Translation of "Yerde" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Yerde" in a sentence and their arabic translations:

Saklandığım yerde

في مخبئي.

Saklandığım yerde.

في مخبئي.

Olduğun yerde kal.

قف مكانك!

Her yerde olabilirdi.

كان يمكن أن يكون في أي مكان.

Ben yerde uyudum.

لقد نمتُ على الأرض.

Daha önce göremediğim yerde

حيث لم أتمكن من رؤيته من قبل

Aynı yerde takılır kalırsın.

تبقى عالقا غالبا .

Hala istedikleri yerde değiller.

ولا ينجحون بالضرورة.

Her yerde çöp vardı,

هناك قمامة في كل مكان،

Cam kulesinde bir yerde,

في برجٍ أو مكانٍ ما،

Her yerde olan şeyler

إنها موجودة في كل مكان،

O aşık olduğum yerde

في المكان الذي أعشق،

Buralarda bir yerde olmalı.

‫يُفترض أن تكون بمكان ما هنا.‬

Onlar gerçekten yerde yattılar.

لقد ناموا حقا على الأرض.

Doğru yerde olmak güzel.

من الجميل أن أكون في المكان المناسب .

Onu hiçbir yerde görmedik.

لم نرها مطلقاً.

Her yerde kan görebilirsin.

كان بإمكانك أن ترى الدّم في كلّ مكان.

Hiçbir yerde onu bulamadım.

لم أجده في أي مكان.

- Parayı güvenli bir yerde tut.
- Parayı güvenli bir yerde saklayın.

احفظ المال في مكان آمن.

- Daha önce seni bir yerde gördüm.
- Seni daha önce bir yerde gördüm.
- Sizi bir yerde görmüştüm.

لقد رأيتك بمكان ما من قبل

Bir yerde okudum, nerede okudum,

قرأت في مكان ما،

Tüm selfilerimiz hepsi bir yerde;

كل صورنا الشخصية في مكانٍ واحد،

Hiçbir yerde tıkalı damar görülmedi.

حيث لم توجد أي علامة على انسداد بالشرايين بأي مكان.

Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

‫يجب أن أفكر في التخييم بمكان ما.‬

Bu, tek yerde kalarak yapılır.

‫وهذا معناه أن نبقى في مكان واحد.‬

Ama yolculuğum esnasında bir yerde

ولكن بوقت ما خلال رحلتي،

Bu durumda ortalarda bir yerde.

في هذه الحالة، المكان المناسب هو في الوسط تقريبًا.

Ama bunu hiçbir yerde okuyamazsınız.

لكنك لن تقرأ أبدا حول هذا.

Sadece birkaç özel yerde bulunur.

‫ولا يتواجد إلا في أماكن خاصة.‬

Ve enkaz oralarda bir yerde.

‫والحطام موجود في مكان ما هناك.‬

Japon turistlere her yerde rastlarsın.

انت تواجه السياح اليابانيين في كل مكان .

Neden böyle bir yerde uyuyorsun?

لم تنام في مكان كهذا؟

Onu herhangi bir yerde görmedik.

لم نره في أي مكان.

Yerde iki çift ayakkabı vardı.

كان هناك زوجان من الأحذية فوق الأرض.

Japon turistler her yerde bulunabilirler.

يمكن ايجاد السياح اليابانيين في كل مكان .

Tom anahtarını bir yerde bulamadı.

لم يجد توم مفتاحه في أي مكان.

Sami'nin her yerde hapları vardı.

كانت لدى سامي أقراص في كلّ مكان.

Hatta finansal bilgilerimiz bile bu yerde.

غالباً ما تكون معلوماتنا المالية في المكان نفسه أيضاً.

"Lütfen korkmayın, tökezlediğiniz yerde hazineniz vardır."

"من فضلك لا تخف، هناك كنز حيث تتعثر."

Boyalar soyulmuştu, her yerde çatlaklar vardı.

وكانت الدهانات تتقشر وهناك تشققات في كل مكان.

Yerde güvendeyken her ihtimali düşünmem lazımdı.

اضطررت للنظر في كل الاحتمالات بينما كنت بأمان على الأرض،

Ve her zaman, her yerde birlikteydik.

وكنّا نفعل كلّ شيء معاً.

