Translation of "Yere" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "Yere" in a sentence and their arabic translations:

Yere saplayın.

‫ونضعها في الأرض.‬

Mutlu yere geçin.

حيث تحدث الإبداعات الرائعة.

Gitmek istediğin yere.

لأي مكان تريدين.

Boş yere doldurdunuz

لقد ملأته عبثا

İstediğiniz yere gidebilirsiniz.

- يمكنك الذهاب إلى أين تشاء.
- يمكنك أن تذهب إلى أي مكان تريد.
- بإمكانك الذهاب إلى أيما مكان شئت.
- يمكنك أن تذهب أينما شئت.

Onu yere koy.

ضعها أرضاً.

Gözlüğün yere düştü.

وقعت نظارتك على الأرض.

Hiç yere ulaşmadan

قبل أن تصل إلى الأرض

Silahlarınız yere bırakın.

ضع سلاحك على الأرض.

İstediğin yere gidebilirsin.

يمكنك الذهاب إلى أي مكان تريد.

İstediğiniz yere oturun.

اجلس في أي مكان تحب.

Tom yere düştü.

سقط توم على الأرض.

Bir yere gittiği yok.

لن يتغير أيّ من هذا في المستقبل القريب.

Bulunduğu yere uygun olmayanlar.

الأوتاد المربعة في الثقوب الدائرية.

Kanser her yere yayılmıştı.

كان السرطان متفشي في كل مكان.

Artık bir yere gidemez.

‫لن يذهب إلى أي مكان الآن.‬

İşte hiçbir yere gelemezler

هنا لا يمكنهم القدوم إلى أي مكان

Gereksiz yere hastaneleri doldurmayalım

دعونا لا نملأ المستشفيات بلا داع

Gereksiz yere kurumlara gönderilen

هو ما يساهم في هذه الاتساع

Beni bir yere bırakmadı.

تينسينغ أبقاني هناك‏.

Bir yere gidiyor musun?

هل أنت ذاهب إلى مكان ما؟

Yaşlı adam yere düştü.

وقع الرجل العجوز على الأرض.

Kitabı bulduğun yere koy.

- أعد الكتاب حيث وجدته.
- أعد الكتاب إلى مكانه الذي وجدته فيه.

Adam aniden yere düştü.

سقط الرجل على الأرض.

Ben her yere baktım.

أنا بحثت في كل مكان.

Başka bir yere gidelim.

هيا بنا نذهب إلى أي مكان آخر.

Tom silahı yere koydu.

وضع توم السلاح على الأرض.

Ayakların yere basacak sakinleşip ferahlayacaksın

سوف تشعر أنك متوازن ستشعر أنك هادئ وستشعر بالراحة

Geri çekin ve yere dokunun.

اسحبوا أيديكم للداخل ثم للأسفل.

Bu deyiş her yere yayılmakta.

قد تم إذاعته في كل أنحاء المعمورة.

Ellerinizi koyduğunuz yere dikkat etmelisiniz.

‫يجب أن تحترس أين تضع يدك.‬

Bir yere gitme, orada kal.

‫لا تذهبي إلى أي مكان. ابقي هنا.‬

Bazen bir yere sığınmak zorundaydım.

في بعض الأحيان كنت أضطر للاختباء بمنزلي.

Her yere yeniden uyum getirecek.

يعيد الوئام إلى الأرض.

Bu sürü hiçbir yere gidemez...

‫هذا القطيع لن يبارح مكانه...‬

Doğuya, enkazı gördüğüm yere gidiyoruz.

‫شرقاً، حيث لمحنا هذا الحطام.‬

Uçaklar yere daima parelel gidiyor

الطائرات توازي الأرض

Boş laflarla bir yere varamayız

لا يمكننا الوصول إلى أي مكان بكلمات فارغة

Umduğum kadarıyla istediğiniz yere gidebilirsiniz.

بقدر ما يهمني ، يمكنك الذهاب إلى أي مكان تريده.

