Translation of "Sosyal" in Arabic

0.019 sec.

Examples of using "Sosyal" in a sentence and their arabic translations:

Hepimiz sosyal varlıklarız.

فجميعنا كائنات إجتماعية.

"Cal, sosyal medyayı bırakamam,

"كال، لا أستطيع ترك التواصل الاجتماعي

Herkes muhtemelen sosyal demokrasinin

لقال العالم على الأرجح إنّ الديمقراطية الاشتراكية

Hala daha sosyal medyada

لا يزال على وسائل التواصل الاجتماعي

Sosyal ağ sitelerini severim.

أحب مواقع الشبكات الاجتماعية.

Sami sosyal medyaya düşkündü.

كان سامي مدمنا على مواقع التّواصل الاجتماعي.

Görüyorsunuz, sosyal ve siyasi meseleler

ترون هذه المشكلات الاجتماعية والسياسية،

İnsanları sosyal medyayı bırak dediğimde

وهذا هو الاعتراض الثالث الذي أسمعه

Sosyal, politik ve ekonomik sistemlerimiz

ويجب أن تتحول أنظمتنا الاجتماعية والسياسية والاقتصادية

Veya sadece sosyal medyayı trolleyen,

أو إما تصفحك لمواقع التواصل الاجتماعي،

Bir de sosyal medya var.

كذلك، هنالك مواقع التواصل الاجتماعي.

Dahası sosyal bilimin bize öğrettiği

وماذا بعد، لقد تعلمنا من علم الاجتماع

Sağlık kaynaklı sosyal sonuçlar var,

ولدينا المحددات الاجتماعية للصحة،

sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

الذين يستخدمون البلاستيك الاجتماعي مباشرة في منتجاتهم.

Sosyal plastik artık para ediyor,

البلاستيك الاجتماعي هو مال،

İnsan sosyal gelişim teorilerine göre

وفقًا لنظريات التنمية الاجتماعية البشرية،

Çünkü onlar sosyal medya kullanmıyorlar

لأنهم لا يستخدمون وسائل التواصل الاجتماعي

Fadıl sosyal medyada olmayı sevdi.

كان فاضل يحبّ زيارة مواقع التّواصل الاجتماعي.

Leyla sosyal olarak izole edilmişti.

كانت ليلى معزولة اجتماعيّا.

Sosyal meseleleri çözemediğimizde bize hatırlatmalarda bulunabilirler.

يمكنهم تذكيرنا إذا اخفقنا في حل المشكلات المجتمعية،

Hiç sosyal medya hesabım olmamasına rağmen,

هي أنني بالرغم من عدم إمتلاكي أبدًا حساب على وسائل التواصل الاجتماعي،

sosyal olarak ölü dediğimiz durum içerisindesiniz.

تكون في وضعيّة نطلق عليها الموت الاجتماعي.

Sosyal düzenle alakalı iyi olan şey,

ولكنّ الأمر الذي يميز البناء الاجتماعي

sosyal çevremde ya da yemek masamızda

ولا أحد من محيطي الاجتماعي، أو ممن يجلسون على العشاء معنا

sosyal çevremizde konuştuğumuz bir şey değildi.

لم يكن شيئاً كنا نناقشه في محيطنا الاجتماعي.

Sosyal medya da büyük rol oynuyor.

تلعب وسائل التواصل الاجتماعي دور رئيس هنا، أيضًا.

Ve sosyal hayatta bunu anlamaya çalışıyoruz.

وفي المجتمع، نحن نحاول اكتشاف ذلك.

Geniş kolugo sosyal ağının bir üyesi.

‫إنها عضو من شبكة اجتماعية كبيرة‬ ‫لجلديات القوائم.‬

La Teja mahallesinde sosyal hizmet yapıyorduk,

في العمل الاشتراكي في "لا تيخا"

Sosyal hizmetlerde yüksek lisans eğitimi alabildi

فكان قادرًا على الحصول على الماجستير في العمل الاجتماعي،

sosyal yaşamda ve yönetimde yer vermekten

من العطاء في الحياة الاجتماعية والإدارة

İyilik ve sosyal adalet için olabilir.

قد يكون السبب من أجل الانصاف والعدالة الاجتماعية.

Sosyal medyada bir tek Twitter'ı kullanıyorum.

في قنوات التواصل الاجتماعي٬ تويتر هو الشيء الوحيد الذي أدعمه

Daha az mail gönder, sosyal medyayı kapat

ارسل رسائل إلكترونية أقل، واغلق وسائل التواصل الاجتماعي،

Bu, uzun zamandır sosyal ilişkilerde size oluyor.

منذ مدة طويلة وهذا يحدث لك في المواقف الاجتماعية.