Ve şehrin doğusunda bir yerde indim,

وانتهى بي المطاف في مكان ما في شرق المدينة

Bu sayede doğal ortamda birçok yerde

بهذه الطريقة ، في العديد من الأماكن في البيئة الطبيعية

Senin çocuklarının görüntüleri bir yerde paylaşılacakmış!

سيتم مشاركة صور أطفالك في مكان واحد!

Ve kapsayıcı bir yerde çalıştığımızı düşünelim.

وكان لدينا شيء ما نعمله هناك؟

O müziği bir yerde duyduğumu hatırlıyorum.

أتذكر أني سمعت هذه الموسيقى في مكان ما من قبل.

O kızı bir yerde görmüş olabilirim.

كاني رايت تلك الفتاة من قبل.

Onu her yerde aradım ama bulamadım.

بحثوا عنه في كل مكان، لكنهم لم يجدوه.

Fadıl yanlış zamanda yanlış yerde idi.

كان فاضل في المكان الخطأ في الوقت الخطأ.

Odada her yerde kan sıçraması vardı.

- كان الدّم المرشوش في كلّ مكان من الغرفة.
- كانت هناك لطخات دم في كلّ مكان من الغرفة.

Birkaç yıl önce, yoğun bir yerde çalışıyordum.

منذ عدة سنوات، اعتدت العمل في مكانٍ مرهقٍ.

Neresinde olduğu önemsiz. Sadece içinde bir yerde.

ولا يهم أين يكون في داخلها. هو كذلك في جزء ما منها.

Umalım da enkaz ileride bir yerde olsun.

‫نأمل أن يكون الحطام في مكان ما أمامنا.‬

1940'ta Kuzey Amerika ürünlerinin olduğu yerde.

ستجدونها مماثلة لإنتاجية أمريكا الشمالية في أربعينات القرن الماضي.

Şanlıurfa'nın merkezine 12 km uzaklıkta bir yerde

في مكان ما 12 كم من وسط سانليورفا

"İnsanlar evsizlerin olduğu yerde öğle yemeklerini yemeyecekler."

الناس لن يتناولوا الغداء مع المشردين."

Google,Google,Google yahu her yerde duyuyoruz

نسمع جوجل وجوجل وجوجل ياهو في كل مكان

Daha önce onu bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.

أتذكر بأني رأيته من قبل في مكان ما.

O buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?

هل يعيش بالقرب من هنا؟

Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!

لا يمكن أن تضيع في المدن الكبيرة، فهناك خرائط في كل مكان.

Onu daha önce bir yerde gördüğüme eminim.

متأكّد أني رأيته قبلا في مكان ما.

Burada tamamen mavi gördüğünüz yerde, beyin aktivitesine bakıyoruz

هنا ننظر إلى نشاط الدماغ ويتمثل في الأزرق كما ترون

Uzun otlar Orta Amerika boyunca her yerde bulunur.

‫ينتشر نبات الساوجراس في "أميركا الوسطى".‬

Hava gittikçe kararıyor. Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

‫بدأ الظلام يحل.‬ ‫يجب أن أفكر في التخييم بمكان ما.‬

Hiçbir yerde ahır ve at bakım bileti çıkıyor.

لا توجد أي اسطبلات وتذاكر رعاية الخيول في أي مكان.

yerde orduyla Nikoplis'te buluşana kadar Tuna üzerinde ilerleyeceklerdi.

حتى التقوا بالجيش في نيكوبوليس.

Bu otel, toplu taşımaya uygun bir yerde bulunuyor.

يقع هذا الفندق في مكان مناسب فيما يخص النقل العمومي.

Tatoeba: Detaylara dikkatin kutsal olduğu yerde ceza hızlıdır.

تتويبا: عندنا، الاهتمام بالتفاصيل أمر مقدس، و العقاب يأتي عاجلاً.

Yönde ve bulunduğu yerde değiş tokuşu beraberinde getirir.

الشكل، المسافة،الأتجاه, و المساحة

Bu yüzden böcekler daha serin bir yerde saklanıyor olacaklar.

‫لذا ستختبئ تلك الكائنات ‬ ‫في أي مكان يكون أكثر برودة.‬

Vaha su demektir ve suyun olduğu yerde yaratıklar bulunur.