Yüzey tortusu her yere saçılmıştı.

‫انتشرت الرواسب في كل مكان.‬

Onu herhangi bir yere koyabilirsin.

بإمكانك وضعها في أي مكان.

Kitabı olduğu yere geri koy.

أعد الكتاب إلى مكانه.

Oğlum, Londra'ya, doğduğum yere, gitti.

ذهب إبني إلى لندن، أين ولدت.

Seni güvende olacağın yere götüreceğim.

- سآخذك إلى مكان آمن.
- سآخذك إلى مكان ستكون فيه في أمان.

Yere bakıp göz kontağı kurmazken

كنت أظل ناظرًا لأرضية الغرفة ولا أنظر فى أعين أولئك الطلاب.

Ayak tabanlarınız yere değecek şekilde olsun ,

ووضع أقدامكم على الأرض،

Bunlar nedensiz yere mükemmel olmak isterler:

الرغبة غير المنطقية في أن تكون مثالي

Sadece iyi olduğunu bildiğiniz yere gidin.

اذهبوا الى مطعم تعرفونه.

Bu küçük adamın: "Manhattan'daki bu yere

ويحمل هذا الروبوت علمًا صغيرًا يذكر،

Posasını ve çekirdeğini havada yere bırakır

يضع اللب واللب في الهواء

Bir yere girerken sağ ayakla girmezseniz

إذا لم تدخل بالقدم اليمنى أثناء دخولك إلى مكان ما

Göremediğiniz bir parça bir yere gittiğinde

عندما قطعة لا يمكنك رؤيتها تذهب إلى مكان ما

Ayaktaysak mutlaka ama mutlaka yere çökmeliyiz

إذا كنا واقفين يجب أن نسقط بالتأكيد

John'un bayrağının yere düştüğünü gören Sigismund,

عند رؤية راية جون تتساقط، أمر سيغيسموند بهجوم كاسح، في محاولة يائسة

Napolyon ünlü şapkasını yere attı öfkeyle.

اشتهر نابليون بقبعته على الأرض في غضب.

Sık sık yuvasının olduğu yere gidiyorum.

‫غالبًا ما أذهب إلى مكان وكرها الرئيسي.‬

- Hedefine ulaştın.
- Varmak istediğiniz yere ulaştınız.

لقد وصلت إلى وجهتك.

Bunu sadece herhangi bir yere koy.

فقط ضعه في أي مكان.

Onlar bir yerden bir yere taşınıyorlar.

يتحركون من مكان إلى آخر.

Köpeğim her yere benimle birlikte gider.

- يذهب معي كلبي إلى أي مكان أذهب إليه.
- يرافقني كلبي إلى أي مكان.
- يرافقني كلبي في كل مكان أذهب إليه.

Bu ilaç bir atı yere yıkabilir.

بإمكان هذا الدّواء تنويم حصان.

- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.

بنته متحمسة للذهاب معه إلى أي مكان.

- Tom yüzüstü yere kapaklandı.
- Tom yüzünün üzerine düştü.
- Tom yüzüstü yere yapıştı.
- Tom yüzükoyun yere kapaklandı.
- Tom yeri öptü.
- Tom eline yüzüne bulaştırdı.

سقط توم على وجهه.

yere getirip burada tekrar bir araya geliyor.

تاركة إيانا حيث بدأنا.

Sinirden gülmeye başladım, oturup öylece yere baktım,

كنت جالسة هناك فقط أنظر إلى الأرض و أضحك بتوتر ،

Beni o gün olduğum yere getiren teknolojinin

فكرت مره اخرى في تطوير التكنولوجيا

Bırakıldığımız yere göre medeniyetin doğuda olduğunu biliyorum

‫من حيث تم إسقاطي،‬ ‫أعرف أن المدنية بجهة الشرق،‬

Bırakıldığımız yere göre medeniyetin doğuda olduğunu biliyorum.

