Translation of "Güçlü" in Arabic

0.013 sec.

Examples of using "Güçlü" in a sentence and their arabic translations:

Güçlü karakter,

وقوة الشخصية

- O güçlü görünüyor.
- O güçlü gözüküyor.

يبدو قوياً.

Güçlü gövde, güçlü bacaklar. Tamam, hadi bakalım.

‫جذع قوي وساقان قويتان.‬ ‫حسناً، ها نحن ذا.‬

Çocukların güçlü yönlerini,

أريد أن يكتشف الأطفال قوتهم

Buradayken güçlü olmalısınız.

‫ويجب أن تتحلى هنا بالقوة.‬

Güçlü duygular sergilemiyoruz.

تجاه الأشياء التي لا تعني أي شيء لنا في دنيتنا.

Rüzgâr çok güçlü.

‫هذه الرياح قوية.‬

Tom güçlü hissetti.

توم شعر بالقوة.

Tom güçlü görünüyor.

يبدو توم قويّا.

Kalbin çok güçlü atmasını

ونبض القلب على التسارع

Buradayken güçlü olmanız gerekir.

‫ويجب أن تكون قوياً هنا.‬

Ancak ruhları hâlâ güçlü.

لكنّ روحهم ما تزال قوية.

Dünyadaki en güçlü kuruluşların

فأكثر المؤســسات نفوذًا في هذا العالم

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

‫وهي تجول شوارع "مومباي".‬

çok güçlü bir olaydı

لقد كان حدثًا قويًا جدًا

Çok güçlü bir yüzücü.

‫سباح ماهر جدًا.‬

Babam güçlü bir adamdı.

- والدي اعتاد أن يكون رجلاً قوياً.
- أبي اعتاد أن يكون رجلاً قوياً.

Ne güçlü bir rüzgar!

- يا لها من ريح قوية!
- يا لها من زوبعة عاصفة!

Ben güçlü bir kadınım.

أنا امرأة قوية.

Güçlü yaşa, tak onu, devam.

عش قويًا، ضعها هناك، لننطلق.

Anlamı güçlü bir hisse kapılmak.

ومن معانيها "الحنو."

Erkekler bu güçlü, güvenilir olma

الرجال بالفعل يرون أنفسهم مخطئين

Asla arkadaşlarım kadar güçlü olamayacağımı

ولن أكون قوياً كأصدقائي،

Daha güçlü bir ekonomik güvenlik,

‫و قدرة أكبر على العمل في المنزل وفي المجتمع, و‬

Çok büyük, güçlü tepkiler aldım.

وكانت الاستجابة غامرة.

Aşırı güçlü bir çoğaltıcı yaratıyor.

خالقًا مضاعف قوة هائل.

...yüzeydeki güçlü akıntılar tarafından dağıtılsınlar.

‫لتشتتها التيارات القوية على السطح.‬

Yalnızca söylemekten çok daha güçlü.

هي أكثر فاعلية من مجرد إخبارهم بما تريده.

Her türlü güçlü desteği sağlarlar.

للسياسات والحلول التي يمكن عملها.

Güçlü kimyasal bağ yapıları olan

داخل مجموعة من معادن التربة،

Sırbistanın güçlü süvari ordusuna güvendi.

وهذا طوال الحملة.

O, bir at kadar güçlü.

إنه قوي كالحصان.

Tom uzun boylu ve güçlü.

توم طويلٌ وقويّ.

O takımın güçlü oyuncuları var.

لدى ذلك الفريق لاعبون أقوياء البنية.

çok güçlü bir lazerin varsa,

إذا كان لديك ليزر قوي للغاية ،

Mary uzun boylu ve güçlü.

ماري طويلة وقويّة.

Scolopendra subspinipes hızlı, güçlü ve vahşidir.

‫حشرة العقربان سريعة وقوية وشرسة.‬

Felç edici güçlü bir karışım salgılar.

‫مطلقة مزيجاً قوياً يصيب بالشلل.‬

Bazı güçlü distopya senaryoları hayal edebiliyorum,

أستطيع أن أتخيل بعض السيناريوهات البائسة

Ama oldukça güçlü bir kokusu var.

