Translation of "Izin" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Izin" in a sentence and their arabic translations:

İzin verin tekrarlayayım.

دعوني أكرر ذلك

Bahsetmeme izin verin.

ملاحظة ممتعة.

İzin verin açıklayayım.

دعوني أوضح.

izin verilmediğinden yakınıyor .

له بالانضمام إلى ملكه.

Gitmeme izin verdi.

هو تركني أذهب.

Gitmemize izin verdi.

هو تركنا نذهب.

Gitmesine izin verdi.

- هي تركتها تذهب.
- تركتها تذهب.

Gitmesine izin ver.

دَعَهُ يذهب.

Gitmene izin vereceğim.

سوفَ أسمح لكَ أن تذهب.

Gitmeme izin verdiler.

هُم تركوني أذهب.

Gitmeme izin ver.

اسمح لي بالذهاب.

- Tom'un gitmesine izin vermiyorum.
- Tom'un gitmesine izin vermeyeceğim.

لن أدع توما يذهب.

- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Size Mayuko'yu tanıtmama izin verin.
- Mayuko'yu sizinle tanıştırmama izin verin.

اِسمح لي أن أعرّفك بمايوكو.

Onların gitmesine izin verin.

وتحتاج الى السماح لها بالخروج من عقلك.

"Başvuru yapmama izin vermiyorlar."

"لم يسمحوا لي بتقديم طلب."

Bunu anlamalarına izin vermeliydim.

لإدراك ما يرونه.

Resme bakmama izin verin.

دعني ألقي نظرة على الصورة.

Tom, gitmene izin vermeyecektir.

لن يتخلى عنك توم.

Tom'un gitmesine izin ver.

دَع توم يذهب.

Tom'un gitmesine izin verdi.

هو تركَ توم يذهب.

Muhtemelen ona izin veremem.

لا يمكنني السماح بذلك.

Onu yapmana izin veremem.

لا يمكنني السماح لك بفعل ذلك.

Tansiyonunu ölçmeme izin ver.

اسمح لي أن أقيس ضغط دمك.

Lütfen gitmeme izin verin.

من فضلك دعني أذهب.

Onu yapmama izin ver.

دعني أفعلها

Düşmanın yaklaşmasına izin vermeyin.

لا تترك العدو يقترب.

Birkaç gün izin alıyorum.

سآخذ إذنا ليومين.

Yarın senin izin günün.

غدا عطلتك.

Sedece gitmesine izin verin

دعك منه

Asla gitmene izin vermeyeceğim.

لن أتركك ترحل أبدا.

- Şimdi gitmeme izin verir misiniz, lütfen?
- Lütfen gitmeme izin verir misin?

هل تسمح لي بالذهاب الآن؟

Tükeniyor olduğumu bilmesine izin verdim.

وتركته يعرف أنني كنت أعاني.

Bizim kendimiz olmamıza izin verilmez.

ليس مسموحاً لنا أن نكون كما نحن.

Bizim sessizliğimizin izin verdiğini anladım.

يسمح لإساءةٍ كهذه بأن تستمر.

Bir kutu çizmeme izin verin.

لذا دعوني أرسم صندوقًا.

Öfkemi ifade etmeme izin verilirdi.

حسنًا، مسموح لي أن أُعبر عن غضبي.

Bir hakime gitmeli, izin almalı,

يجب عليهم أن يذهبوا إلى أحد القضاة ويستخرجوا مذكرة

Bunun bizi yavaşlatmasına izin vermeyin!

‫لا تدع هذا الأمر يحبطك.‬

Bu tarantulanın kaçmasına izin veremeyiz.

‫لا يمكننا تحمل ترك الرتيلاء يهرب.‬

şunu da söylememe izin verin:

اسمحوا لي أن أقول لكم هذا أيضا:

Bu kıtanın batmasına izin verdik.

لقد تركنا هذه القارة تتخبط.

O onun gitmesine izin verdi.

هي تركتهُ يذهب.

O, Tom'un gitmesine izin verdi.

هي تركت توم يذهب.

Bunun tekrar olmasına izin veremem.

لا أستطيع أن أدع ذلك يحدث مجددا.

O, arabasını sürmeme izin vermezdi.

لم يسمح لي أن أقود سيارته إطلاقاً.

Babam araba sürmeme izin vermez.

لا يسمح لي أبي بقيادة السيارة.

Onlar Tom'u görmeme izin vermeyecek.

انهم لن يدعوني ارى توم.

Lütfen içeri girmeme izin verin.

اتركني أدخل لو سمحت.

Onun oraya gitmesine izin vermeyeceğim.

لن أدعها تذهب إلى هناك.

Bazı şeylerin gitmesine izin verin.

دعكم من بعض الأمور

Lütfen resmini çekmeme izin ver.

دعني آخذ صورة لك إذا سمحت.

Tom, geçmişin gitmesine izin veremez.

لا يمكن لتوم أن ينسى الماضي.

Bu, gitmene son izin verişim.

هذه آخر مرة أتركك تذهب فيها.

- Fadıl, Rami'nin orada yaşamasına izin verdi.
- Fadıl, Rami'nin orada oturmasına izin verdi.

سمح فاضل لرامي كي يعيش هناك.

