Translation of "Teşvik" in Arabic

0.004 sec.

Examples of using "Teşvik" in a sentence and their arabic translations:

Ve şefkat teşvik etmek.''

وتعزيز التعاطف

Kimse onu teşvik etmedi.

لم يشجّعها أحد.

Bir yanlılık döngüsüne teşvik eder.

مما يديم هذا التفاوت بين الجنسين.

Hiç kimse onu teşvik etmedi.

لم يشجّعها أحد.

Gelişimi teşvik etmesi için kurduğumuz sistemin

هو ما إذا كانت المنظومة التي أنشأناها لتعزيز التقدم

Matematiğe olan merak teşvik edici olacak

أعجوبة الرياضيات ستكون هي الحافز،

En iyi teşvik nedir biliyor musunuz?

لكن هل تعلمون ماهو أفضل حافز؟

Fadıl, Dania'yı üniversiteye gitmeye teşvik etti.

شجّع فاضل دانية على الذّهاب إلى الجامعة.

Ve o soruyu ona sormasını teşvik ettim.

كان قد حضر للتحدث إلى طلاب فصلنا عن نفس الموضوع.

Ama Howard beni, kendimi belirsizliğe açmaya teşvik etti,

ولكن هاورد حثّني على أن أنفتح على الشك،

Ortaya çıkmaması için yatırım yapmaya teşvik etmiş olmuyoruz

على التوجه لمنع تلك الكوارث قبل حدوثها،

Bazen çıkışıyoruz bazen de onları teşvik etmeyi kesiyoruz.

وربما نوبخ، ولربما نمتنع من إعطاء حوافز.

öğretmenleri teşvik etti yani EBA ile kalmayın dedi

شجع المعلمين لذلك لا تبقى مع EBA

Emirleri görmezden gelmeye teşvik etti. Kararları, Altıncı Kolordu Elchingen'de

تم تبرير قرارهم عندما فاز الفيلق السادس بعمل رائع في Elchingen ، والذي

Anne ve babaların, çocuklarını kitap okumaya teşvik etmeleri gerekir.

على الوالدين تشجيع أبناءهم على القراءة.

Ve üçüncü olarak merakın teşvik edilmesi. Bir sürü soru sorun.

وثالثاً، كن محبّاً للاستطلاع، أثر الكثير من الأسئلة.

Tatmin edici bir ödemeyle onları çaba sarf etmeye teşvik ediyoruz.

ومع دفع مبلغ كاف ليهتم الطلاب.

Hastanelerin daha az yatakla çalışması için herhangi bir teşvik yok.

لا يوجد أي حافز لتشغيل المستشفى مع عدد أَسِرةٍ أقل.

Teşvik devreye sokmadığınız takdirde onlar için sadece 75 sent değerindedir.

دون أي حوافز يضعونها ليتصرفوا بأمانة.

Kanun aynı zamanda "yabani hayvanların evcilleştirilmesini ve çoğaltılmasını" da teşvik ediyordu.

كما شجع القانون على "توطين وتربية الحياة البرية".

Baldızı Aimée Leclerc ile evlenmeye teşvik ederek Davout'u Birinci Konsolos'un geniş ailesine kattı.

أخت زوجة بولين بونابرت ، مما أدى إلى ضم دافوت إلى عائلة القنصل الأول الممتدة.

Tom'u daha çok çalışmaya teşvik etmek için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?

ماذا تعتقد أفضل طريقة لتشجيع توم علىَ دراسة المزيد؟

1188’de sadece Tire ve Acre Avrupa'yı başka bir haçlı seferine atmaya teşvik etmek.

بحلول عام 1188، صمدت صور وعكة فقط لتحفيز أوروبا للشروع في حملة صليبية أخرى

Bu yüzden bilim adamları ve doktorlar bizi her yıl grip aşısı olmaya teşvik ediyor.

لهذا يحثّنا العلماء والأطباء على الحصول على تطعيم الأنفلونزا كل عام.

Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

يجب أن تهدف التربية إلى إنماء شخصية الإنسان وإلى تعزيز احترام الإنسان والحريات الأساسية وتنمية التفاهم والتسامح والصداقة بين جميع الشعوب والجماعات العنصرية أو الدينية، وإلى زيادة مجهود الأمم المتحدة لحفظ السلام.