‫ولكن رائحته نفاذة.‬

ışık deriye nufüz edecek kadar güçlü.

وسترون مدى قوة الضوء في اختراق الجلد.

Onları güçlü kılmayı destekleyen insanlardan biriyim.

من خلال تسهيل حصولهم على معلومات عن أنفسهم،

Çünkü sanat çok güçlü bir araç.

لأن الفن أداة قوية.

Yeni güçlü bir restorasyon hikâyesi olmadan

أنه دون قصة معادة جديدة فعالة

Fiziksel olarak ondan güçlü olduğu için

لأنه أقوى منه جسديا

Yani bizim manyetosferimizden daha güçlü bir

أقوى من الغلاف المغناطيسي

Güçlü hayatta kalacak ve zayıf ölecek.

سيعيش الأقوياء و سيموت الضعفاء.

Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü.

أسرع، وأعلى، وأقوى.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

كل شخص لديه ضعف وقوة.

Jamal çok güçlü ve profesyonel görünüyor.

يبدو جمال قويا جدا و محترفا.

Toplum bize, erkeğin güçlü ve güvenilir olması

يخبرنا المجتمع أن على الرجال أن يكونوا أقوياء ومسؤولين،

Düşündüğünüzden çok daha kabiliyetli ve güçlü olduğunuzu

يجب أن تعلمن أنكن قادرات على فعل المزيد،

Hissettiğim bir şey yapmak için daha güçlü

ما أشعر به هو حسّ أقوى بالمسؤولية

Bilimin güçlü yanlarından biri, insanlar tarafından yapılması

إحدى نقاط قوة العلم هي أن الناس هم مَن يقومون بإنجاره

Batı mantık yürütmeyi güçlü bir şekilde geliştirdi

رفعها الغرب بقوة حقيقة

Bunun için, bu iki güçlü dev ülkenin

ولهذا ، فإن هذين البلدين هذين العملاقين الأقوياء.

Ve gerçek, güçlü topluluklar kuracak bir dünya.

ويخلق مجتمعات قوية وحقيقية.

Sonrasında 10.000 kişilik güçlü Osmanlı ordusu Eflak'a

بعد فترة وجيزة ، دخلت كتيبة عثمانية قوامها 10000 جندي إلى والاشيا لجمع الجزية

Koku, karanlıkta sinyal yollamanın güçlü bir aracı.

‫الرائحة أداة قوية‬ ‫لإرسال الإشارات عبر الظلام.‬

Beynimiz, böyle zor soruları sorabilecek kadar güçlü

وعقولنا قوية بما يكفي لتطرح هذه الأسئلة الصعبة،

Dünyanın en güçlü ordusunu bir hayal edin

تخيل أقوى جيش في العالم

En güçlü mikrop bile onu kolayca ayrıştıramaz.

حتى أكثر الميكروبات ضراوة لا يمكنها أن تحلله بسهولة.

Ve güçlü yerli hükümdarlar şimdi kendi hakimiyetlerini

ويسعى اللوردات المحليون الأقوياء الآن لتأكيد سيطرتهم على بقية الأراضي الإقليمية

Japonya ekonomi olarak güçlü bir ulus oldu.

أصبحت اليابان أمة قوية إقتصاديا.

Bir lazerin yarıya bölecek kadar güçlü olması. '

أن يكون لديك ليزر قوي بدرجة كافية لتقسيمه إلى نصفين. "

Beni öldürmeyen şey, beni daha güçlü kılar.

ما لا يقتلني يجعلني أقوى.

Ve eğer kullanırsanız bu çok güçlü bir şey.

وهذه استراتيجية قوية جداً إن كنتم تستخدمونها.

Temelinin eğitim olduğunu öğretmesiyle güçlü bir araç olabiliyor.

في تعريفنا أن التعليم هو جوهر المجتمع.

Günümüzde – afili bir kelime kullanayım – güçlü anne eğitimi.

سأستخدم كلمة رنانة هذه الأيام تنشئة أم قوية.

