Translation of "Eder" in Arabic

0.095 sec.

Examples of using "Eder" in a sentence and their arabic translations:

...duyuşuyla hareket eder.

‫تعتمد على سمعها.‬

- Müslümanlar Allah'a ibadet eder.
- Müslümanlar Allah'a dua eder.

المسلمون يصلّون لله.

Duvara toslamaya devam eder.

أشبه بأرنب أخذ ستيرويدات.

Çok seyahat eder misin?

هل تسافر كثيراً؟

Her zaman şikâyet eder.

يشكو طول الوقت.

Sessizlik rızayı işaret eder.

السكوت علامة الرضا.

Bu, amaca hizmet eder.

هذا يفي بالغرض.

Salyangozlar yavaş hareket eder.

تتحرك الحلزونات ببطء.

Kelimeler düşünceleri ifade eder.

تعبر الكلمات عن الأفكار.

Lütfen dikkat eder misin?

هلّا أصغيتم رجاءً؟

Müslümanlar Allah'a ibadet eder.

المسلمون يعبدون الله.

Işık, dalgalar hâlinde hareket eder

تعلمون بأن الضوء ينتقل عبر موجات،

Onları şerefinize tercih eder misiniz?

هل يمكنكم اختيارهم بدلاً من اختيار الشرف؟

Bir yanlılık döngüsüne teşvik eder.

مما يديم هذا التفاوت بين الجنسين.

Iyi öğrenciler notlarını takip eder,

والطلبة المتفوقون يتتبعون علاماتهم،

Ve evet, naziklik para eder.

لذا نعم، الدماثة مجدية.

Babam yaz sıcağından nefret eder.

أبي لا يحب حر الصيف.

Annem mektuplar yazmaktan nefret eder.

تكره أمي كتابة الرسائل.

Fransızca konuşmayı tercih eder misin?

هل تُفضّل التحدّث بالفرنسيّةِ؟

Japonya Kaliforniya'dan portakal ithal eder.

تستورد اليابانُ الفاكهةَ من كاليفورنيا.

Tom'u bulmama yardım eder misin?

هل يمكنك مساعدتي في العثور على توم؟

Lastik basıncını kontrol eder misin?

أيمكنك التحقق من ضغط الإطار؟

Judy çok iyi dans eder.

جودي ترقص جيدا.

- Sigara içmem seni rahatsız eder mi?
- Sigara içmem sizi rahatsız eder mi?

ألا تبالي إن دخنت؟

[ Her çocuk eşit hakları hak eder.

[كل طفل يستحق فرصة متساوية.]

Destek verir ve ittifak yemini eder.

عرش مولدافيا ، مع الحفاظ على يمين الولاء الذي منحه لابن عمه

...her yıl yüzlerce kilometre göç eder.

‫بعد تفتح الأزهار.‬

Ve kronik durumları tespit eder etmez

وما أن نتعرّف على الحالات المزمنة،

Gökyüzünde uçmayı hiç hayal eder misin?

هل سبق لك أن حلمت بالطيران في السماء؟

Genel anlamda, tarih kendini tekrar eder.

- على العموم ، التاريخ يكرّر نفسه.
- غالباً ما يعيد التاريخ نفسه.

Evde kalmayı dışarı gitmeye tercih eder.

إنها تفضل البقاء في المنزل على الخروج.

Birçok turist İlkbaharda Kyoto'yu ziyaret eder.

يزور العديد من السياح مدينة كيوتو في الربيع .

Sızdıran musluklar çok su israf eder.

الصنبور المسرب يهدر الكثير من الماء

Ve konuşmanız uzadıkça yükselmeye devam eder.

وتزيد احتمالية الإصابة كلما طالت مدة المحادثة.

Ev ödevimde bana yardım eder misin?

هل تساعدني في حل واجبي؟

Bana otobüs durağını tarif eder misiniz?

أيمكنك إرشادي لمحطة الحافلة؟

Bunu yukarı taşımama yardım eder misin?

هلّا ساعدت بحمل هذا للأعلى؟

Şimşek genellikle gök gürültüsüne eşlik eder.

يصاحب البرق الرعد عادة.

öfken acılarından besleniyor, bunu kabul eder misin?

هل يمكنكم أن تعترفوا أن غضبكم موقَدٌ بالألم؟

Bu da enflasyonun tam 7 katı eder.

ما يعادل سبعة أضعاف معدل التضخم.

Ve bir tarlanın mülkiyetinde hak iddia eder.

خروف وشجرة وحقل.

Bu da kış boyunca onları idare eder.

‫وسيكفيها هذا‬ ‫طوال الشتاء.‬

Ameliyatlarını anestezi ile birlikte geçirmeyi tercih eder.

يفضلون الجراحة مع التخدير وليس بدونه.

Başardı. Ama orada çok oyalanmasa iyi eder.

‫تم الأمر بنجاح.‬ ‫لكن من الأفضل ألا يبقى.‬

Hem yer değiştirse ne fark eder ki?

ما الفرق يهم إذا تغير مكانه؟

Baharda çok sayıda turist Kyoto'yu ziyaret eder.

يزور عدد كبير من السياح كيوتو في الربيع .

Çok fazla içki içmek seni hasta eder.

الإكثار من شرب المسكر سيصيبك بالمرض.

İngilizce ev ödevimde bana yardım eder misin?

هلّا ساعدتني في واجب اللغة الإنجليزية؟

İnsaniyetimizin özüne esaslı bir meydan okumayı temsil eder.

إنها تمثل تحديًا أساسيًا لجوهر إنسانيتنا.

