Translation of "Yeri" in Arabic

0.005 sec.

Examples of using "Yeri" in a sentence and their arabic translations:

Hizmetçi yeri sildi.

كنس الخادم الأرض.

O yeri çılgınca seviyorum.

أنا أعشق هذا المكان.

Yine kadının yeri bizde aynıydı

مكان المرأة كان هو نفسه معنا مرة أخرى

Kargaşa her yeri etkisi altına aldı,

تعمُ الفوضى الأرض،

Kargaşa her yeri etkisi altına aldı!

تعم الفوضى الأرض،

Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

فِي الْبَدْءِ خَلَقَ اللهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ،

Başka birinin bu yeri almasına izin vermeyin.

لا تدعي أي شخص آخر يأخذ منك هذا المنصب.

Hikâyenizi taşıyan yeri kaybetmenin verdiği ızdırabı bilirsiniz.

فأنت تعرف ألم فقدان مكان عشت فيه طيلة حياتك

Sonraki 2 hafta boyunca süvariler 800km yeri

و على مدار الأسبوعين المقبلين ، قام فرسانه على غارات تمتد على طول 800 كيلومتر (500 ميل)

Üç şey lazım olacak: Öncelikle yeri biraz doldurmalıyız.

‫سنحتاج إلى 3 أشياء:‬ ‫أولاً، مكان للنوم على الأرض،‬

Bunu yiyebilirim ya da... Yeri kazabilirim. Hemen şurayı.

‫يمكنني أن أتناول هذه، أو  ‬ ‫يمكن أن أحفر في الأرض. ‬ ‫هنا على سبيل المثال.‬

Aç köpek balıkları için mükemmel bir saklanma yeri.

‫المخبأ المثالي للقروش الجائعة.‬

Tehlikeli arazi daha çok asker ve hayvana mezar yeri olmuştu.

التضاريس الغادرة حصدت أرواح الكثير من القوات والدواب

Bu riskli dinlenme yeri jeladaları karanlığın tehlikelerinden korumaya yeterli olacaktır.

‫مكان الاستراحة الخطير هذا‬ ‫ينبغي أن يكون كافيًا لحماية أبو قلادة‬ ‫من مخاطر الليل.‬

Böylece pramitler hayatımızdaki gizemli olaylar arasında kendine en önemli yeri buldu

لذلك وجد البراميسون المكان الأكثر أهمية بين الأحداث الغامضة في حياتنا

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

لقد أصبح موقع تاتوبا في فرنسا، أي موطن نشأته، ظاهرة ثقافيّة و اجتماعيّة.

Her zaman kendi kuvvetlerinin yeri ve gücü hakkında güncel bilgilere sahip olmasını sağladı ...

دائمًا معلومات محدثة حول موقع وقوة قواته ...

- Sami, Leyla'nın tam olarak nerede yaşadığını polise anlattı.
- Sami, Leyla'nın yaşadığı yeri tam olarak polise anlattı.

أخبر سامي الشّرطة أين كانت تسكن ليلى بالضّبط.

- Tom yüzüstü yere kapaklandı.
- Tom yüzünün üzerine düştü.
- Tom yüzüstü yere yapıştı.
- Tom yüzükoyun yere kapaklandı.
- Tom yeri öptü.
- Tom eline yüzüne bulaştırdı.

سقط توم على وجهه.