‫من حيث تم إسقاطي،‬ ‫أعرف أن المدنية إلى جهة الشرق،‬

Yere monte edilmiş küçük, kare bir masa,

كانت هناك طاولة صغيرة مربعة مثبتة في الأرض،

Onu bir tulumun içinde yere eğilmiş buldum.

وجدته منحنيا على الأرض مرتديًا الرداء وحيد القطعة.

Sanki bana bakıyordu ama aslında yere bakıyordu.

كان يحملق في الأرض.

Boş yere hastane koridorlarını artık işgal etmeyelim

دعونا لا نحتل ممرات المستشفى عبثا بعد الآن

Tom Mary'nin gittiği her yere gitmek istedi.

توم أراد أن يذهب أينما كانت ماري تذهب .

Ona topu her attığımda top hemen yere düşüyordu.

في كل مرة أرمي له الكرة، إلى الأسفل، على الأرض.

Ya bir dahaki sefer mükemmel bir yere gittiğinizde

ماذا لو في المرة القادمة التي تزور فيها مكاناً رائعاً،

Fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.

‫لكنها مثل كل شيء في الطبيعة،‬ ‫لديها مكانتها الخاصة.‬

Pantolonunuzun paçasından tırmanmasını istemezsiniz. Bastığınız yere dikkat edin.

‫لن ترغب في أن يتسلّق هذا ساقك.‬ ‫انتبه لخطواتك.‬

Böylece bir yere gidemez. Bu beni güvende tutar.

‫كي لا يتحرك.‬ ‫سيحافظ على سلامتي.‬

O zaman yanardağların kendisinden başka bir yere bakmamalısınız.

فإنه يتبغي عليك أن تنظر عوضًا عن ذلك إلى الحمم البركانية ذاتها.

15 yumurtasını bırakır bırakmaz başladığı yere dönmek zorunda.

‫ما أن تضع بيوضها الـ15،‬ ‫عليها العودة من حيث بدأت.‬

İnsanlar "Neden her gün aynı yere gidiyorsun?" diyor.

‫يسأل الناس:‬ ‫"لماذا تذهب إلى المكان نفسه كل يوم؟"‬

Daha önce hiç gitmediğim bir yere gitmek istedim.

أردت الذهاب إلى مكان لم يسبق لي الذهاب إليه.

Dehşete düşmüş bir adamı yere yapışık bir şekilde bulmuş.

لتجد رجلًا مرتعدًا تسمرّ بالأرض.

Elim çarptı, denizkestanesi kaydı, yere düşmesin diye elimle yakaladım,

‫الذي ارتطم مما أدى إلى انزلاقه‬ ‫فحاولت التقاطه كي لا يسقط على الأرض،‬

Uçabildiği için kilometrelerce ilerideki bir yere kolayca hastalığı taşıyabiliyor

يمكنه تحريك المرض بسهولة للأميال القادمة حيث يمكنه الطيران

Şimdi durduk yere Apple'ın reklamını da yapmayalım değil mi?

الآن دعنا لا نعلن عن Apple ، صحيح؟

Bizim hastaneye boş yere gitmemiz devletimize çok büyük zarardır

إنه لضرر كبير لحالتنا أن نذهب إلى المستشفى عبثا

Ben biliyorum, onlar biliyor. Bunu niye gereksiz yere uzatayım?

أعرف أنها لن تستمر٬ هم يعرفون٬ لما الإطاله ؟

Belirtiler sık sık geri gelir ve başladığınız yere geri dönersiniz.

حيث تعود الأعراض غالباً، ومن ثمّ تعود من حيث بدأت.

Bakın, sonra da yolu işaretlemek için bunu her yere sıçratabilirim.

‫ثم انظر‬ ‫سأنثر هذا أثناء سيري وهذا سيحدد مساري.‬

Ve o anda pars üstüme atladı ve beni yere yıktı.

‫وحينها قفز الفهد عليّ وجذبني إلى الأسفل.‬