Translation of "Içine" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "Içine" in a sentence and their arabic translations:

Laboratuvarımda, insanların içine

إذًا، نحن أردنا أن نعلم في مختبري

Diz içine girebiliriz.

نأمل أن يصلنا ذلك إلى داخل الركبة.

Buzun içine düştüğünde.

سقطوا من خلال الجليد.

Leyla içine kapandı.

سلّمت ليلى نفسها للسّلطات.

Bak, gözünün içine baktım.

نظرت في عينيه مباشرة.

Sizi resmen içine çekiyor!

‫إنها تسحبك حرفياً إلى الداخل!‬

Tanrım, beni içine çekiyor.

‫يا إلهي، إنها تسحبني إلى الداخل.‬

Sizi resmen içine emiyor.

‫إنها تبتلعك حرفياً.‬

Tamam, içine girelim bakalım.

‫حسناً، هيا ندخله.‬

Bu deliğin içine girdi.

‫دخل هذه الحفرة.‬

Içine su girsin mi? '

اجعل الماء يدخل؟ "

Peki, bir de içine bakalım.

لننظر إلى الداخل

Ve ardından yapbozun içine yerleştiririz.

ثم نضعها في اللُغز.

Pekâlâ, buradan arazinin içine giriyoruz.

‫من هنا، سأتجه نحو الداخل.‬

Gözlerimizle içine sızamadığımız bir dünyadır.

‫إنه عالم لا تستطيع أعيننا فك طلاسمه.‬

Şu an eklem içine giriyoruz.

ها نحن وصلنا للتو داخل المفصل.

Oğullarım bu seçimin içine gömülmüştü.

لقد أشغلت هذه الانتخابات أبنائي.

Olduğum gibi yerin içine gireceğim

سأدفنُ تحت الأرض كما أنا،

Buluştuğu kişinin olumlu resminin içine alır

إلى صورة إيجابية لموعدها.

İntiharı bu yaftanın içine sarıp gizliyoruz.

ويبقى الانتحار داخل نطاق هذه الوصمة.

Bizi artırılmış gerçekliğin içine daldıran teknoloji

التكنولوجيا التي تغمرنا في الواقع المعزز

Yeni teknoloji sayesinde... ...karanlığın içine bakabiliyoruz.

‫باستخدام التقنيات الحديثة،‬ ‫يمكننا رؤية ما يخفيه الظلام.‬

...sekiz gözüyle manzarayı iyice içine çeker.

‫يمكنه كشف محيطه بأعينه الـ8.‬

Bazı komşularımı da işin içine katacağım,

سأشارك بعض الجيران،

Saygı, önündeki kişinin gözünün içine bakmaktır,

إنه أن تنظر إلى عيني الشخص الماثل أمامك،

İri ve parlak gözlerinin içine baktım

نظرت إلى عينيه الكبيرتين البراقتين

Odanın içine göz attım, kimseyi göremedim.

ألقيت نظرة داخل الغرفة و لم أرى أحدا.

Lütfen doğru cevabı daire içine alın.

رجاءً ضع دائرة حول الجواب الصحيح.

Tom buzdolabını açtı ve içine baktı.

فتح توم ثلاجته و نظر داخلها.

Uzaktan çalışmanın içine kapanık insanların rüyası sanabilirsiniz.

قد تعتقد أن العمل عن بُعد هو حلم بالنسبة للانطوائيين:

Bu başınıza gelirse ve buzun içine düşer,

‫إن حدث هذا معك،‬ ‫وذهبت إلى حيث الجليد‬

Peki, ne yapacağız? Mağaranın içine mi girelim,

‫ماذا سأفعل إذن؟‬ ‫هل سأستخدم الكهف وأسقط في هذه؟‬

Biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

‫لنجمع بعض المياه ونسكبها في الحفرة‬

İşe yararsa onu bunun içine sokmaya çalışacağız.

‫هذا ما سأحاول وضعه فيه إن نجحت.‬

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim.

‫وأضعه داخل هذه الزجاجة الشفافة.‬

Yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

‫وحمل الغذاء،‬ ‫وأضع الغذاء أعالي الأشجار ‬ ‫في سروالي الداخلي.‬

O bir çayın içine simit daldırmayı seviyor.

هي تحب ان تغمس الدونات بالشاي.

- Sami camiye girdi.
- Sami caminin içine girdi.

دخل سامي إلى المسجد.

Bir valizin içine konmuş ve evin altına gömülmüştü.

كانت معبئَةً في حقيبة سفر ومدفونة تحت المنزل.

Onları içine alan ve destekleyen bir toplum yaratmaya

مجتمع يحتوي ويدعم،

Zihnimizin içine düştüğü bir tuzağın var olduğunu buldum.

اكتشفت أن هناك فخ تقع فيه عقولنا.

Bunu kimyasallarla doldurup tüm kayaları bunun içine atarlardı

‫كانوا يملأونه بالمواد الكيميائية،‬ ‫ثم كانوا يلقون بكل الأحجار هناك‬

Ya da o paslı hurda yığınının içine gireceğiz.

‫أو ندخل هذه الكومة من الخردة الصدئة.‬

Ve onu koyun derisi veya kağıdın içine sardılar,

ومن ثمّ يتم لفّها بخيوط أو بجلد غنم أو بالورق

Tom'un gözlerinin içine baktım ve ona doğruyu söyledim.

أنا نظرت في أعيُن توم وأخبرتةُ الحقيقة.

Ve beyinlerinin içine bakıyoruz, işte burada gördüğünüz şey bu.

ويمكننا النظر داخل أدمغتهم هذا ما تراه هنا

Okul orası işte, sınıfın içine ben niye kitaplık yapmayayım?

هذه مدرسة، لماذا لا أضع مكتبة في الفصل؟

Kaşıntı yapan mavi bir hastane elbisesinin içine saklanıp, ağlayarak.

وكنت أبكي بصوت مبحوح وأنا في ثوب المستشفى الأزرق.

Elbette, dişi yaban arısının yumurtalarını incir çiçeğinin içine bırakması,

بلا ريب فالتين يصبح تيناً

Ama artık, yeni teknoloji sayesinde bu karanlığın içine bakabiliyoruz.

‫لكن الآن، بالتقنيات الجديدة،‬ ‫يمكننا الرؤية في الظلام...‬

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

‫ولكن الحرارة أعلى بـ20 درجة على الأقل هنا‬ ‫من داخل الكهف.‬

Romalıların henüz bilmediği şey ise doğrudan bir pusunun içine yürümüş olmalarıydı.

على الرغم من أنهم لا يعرفون ذلك بعد، إلا أن الرومان ساروا مباشرة نحو كمين

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.

‫وأضعه داخل هذه الزجاجة الشفافة.‬ ‫ستطير كل الحشرات نحو الضوء.‬

Şaşırmış bir şekilde "Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?!" diye sordu kadın.

سألت المرأة مصعوقةً: "كيف أدخلت حقيبةً في جيبك؟!".

Ben küçük bir parça çedar peyniri kırdım ve onu ekşi krema içine daldırdım.

كسرت قطعة صغيرة من جبنة الشيدر و غمستها في كريمة حامضة.