İşteyken hislerinizin coşmasına birdenbire izin verirseniz

فإذا أطلقت العنان لمشاعرك في العملِ فجأةً،

Ve cesaretinizin korkunuzu bastırmasına izin verin.

وحاولوا أن تفوق شجاعتكم على خوفكم.

Bana dedim beş dakika izin verin.

قلت: اسمحوا لي خمس دقائق.

Ve geçmişte olanla yaşamama izin verdim.

للسماح لي بالعيش مع كل ماحدث

Size birkaç örnek vermeme izin verin.

دعوني أعطيكم بعض الأمثلة.

''Avukatlar bunu söylememize izin vermiyor'' dediler.

أو: "محامينا لن يدعونا نخبركم بذلك"

Size üç tüyo vermeme izin verin.

دعني أعطيك ثلاثة نصائح.

O anın ''evet'' olmasına izin verin.

فليكن ردك في تلك اللحظة "نعم" غير مشروطة.

O zaman farklı yaklaşmama izin verin.

لذا اسمحوا لي بشرح ذلك بشكل مختلف.

Mareşal Murat'tan düşmanın kaçmasına izin verecek

المارشال مراد التي كانت ستسمح للعدو بالهروب.

- Onu deneyeyim.
- Onu denememe izin ver.

دعني أجربها.

Artık hiç kimse eğlenmeme izin vermiyor.

لا أحد يدعني أحصل على المتعة بعد الآن.

Asla onu tekrar yapmana izin vermeyeceğim.

لن أدعك تفعل ذلك ثانية.

Bilmek istediğin şeyi söylememe izin verilmiyor.

لم يؤذن لي بإطلاعك على ما تريد معرفته.

Patron hepimize bir günlük izin verdi.

أعطى رئيس العمل الكل إجازة.

Size asansörün yolunu göstermeme izin verin.

اسمح لي أن أريك الطريق إلی المصعد

Tom Mary'nin onu yapmasına izin vermezdi.

لم يكن توم ليسمح لماري بفعل ذلك.

Bahçıvan çimlerin üzerinde yürümemize izin vermedi.

لم يسمح لنا البستاني بالمشي على العشب.

Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.

استأذنَتني كي تستعمل الهاتف.

Tom Mary'nin içeri girmesine izin vermezdi.

توم لم يسمح لميري بالدخول.

Tom onu yapmasına izin verilmediğini söyledi.

قال توم بأنه لم يكن مسموحا له فعل ذلك.

Sami köpeklerin dışarı çıkmasına izin verdi.

أخرج سامي كلابه.

Ve kendisi olmasına izin verilmeyen bizlerin sayısının

هو أن الكثير منا يكبر في أوروبا

Başka birinin bu yeri almasına izin vermeyin.

لا تدعي أي شخص آخر يأخذ منك هذا المنصب.

Ve kırmızı olmayanların dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin.

ولا تدع أمورك غير الخطيرة تحرفك عنهم.

Ama bunun beni raydan çıkarmasına izin veremezdim.

ولكنْ لم أستطع أن أدعَ ذلك يوقفني.

Siyah ailelerin de yüzmesine izin vermek yerine

قررت تجفيف المسبح العام

Ortaya başka bir çelişki atmama izin verin.

دعوني أقدم لكم بعض التناقضات في صميم العمل

Onun başvuru yapmasına izin vermelerini talep ediyorsun."

ثم طالبي بالسماح له بتقديم طلب."

Büyük ticari gemilerin ona yanaşmasına izin verecek

سيكون في حال اكتماله عاشر اكبر ميناءٍ في العالم وسيسمح برسو

Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

- لا يجوز لك خرق القواعد.
- ليس لك أن تتعدى على القوانين.
- لا يحق لك أن تكسر اللوائح المتبعة.

Benim maaşım bizim müsrifçe yaşamamıza izin vermez.

راتبي لا يسمح لنا أن نعيش برفاهية.

Onu yapmana izin vereceğimi gerçekten düşünüyor musun?

أوتظنني سأدعك تفعل ذلك؟

Önce kedimi uygun şekilde tanıtmama izin verin.

دعني أقدّم نفسي بالطّريقة الصّحيحة.

Burada ne yapacağız? Gitmesine izin verecek miyiz?

مالذي سنفعله ؟

Polis, Fadıl'ın Dania ile yüzleşmesine izin verdi.

سمحت الشرطة لفاضل كي يقابل دانية.

O, ziyaretçinin oturma odasına girmesine izin verdi.

سمح للزائر بالدخول إلى غرفة الجلوس.

- Tom açıklamak istedi ama Mary ona izin vermedi.
- Tom açıklamak istedi fakat Mary ona izin vermedi.

أراد توم التوضيح ولكن ماري لم تدعه.

Sadece BBC ve CNN International izlememe izin vardı.

إذا، كان يسمح لي فقط مشاهدة BBC و CNN.

Dijital imzayla herhangi bir işlemi gerçekleştirmeye izin verir.

والسماح بتفويض أي شيء بتوقيع رقمي.

CBP yetkilileri Anna ile konuşmama izin vermedikleri gibi

لم يقم موظفو CBP بمنعي من التكلم مع آنا فقط،