‫الواحة تعني المياه ‬ ‫وبالتأكيد ستجد فيها كائنات.‬

Ya da herhangi bir yerde bir insanın oturduğunu gördün,

أو إلى أي مكان ترى فيه شخصًا جالسًا،

Ve bu kesinlikle yardımcı oldu, ama asıl ihtiyacım olan yerde,

وساعد هذا بالطبع لكن لم يساعدني في نقطة احتياجي

Yine de renkler her yerde ve görüş ile algımızı etkiliyorlar.

ومع ذلك، فالألوان تحيط بنا من كل جانب، وتؤثر على أبصارنا ورؤانا.

Günümüzde, Sumatra ve Borneo adaları dışında her yerde soyları tükendi.

‫إنها تنقرض في كل مكان‬ ‫ما عدا جزر "سومطرة" و"بورنيو"،‬

Habitatları olmadan, orangutan nüfusu başka bir yerde hayatta kalıp büyüyemez.

‫بدون موئل طبيعي،‬ ‫فإنه ليس هناك مكان ليعيش فيه إنسان الغابة‬ ‫ويزدهر على ذلك الكوكب.‬

Acının var olduğu her yerde bir iyileşme potansiyeli de vardı.

ففيها جميعها تكون جهود المعالجة غائبةً بالكامل.

Herhangi bir cihaza aktarılabilir, böylece istediğiniz zaman, istediğiniz yerde izleyebilirsiniz.

جميع محتوياته إلى أي جهاز ، حتى تتمكن من مشاهدتها في أي وقت وفي أي مكان.

Onlar, rutin bir test sırasında, yakın bir yardımla yerde öldüler.

ماتوا على الأرض ، خلال اختبار روتيني ، بمساعدة قريبة.

Ancak yazın sonuna gelindiğinde ve düşman hiçbir yerde görünmediğinden Sigismund, .

ولكن مع انتهاء الصيف وعدم ظهور العدو في أي مكان، عرف سيغيسموند أنه سيكون

Biz bir yere cup diye atladık ve her yerde örücüleri bulduk.

ونحن نسقط في مكان ونجد الحياكة في أي مكان، كل مكان.

Bütün bir popülasyonun tek bir yerde olması çok büyük bir risk.

‫من الخطورة بمكان‬ ‫أن يتواجد الجميع في مكان واحد.‬

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

‫لكن هذا الضوء الخافت لا يساعد كثيرًا‬ ‫الحيوانات في البحث عن الطعام على الأرض.‬

Suret olan yerde namaz kılınamayacağı fetvası ayrı bir tartışma konusu zaten

الفتوى ، حيث لا يمكن أداء الصلاة في نسخة هي بالفعل موضوع نقاش.

Ve bir gülle yerde zıpladı ve her iki bacağını da ezdi.

عندما قفزت كرة مدفع على طول الأرض وحطمت ساقيه.

Ya da su olan tünelden gidebiliriz. Suyun olduğu yerde yaratıklar da vardır.

‫أو نتقدم من خلال النفق المائي.‬ ‫حيث يكون هناك ماء تكون هناك كائنات.‬

İOS, Android ve Windows hiç fark etmiyor her yerde çalışıyor bu program

لا يهم IOS و Android و Windows ، فهذا البرنامج يعمل في كل مكان

Askerlerine ilham verecek yerde de değildi ... ve ordusu kanlı bir yenilgiye uğradı.

ولم يكن على الفور ليلهم قواته ... وتعرض جيشه لهزيمة دموية.

Sonra dedim ki; bu küçük yerde bana bir hayat yok, ben İstanbul'a gideceğim.

ثم قلت، ليست لدي حياة في هذا المكان الصغير، سأذهب إلى إسطنبول.

Kral Guy'ın adamlarını sipariş etmekten başka seçeneği yok nerede durdukları yerde kamp yapmak için.

الملك غي ليس لديه خيار سوى أن يأمر رجاله بإقامة معسكر

Bunu yerde kesmek zorunda kaldım ve ülkelerin kötü görünmemesi için büyük bir çaba harcadım.

كان علي أن أقطعها في أماكن مختلفة و أمطها حتى أصبحت البلاد غريبة الشكل