Translation of "Ekonomik" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Ekonomik" in a sentence and their arabic translations:

Uyuşturucu ekonomik

الذي كبر فى الثمانينات والتسعينيات مثلي-

2008 ekonomik çöküşünde,

في الانهيار الاقتصادي عام 2008

ekonomik politikalar izleyebiliriz.

ومراقبة الشركات الكبيرة أو زيادة رواتب العاملين.

Bu ekonomik düşünüşe göre

ووفقًا لذلك المنطِق الاقتصادي،

Savaş, göç, ekonomik çalkantı

إنها تتحمل آثار جروح الحرب، والنزوح

Ve de ekonomik oluyor.

وتوفير المال.

Walmart, Ekonomik Kriz'den beri

فقد دفعت (والمارت) منذ الركود العظيم 64 مليار دولار

Sosyal, politik ve ekonomik sistemlerimiz

ويجب أن تتحول أنظمتنا الاجتماعية والسياسية والاقتصادية

Ekonomik kriz ve altyapının çökmesi,

أزمة اقتصادية وانهيار البنية التحتية،

Daha güçlü bir ekonomik güvenlik,

‫و قدرة أكبر على العمل في المنزل وفي المجتمع, و‬

ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

وفي نفس الوقت أيضًا مع فائدة اقتصادية.

Oradaki kadınlara üretimi, ekonomik faaliyetleri,

الإنتاج والأنشطة الاقتصادية للمرأة هناك ،

Bunun ekonomik bir gerçeklik olmadığını gördüm.

ومعظمنا أراد أن يتجه للجامعة ولكن المشاكل المالية!

Eski ekonomik model tabii ki doğru;

إذن، فالنظام الاقتصادي القديم مُحِق، بالتأكيد،

Madem ekonomik sistemden bu kadar rahatsızsın

إذا كُنتَ غير راضٍ أبدًا عن النظام الاقتصادي،

Tamamen ekonomik bir bakış açısından bakarsak

لذلك، من وجهة نظر اقتصادية بحتة:

ekonomik ve bilimsel gelişim seviyesine bakılmaksızın

نصت فيه على "أن استكشاف واستخدام الفضاء الخارجي

Beklenmeyen teknolojik, siyasi ve ekonomik değişimde

والتغيرات التقنية والسياسية والاقتصادية الغير مسبوقة،

Öyle büyük ekonomik sıkıntım da yok.

وليست لدي ضغوط مالية كبيرة.

414000000000 dolara ulaştı. Küresel bir ekonomik

واربعة عشر مليار دولار. وفي الفين وعشرين الذي شهد انتكاسةً

Toplulukların yok edilmesini, insanların ekonomik destek aradığını,

ويفصلو من وظائفهم ومجتمعات تٌدمر،

Sosyo-ekonomik bariyerleri ve Hindistan'daki kast sistemini

إنها وسيلة لتحطيم القيود الاجتماعية والاقتصاديّة

ekonomik büyümemiz yüzde dokuz oranında zirve yapmıştı.

بلغ نمو اقتصادنا ذروته بمعدل %9.

Ekonomik değişime ve çevresel değişime ihtiyacımız var.

نحتاج تغيراً افتصادياً وتغيراً بيئياً.

Farklı sosyal ekonomik sınıflarını teker teker oynuyordu

لعب طبقات اقتصادية اجتماعية مختلفة واحدة تلو الأخرى

Bilmiyordu . Sheikh Zayed ekonomik gelişme ile eşanlamlı

عالم ناطحات السحاب ولا حتى الشوارع الضخمة. تنميةٌ

Bu arada, ekonomik kriz patladı ve işimi kaybettim.

وخلال تلك المدة، حدثت الأزمة الاقتصادية وخسرت وظيفتي.

Sosyal ve ekonomik olarak da doğru olan bu.