Çocuklarla cinsellik hakkında konuşmak bizi çok rahatsız eder.

يعتبر الحديث عن الجنس مع الأطفال أمرا غير مريح إطلاقا.

Bu şeylerin arasından geçmeye çalışırsanız sizi paramparça eder.

‫إن حاولت المرور بينها،‬ ‫ستقطعك أرباً.‬

Orada kendini Eflak Voyvodası ilan eder. Ağustos 1456.

هناك ، توج نفسه فويفود من والاشيا في أغسطس 1456

Vlad muhteşem bir düello ile Dan'ı rezil eder

ومرة اخرى فلاد يهين دان الثالث في مبارزة

...Meksika uzun dilli yarasası çiçeklerin yerini tespit eder.

‫تقترب الخفافيش المكسيكية طويلة اللسان‬ ‫من الزهور.‬

Yalnız bir erkek bile sürünün çağrısını takip eder.

‫حتى الذكر الوحيد‬ ‫يتبع نداء القطيع.‬

Çoğu hayvan, şehirleri yiyecek bulmak için ziyaret eder.

‫معظم الحيوانات تزور المناطق الحضرية‬ ‫بحثًا عن الطعام.‬

Bilgisayarlar bizim evimize girdi. Yahu fark eder mi

دخلت أجهزة الكمبيوتر منزلنا. هل يلاحظ

Temsil eder - bir mareşalin sopasıyla sembolize edilen otorite.

للسلطة العسكرية - السلطة التي يرمز إليها بهراوة المشير.

Her yıl binlerce turist bu tapınağa akın eder.

الاف السياح يحتشدون عند هذا المعبد كل سنة .

Geleceğin aslında belirlenmiş olduğuyla ilgili bir görüşü işaret eder.

التي يكمن أن يستقر عليها المستقبل

Çünkü her çocuk eğitim için eşit hakkı hak eder.

كل طفل له الحق في التعليم.

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

‫يُستحسن لفأر عشبي صغير أن يبتعد عنه.‬

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

‫هذا من حسن حظه.‬ ‫من يدري ماذا يختبئ في الظلال.‬

Doğrudan ve ya dolaylı olarak ne fark eder ki?

ما الفرق الذي يحدثه بشكل مباشر أو غير مباشر؟

Bazı insanlar kedileri sever ve diğerleri köpekleri tercih eder.

البعض يحبون القطط، والبعض الآخر يفضل الكلاب.

O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder.

تساعد أمها كل صباح في المطبخ لإعداد الفطور.

Bu cümle, yazarın ne hissettiğini tam olarak ifade eder.

هذه الجملة تصف بالتحديد مشاعر الكاتب.

Ve eminim ki herkesin şarkıyı söylemesi onu çok mutlu eder.

وأنا متأكد أنها ستفرح حين تسمع الجميع يغني معًا.

Vergi anlaşmasını reddedip, haraç ödemeyi keser ve özerklik ilan eder

رفض دفع الجزية السنوية وتعهد بالعصيان و عدم الخضوع

Dünya bir altın kuralı takip eder: Parayı veren düdüğü çalar.

يحترم عالمنا قانوناً ذهبياً واحداً: من يملك الذهب يضع القانون.

Çukurlu toplar uzaklaşır çünkü hava düzensiz bir yüzeye temas eder.

الكرات المظلمة تتطاير إلى أبعد من ذلك لأن الهواء يتلامس مع سطح غير مستو ،

O benden nefret eder ve ben de ondan nefret ederim!

هو يكرهني وأنا أكرهه!

Ama çok oyalanmasa iyi eder. Sürüsü, sabah trafiği başlamadan kasabadan ayrılmalı.

‫لكن عليها التحرّك.‬ ‫على قطيعها عبور البلدة‬ ‫قبل عودة زحام الصباح.‬

Bu kamera, arazinin yaydığı ısı enerjisini tespit eder. Tabii hayvanlarınkini de.

‫تلتقط الإشارات الحرارية للمناظر...‬ ‫وما فيها من حيوانات.‬

Mümkün olan en yüksek askeri otoriteyi temsil eder - bir mareşalin sopasıyla

إنه يمثل أعلى منصب ممكن للسلطة العسكرية - السلطة التي يرمز

Bu ise yeryüzü sistemindeki canlılık ve cansızlık arasında farkı temsil eder

تمثل الفارق بين الحياة والموت في النظام الأرضي،

Sadece gece uyuyamadığım zamanlar saatin tik tak sesleri beni rahatsız eder.

عندما لا استطيع النوم في الليل الشيء الوحيد الذي يزعجني هو تكتكة الساعة .

İyi de eder. Bir eş bulmak için 400 metre yol alması gerekebilir.

‫ليس ذلك فحسب.‬ ‫يمكنه قطع مسافة 400 مترًا للعثور على شريك.‬

- Bir artı iki üç eder.
- Bir ile ikiyi toplarsanız sonucu üç olur.

واحد زائد اثنان يساوي ثلاثة.

- Bana yardım eder misin?
- Bana yardım edecek misin?
- Bana yardım edecek misiniz?

هل ستساعدني؟

Hava karardıktan sonra ancak en büyükler böyle açık bir alana gelmeye cüret eder.

‫فقط أَضخم الحيوانات تجرؤ على القدوم ليلًا‬ ‫إلى مكان مكشوف كهذا.‬

Ertesi akşam, tahtın ilahi hakkı, gece gökyüzünde muhteşem bir kuyruklu yıldız tarafından teyit edildiğini iddia eder.

تم تأكيد حقه الإلهي في العرش في الليلة التالية بمذنب مذهل في سماء الليل