Translation of "Kabul" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Kabul" in a sentence and their arabic translations:

Kabul ediyorum.

- أوافق.
- أنا موافق

- Bunu neden kabul etmiyorsun?
- Şunu kabul etsene.

لم لا تقبل بذلك؟

Bunu kabul edersek

وإذا اتفقنا على ذلك،

Kötü kabul ediliyor.

فهو يعد من الاشرار.

Ve kabul edilemezdi.

وغير مقبول.

Ve kabul edildi.

وقد قبلته (ناسا)

Başarısızlığını kabul etmelisin.

عليك أن تعترف بفشلك.

Tamam. Kabul ediyorum.

حسناً. أنا موافق.

Teklifimi kabul etmedi.

لم يوافق على اقتراحي.

Kabul edeceğini biliyordum.

علمت أنه سيقبل.

Yenilgiyi kabul etti.

اعترف بالهزيمة.

Sami kabul etti.

وافق سامي.

kabul edilme yolları aradım

والذي كان العمل.

Bu kabul edilebilir değil.

وهذا غير مقبول.

Ve kabul etmeliyiz ki

ويجب علينا أن نعترف

Ambulansa girmeyi kabul etti,

اقتنعت بدخول سيارة الإسعاف

Kabul etti Steve Jobs

قبلت ستيف جوبز

Ben hediyeni kabul edemem.

لا يمكنني أن أقبل هديّتك.

Sadece öğrenciler kabul edilir.

يسمح بالدخول للطلاب فقط لا غير.

Lütfen özürlerimi kabul et.

تقبل إعتذاري من فضلك.

Onun önerisini kabul ediyorum.

أنا موافق مع اقتراحه.

- Kabul ediyorum.
- Aynı fikirdeyim.

أنا موافق

Tom'un davranışı kabul edilemez.

تصرف توم غير مقبول.

Onlar yenilgilerini kabul ettiler.

اعترفوا بخسارتهم.

Clay teklifi kabul etti.

قبل كلاي العرض.

Biz hepimiz kabul ettik.

جميعنا اتفق.

İslam'ı kabul etmek istiyorum.

أريد أن أقبل بالإسلام دينا.

Bunu kabul ettiğime inanamıyorum.

لا يمكنني أن أصدق أني وافقت على ذلك.

Sami onu kabul etti.

قبل سامي ذلك.

Bir iş yerine kabul edilmişim.

لم أكن أعرفها من قبل.

Ama onu kabul edeceğe benzemiyorlar.

‫لكنها لم تُظهر له أي بادرة تقبّل.‬

Onlardan biri olarak kabul edilmiştim.

قبلوني كواحدًا منهم.

kabul ediyorum dünya düz diyelim

أعترف لنفترض أن العالم مسطح

Sadece bölgeyi kutsal kabul ediyorlar

إنهم يقبلون فقط أن المنطقة مقدسة

Dünyanın yuvarlak olduğunu kabul ediyoruz

نحن نقبل العالم مستدير

Bölüm Genel rütbesini kabul etti

جنرال لواء.

Yüz siyahi öğrenci kabul edilecek,

تم تسجيل 100 طالب أسود،

Bütün kredi kartlarını kabul ediyoruz.

نقبل الدفع بأي نوع من بطاقات الإئتمان المعروفة.

Sen onun tavsiyesini kabul etmeliydin.

كان عليك قبول نصيحته.

Kabul etsende etmesende onu yapacağım.

سوف أفعلها سواءاً وافقت أم لم توافق.

Benim isteğimi kabul edeceğinizi umuyorum.

- أتمنى أن تتقبل طلبي.
- أتمنى أن تتقبلي طلبي.
- أتمنى أن تتقبلوا طلبي.

Onun davetini kabul ettin mi?

هل قبلت دعوته؟

O mektubu yazmayı kabul ettim.

وافقت على كتابة تلك الرسالة.

Dünyayı olduğu gibi kabul etmeyin.

لا تقبل بالعالم كما هو.

Onun evlenme teklifini kabul etti.

قبلت أن تتزوج به.

O, benim fikrimi kabul ediyor.

إنه يوافقني الرأي.

O yanlış olduğunu kabul etmez.

انها لا تعترف بانها مخطئة.

Onlar onu hastaneye kabul ettiler.

قبلوها بالمشفى

Ev işini paylaşmayı kabul ettik.

اتفقنا على توزيع مهام تنظيف البيت فيما بيننا.

Tom olaya karıştığını kabul etmedi.

- أنكر توم كونه متورط في القضية
- لقد أنكر توم أنه متورط في القضية

Kredi kartı kabul ediyor musunuz?

أتقبلون الدفع ببطاقة الإئتمان؟

Bürodaki insanlar asla kabul etmeyecekler.

هذا الأمر لن يُقبل أبدا من طرف موظفي المكتب.

Ayrıca beni kabul de edeceklerdir.

سوف يتقبلونني أيضًا.

O, parayı kabul etmeyi reddetti.

رفضت المال.

Sami, Leyla'yı vurduğunu kabul etti.

اعترف سامي بإطلاق النّار على ليلى.

Sami, Leyla'yı evine kabul etti.

رحّب سامي بليلى في منزله.