نعلم أنه منطقي من الناحية الاجتماعية والاقتصادية.

ekonomik kalkınmada çok iyi performans göstermesinin temel nedeni

و أدائهم بصورة مذهلة في التقدم الاقتصادي

ekonomik faaliyette 166 milyar dolardan daha fazla üretiyor,

تولّد أكثر من 166 مليار دولار في النشاط الاقتصادي،

Artık bu bir ekonomik sorun değil, sorun burada.

ليست لدينا مشكلة اقتصادية الآن. لكنّ لدينا مشكلة.

Bunlar ekonomik ve maddi gelişmeler, ahlaki gelişmeler değil.

هذا تحسّن مادي واقتصادي، وليس تحسّناً أخلاقياً.

Milliyetini alan ve mezun olan kız. Yargıç , ekonomik

حصلت على جنسيتها وتخرجت من المتفوقين فيها لتعمل في اكبر

Için ekonomik planlar tasarlarken , BAE'nin 2000 yılı planı

اقتصاديةً لرفع الدخل العام جاءت خطة الامارات لعام الفين وواحد

ekonomik, politik ve sosyal sistemleri desteklemek için bir araç.

التي تُفيد بعض الأشخاص وتُضر بالآخرين.

Aile olarak hem ekonomik hem de manevi yönden hırpalanıyorduk.

شعرت عائلتنا بالنكبة المالية والعاطفية.

ekonomik ve politik olarak daha çok kendini pazarlamak için

خصوصاً مع اطلاق عدة مشاريع مع اقاربها كان ابرزها شركة التي

Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.

ظنت أنها ستكون مستقلة مادياً عن والديها عندما تصبح طالبة جامعية.

Ekonomik eşitsizliğin sebebini hükümet yolsuzluğuna ve elit kesime bağlıyordu.

اعتبر الفساد الحكومي والنخبة الفنزويلية مسؤولين عن عدم المساواة الاقتصادية

Mücadelemizin gerektirdiği ekonomik kaynaklara ulaşmak için suç işlemek durumunda kalıyorduk.

كان علينا تأمين الموارد الاقتصادية التي نحتاج إليها لنضالنا، كان علينا ارتكاب الجرائم.

"Bu ekonomik kriz ortamını ve olacakları biliyordum" diyor bu adam

يقول هذا الرجل: "كنت أعرف هذه الأزمة الاقتصادية وماذا سيحدث".

Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

بدلًا من ذلك، سأنتقل إلى نقاش المتغيريَّن الاقتصادييَّن اللذين عرفتهما قبل قليل.

Ama bugün, Venezüella hem siyasi hem de ekonomik açıdan rezalet.

المؤسسات الديمقراطية والاقتصاد في فنزويلا اليوم في حالة فوضى

Ve böylece üzerimizde siyasi hâkimiyet kurup ekonomik açıdan bizi sömürmek istediler.

للسيطرة علينا سياسياً، وبهذه الطريقة، السرقة منا اقتصادياً.

İtibar da tıpkı bunun gibi çok kuvvetli ekonomik güçtür değil mi?

وبالمثل، فالسمعة قوة اقتصادية قوية جدا، أليس كذلك؟

, Suriye ekonomisinin yüzde yetmişinden fazlasını başı Ebu Ali Khadra olan ekonomik

من الاقتصاد السوري كما ان اهدافها تكمن في ايصال ابنها

Ve BAE için büyük bir gelecek öngören ülkede umut verici bir ekonomik ortamla destekleniyor.

كبير للامارات مع استثمارات اجنبية كبيرة واصول وموجودات

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

لكل شخص بصفته عضوا في المجتمع الحق في الضمانة الاجمتماعية وفي أن تحقق بوساطة المجهود القومي والتعاون الدولي وبما يتفق ونظم كل دولة ومواردها الحقوق الاقتصادية والاجتماعية والتربوية التي لا غنى عنها لكرامته وللنمو الحر لشخصيته.