Güçlü, zehri çok kuvvetli. Bulaşılacak bir şey değil.

‫قوتها وسمها فعالان جداً.‬ ‫لا يُعبث معها.‬

Pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.

‫فإن هذه الرجيلات ستمسك جلدك‬ ‫وتحقنك بهذا السم القوي جداً.‬

Tilki olsaydı, gerçekten çok güçlü bir kokusu olurdu.

‫إن كان هذا ثعلباً،  كنت لتجد ‬ ‫رائحة قوية به.‬

Cinsiyetle iklimin bağlantısı negatif etkilerin ve güçlü çözümlerin

‫و تتجاوز الحلول القوية.‬

Ve güçlü bir içsel kontrol odağa sahip insanların

والأشخاص الذين لديهم محل سيطرة داخلي قوي،

...Ay'ın çekim gücü... ...okyanuslarımızı kendine çekecek kadar güçlü.

‫قوى الجذب القمرية‬ ‫قوية كفاية لجذب المحيط نحوها.‬

Hepsinin çekim gücü birleşince en güçlü gelgitler oluşur.

‫قوى جذبها متحدة تخلق مد الربيع‬

Belki çok güçlü olan güneşi kullanırsak bunu yapabiliriz.

‫ربما يمكننا استخدام الشمس الساطعة. ‬ ‫يمكننا عمل ذلك.‬

Prenses Mary, Tom adındaki güçlü ejderha tarafından yakalandı.

الآنسة ماري اُسرت بواسطة تنين قوي يدعي توم.

Arasında güçlü bir bağ olduğunu ortaya koymaya çalışıyorlar,

وسعادة ونجاح الأشخاص عند إنهائهم لعملهم،

Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.

كل شخص لديه كلاً من نقاط الضعف والقوة.

En güçlü olduğu anında da bu hayalinden asla vazgeçmedi.

في اللحظات التي كان فيها قوياً، لم يتراجع أبداً عن حلمه هذا.

Bunlar dünyanın en zengin, en güçlü insanları olmalarına rağmen

هؤلاء هم أغنى وأقوى الرجال في العالم،

Öyle güçlü ki, hem görüşü hem de sezgiyi birleştiriyor

إنه أداة قوية تشرك كلاً من البصر والبصيرة.

Bu akım çok, çok daha güçlü aracı kurumlar yaratıyor.

وهو ما يزيد من هيمنة دور الوسطاء.

Birlikleri doğrudan harekete geçerek güçlü bir Koalisyon saldırısını durdurdu…

ذهبت قواته إلى العمل مباشرة ، مما أدى إلى صد هجوم قوي للتحالف ...

, iktidardaki Esad ailesinin güçlü desteğiyle, fotoğrafları ortaya çıkana kadar

بجانب صور زوجها في مقرات الحكومية في دليلٍ واضحٍ لدورها

Çin ve Hindistan'ın ne kadar hızlı ve güçlü bir şekilde

سترون مدى السرعة و القوة

Ayrıca bizim devletimiz koronayla aylarca mücadele edebilecek kadar güçlü değil

بالإضافة إلى ذلك ، فإن دولتنا ليست قوية بما يكفي للنضال مع الهالة لأشهر.

Alan üçüncü listenin kazanmasıydı . Libya'nın en güçlü siyasetçilerinden ikisinin yer

حصلت على تسعة وثلاثين من اصل ثلاثة وسبعين صوت الفوز جاء في

Ama bugüne kadar ikisi arasındaki güçlü bağı göstermede başarısız oldular.

ولكن حتى الآن فشلوا في اظهار رابط متين بين الاثنين.

Onun için orda olduğunu fark ettiğinde güçlü bir ders çıkarılmış oldu.

عندما أدركت أن الفصل بأكمله سيساندها مهما كانت الظروف.

Zehriyle başlayalım. Güçlü, hızlı harekete geçen, kanı sulandıran ölümcül bir karışım.

‫دعونا نبدأ بسمها،‬ ‫خليط قوي وسريع المفعول‬ ‫والسريان في الدم وقاتل.‬