Yine de, şartları kabul etmedi, sadece müzakereleri yeniden açmayı kabul etti. Müttefiklere,

ومع ذلك ، لم يقبل الشروط ، فقط وافق على إعادة فتح المفاوضات. إلى الحلفاء ،

Mutfağımızda, bize iyiyi kabul etmemizi hatırlatan

يوجد في مطبخنا ملصق بلون نيون زهري ساطع

Mesela bir üniversitenin öğrenci kabul yöneticisisiniz

لنفترض أنك مدير القبول في جامعة ما

Kabul etti ve ben onunla kaldım.

وافق على ذلك ومكثتُ.

- Sonunda kabul etti.
- Sonunda boyun eğdi.

و أخيراً استسلم.

Onu kabul edecek bir konumda değilim.

أنا لستُ في وضع يسمح بأن أقبلها.

Kabul ediyorum ama yalnızca tek şartla.

أنا موافق, ولكن على شرط واحد.

Ben o planı kabul etmeyi reddediyorum.

أنا أرفض الموافقة على تلك الخطة.

Gülümsedi ve küçük hediyemi kabul etti.

ابتسمت وقبلت هديتي الصغيرة.

Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti.

وافق الرئيس روزفلت على المساعدة.

Az önce bir hastayı kabul ettik.

لقد أدخلتم مريضا للتّو.

Leyla, Sami ile buluşmayı kabul etti.

وافقت ليلى على مقابلة سامي.

Milica, teklifi kabul etti ve anlaşmayı resmileştirmek için kızını Bayazid ile evlendirmeyi kabul etti.

وافقت ميليكا، ومنحت يد ابنتها للزواج من بايزيد، لإضفاء الطابع الرسمي على المعاهدة.

- Sami büyük bir öğretmen olarak kabul edildi.
- Sami harika bir öğretmen olarak kabul ediliyordu.

كان سامي يُعتبر مدرّسا رائعا.

Ve beyazlar tarafından kabul görmenin tek yolu

وأن الطريقة الوحيدة لأكتسب فيها قبول الأشخاص البِيض

öfken acılarından besleniyor, bunu kabul eder misin?

هل يمكنكم أن تعترفوا أن غضبكم موقَدٌ بالألم؟

Ya da en azından kabul edeceğini keşfetmem.

بمثل هذا النوع الغير ناضج والمرّ من سياسات الهوية البيضاء.

Bana iş vermeyi kabul eden birini buldum

ووجدت شخصاً تمكنت من اقناعه لإعطائي وظيفة

Fikrinin kabul edilmediği bir iş yeriyle konuştum.

وبذلك تحتفظ بجيل الألفية.

Bir parçası da hatalıysanız bunu kabul etmektir.

يسمحُ لكم بالاعتراف عندما تخطئون.

Bilimle uğraşmanın bedeli, yanıldığınızda bunu kabul etmektir

ثمنُ القيام بالعلم هو الاعتراف عندما تكونوا مخطئين،

Amerika kıtasında çok sıra dışı kabul edildik.

كنا نُعتبر حالةً شاذةً في "أمريكا".

Faaliyet göstermek için genel bir kabul gerekiyor.

فالأمر متعلق بالترخيص المجتمعي لفعل ذلك.

Elli beşinci saatte ilk hastasını kabul ediyor

يقبل مريضه الأول في الساعة الخامسة والخمسين

Kuzenimi planımı kabul etmeye ikna etmeyi başardım.

تمكنت من إقناع ابن عمي على قبول خطتي.

Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.

أقبل ولكن بشرط واحد.

Üniversite onu bir öğrenci olarak kabul etti.

قبِلته الكلية كطالبٍ.

Leyla, Salime'yi bir arkadaş olarak kabul etti.

كانت ليلى تعتبر سليمة صديقة لها.

2.30'a kadar orada olmayı kabul etmeliydim.

ليتني وافقت على أن أكون هناك في الثانية و النصف.

Onları ziyaret etmeyi teklif ettim ve kabul ettiler.

طلبت أن أزورهم وقد وافقوا.

İşin bu kısmında, yanılınca bunu kabul etmeniz gerekli.

الآن، يسمحُ جزء من هذه العملية لكم بالاعتراف عندما تكونون مخطئين

Bir sonraki seçimde formu doldurdum ve kabul edildim.

ففي المرّة التالية، ملأت الاستمارة وحصلتُ على القبول.

Ve hakikat ötesi bir dünyada yaşadığımızı kabul etmemiz

والإعتراف بأننا الآن نعيش في عالم ماوراء الحقيقة

Ebeveynler bildirim yapılmaksızın değiştirilen şartları kabul etmek zorunda.

يجب على الوالدين الموافقة على الشروط التي يتم تغييرها دون أن يلاحظوا ذلك.

Yaklaştığım insanların büyük çoğunluğu benimle buluşmayı kabul etti.

وافق معظم الأشخاص الذين تواصلت معهم على مقابلتي.

Bu Hindu inançlarını kabul edersiniz ya da etmezsiniz

الآن يمكن أن تتقبلوا هذه المعتقدات الهندوسية أو لا.

Ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler.

احتفوا بها كما هي.

Bakın yuvarlak demedim yuvarlak olduğunu kabul ediyoruz dedim

قلت: لم أقل جولة ، نحن نقبل الجولة

Arkasından Milano Dükü artık Leonardo'yu işe kabul etti

ثم قبل دوق ميلانو ليوناردو للعمل

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

وأصبحت بدون قصد جزءًا من المشكلة.