاية ، سيصدق الناس هذا الكذب

Yapamayacağımızı söyleyen yeterince insan var.

يوجد ما يكفي من الأشخاص يخبروننا أننا لن نستطيع القيام بذلك.

yeterince cesur kefalet karşıtlarımız var,

الذين لديهم ما يكفي من الجرأة ليحلموا أحلامًا كبيرة ويقاتلوا بقوة،

Eğer bir yalanı yeterince sıklıkla

إذا كانت الكذبة كافية في كثير من الأحيان

Oy vermek için yeterince yaşlıyım.

- أنا كبير بما يكفي للتصويت.
- أنا كبير بما فيه الكفاية لأصوت.

Ve eğer asteroit yeterince uzaktaysa,

وإذا كان الكويكب بعيدًا بما فيه الكفاية ،

Tom yeterince hızlı hareket etmedi.

لم يتصرف توم بالسرعة الكافية.

Bu merdiven yeterince sağlam mı?

هذا السلّم (الدَّرج) متين للغاية.

Atlayış işe yaradı, su yeterince derinmiş.

‫نجحت القفزة. كانت المياه عميقة بشكل كاف.‬

Ve yeterince sağlam olup olmadığını bilmiyorum.

‫وإن كان ثابتاً وقوياً بدرجة كافية.‬

Bu süper gücü yeterince kullanmadığımızı görüyoruz.

فسنرى أننا لم نستخدم هذه القوة الخارقة بما فيه الكفاية،

Akış oranı yeterince yüksekse telafi edilebilir.

إذا كان معدل التدفق من المياه الجوفية مرتفع كفايةً

- Yeterince kahve yok.
- Yeterli kahve yok.

ليس هناك قهوة كافية.

O, araba sürmek için yeterince yaşlıdır.

إنه كبير بما فيه الكفاية ليقود سيارة.

Tom öğrencilerine karşı yeterince otoriter değildir.

توم ليس صارماً بما فيهِ الكفاية مع طلابه.

Nasa bunun için yeterince yükseğe çıkılmadığını söylüyor

تقول ناسا أنها ليست عالية بما يكفي لهذا

O, yeterince çalışmadığı için sınavlarda başarısız oldu.

رسب في امتحاناته بسبب قلة المذاكرة.

Sürücü belgesi almak için yeterince yaşlı değil.

لم تبلغ من العمر ما يكفي للحصول على رخصة قيادة.

Yine de birileri gelip "Bu yeterince iyi değil,"

لا يزال شخص ما يأتي "هذا ليس جيد بما فيه الكفاية،"

- Hala yeterince zamanımız var.
- Hala bol zamanımız var.

ما زال عندنا ما يكفي من الوقت.

- Yeteri kadar dinlenmek önemlidir.
- Yeterince dinlenmek çok önemlidir.

- انه لمن المهم جداً الحصول على كفاية من الراحة.
- انه لمن المهم جداً الحصول على ما يكفي من الراحة.

Bu orangutanlar için yeterince iyiyse benim için de iyidir.

‫إن كانت صالحة لإنسان الغابة‬ ‫فهي صالحة لي.‬

Su buz gibi! Atlayış işe yaradı, su yeterince derinmiş.

‫الماء قارس البرودة!‬ ‫نجحت القفزة. كانت المياه عميقة بشكل كاف.‬

Ama en azından riski yeterince azaltıp rahatça nefes alabilirsiniz.

لكنه قد يخفض الخطر بشكل كبير، لكي يجعلك تتنفس بسهولة أكبر.

Costco'daki bir ordu kışlası için yeterince tuvalet kağıdı alıyoruz.

نشتري كمية من ورق المرحاض ما يكفي لجيش

Bir enfeksiyon başlatmak için yeterince virüs partikülünü dışarı atmaları gerekir.

يجب أن يخرج كمية كافية من جزيئات الفيروس تستطيع إصابتك بالعدوى،

Evet, su yeterince derin görünüyor, ama asla yüzde 100 emin olamazsınız.

‫نعم، هذه المياه تبدو عميقة بما يكفي،‬ ‫ولكن لا يمكنك أن تثق 100 بالمئة.‬

Düz dünya'cılar ise ya iyide bu dünya yuvarlak ise uçak yeterince yükseliyor

إذا كانت العوالم المسطحة جيدة أو إذا كان هذا العالم مستديرًا فإن الطائرة ترتفع بما فيه الكفاية

Peki ya Avrupa? Avrupa ölümle boğuşuyor. Çünkü bizler bu virüsü yeterince ciddiye almadık.

ماذا عن أوروبا؟ أوروبا تتصارع مع الموت. لأننا لم نأخذ هذا الفيروس بجدية كافية.

Telefon hattını keserek iletişimi yeterince sekteye uğratmış olduk. En dramatik tarafı da birkaç polis memurunun bizimle gelmesiydi.

لذلك فإنّنا بعزل هذا المكان أعقنا الاتصالات بشكل كبير. أكثر ما كان مؤثّراً في الأمر، هو أنّ بعض رجال الشرطة جاؤوا معنا.