Sosyal medyasız hayattan size diğer bildireceğim şey

شيء آخر يمكن إقراره في عالم لا يستخدم وسائل التواصل الاجتماعي.

Mesleki ve sosyal birlik nedir biliyor musunuz?

هل تعرفون ما هي أول رابطة مهنية واجتماعية تأسست؟

Hareketler, sosyal olarak öğrenilip değişmekte gibi görünmektedir.

يبدو أن الحركة تم تعلمها وتشكيلها اجتماعياً.

Halkım için bu sosyal yapı dayatmadan geliyor.

بالنسبة لشعبي، فهذا بناء اجتماعي مفروض عليهم.

Ve çoğunlukla okul sistemimiz sosyal bölünmeyi sürdürüyor,

حيث يحافظ نظامنا المدرسي على التفاوت الاجتماعي.

Sıfırdan sosyal değişime öncülük eden insanlardan biri

وبينما أحب أن أكون من هؤلاء

Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde

عندما تكون المعلومات أمام أعيننا مباشرة في وسائل التواصل الاجتماعي،

sosyal olarak hoşa giden yollar bulmamız gerekiyor.

‫والوعي الذي تستمده من نقاط ضعفنا.‬

Sosyal psikolojinin vakıfsal iç yüzlerinden birisi de

إحدى أهم اكتشافات علم النفس الاجتماعي

Bir mucit, girişimci, sosyal yenilikçi olarak başladım.

بدأت كمبتكرة، وريادية أعمال، ومبتكرة اجتماعية.

Kendi büyük sosyal etkilerini yaratmalarına yardım ediyor.

والحصول على أكبر أثر اجتماعي له.

Farklı sosyal ekonomik sınıflarını teker teker oynuyordu

لعب طبقات اقتصادية اجتماعية مختلفة واحدة تلو الأخرى

Ve sosyal medyasız bir yaşam çok pozitif olabiliyormuş.

وفعلياً، الحياة بعد وسائل التواصل الاجتماعي تكون إيجابية نوعاً ما.

Ve sosyal sistemlerimizi daha adil şekilde yeniden yapılandırırken

ونعيد هيكلة النظام الاجتماعي بطريقة أكثر عدلاً،

Ve hatta bazı sosyal sorunlarımızın çözümünde onu kullanmıyoruz?

واستخدامه لحل بعض من مشاكلنا الاجتماعية.

Bugün olsa sosyal medya uzmanı, halkla ilişkiler uzmanı,

حتى اليوم لا يمكن حل تلك الحادثة، على الرغم من وجود خبير تواصل إجتماعي،

İşte bir siyasi partinin sosyal medya kampanyasını yaparken

أثناء القيام بحملة إعلامية اجتماعية لحزب سياسي، خاصة في

Sosyal ve ekonomik olarak da doğru olan bu.

نعلم أنه منطقي من الناحية الاجتماعية والاقتصادية.

Belki de geleceğin sosyal medyası daha iyi olacaktır.

ولذلك فإنه يُرجح أن تكون وسائل التواصل الاجتماعي للمستقبل على نحو أفضل.

Sosyal hizmetlere geri gittim ve müdürü görmek istedim.

ذهبت إلى مكتب الشؤون وطالبت برؤية المسؤول.

Ya da sosyal medya hesaplarına ücretsiz erişim için,

أو استخدام وسائل الإعلام الاجتماعية مجانًا ...

Genç bir insanın sosyal medyada yüzlerce arkadaşı olabilir

قد يكون للشاب مئات الآلاف من الأصدقاء على مواقع التواصل الاجتماعي،

Ve bu gruplarla sosyal etkileşime girmekten kaçınma vardı.

أو تجنب التفاعل الاجتماعي مع هؤلاء الآخرين.

Türk tarihini çağdaş sosyal bilim anlayışı ile araştırmak

للتحقيق في التاريخ التركي مع فهم العلوم الاجتماعية المعاصرة

Bence bu videonun amacı sosyal deney falan olmalı

أعتقد أن الغرض من هذا الفيديو يجب أن يكون تجربة اجتماعية أو شيء من هذا القبيل

Kanıtım da SGKnın açılımının Sosyal Güvenlik Kurumu olmasıdır

والدليل هو أن مؤسسة الضمان الاجتماعي تعني مؤسسة الضمان الاجتماعي.

Fakat unutmayın sosyal medyada çok kirli bilgiler vardır

لكن تذكر ، هناك معلومات قذرة جدًا على وسائل التواصل الاجتماعي

Savaş sırasında olan bazı sosyal projelerde devam ederken

استمرارها في بعض المشاريع الاجتماعية التي الكثير منها

Olmak istediğini bir sosyal ve eğitsel gelişim. BAE

الاقتصادية وحجر اساسٍ لسنواتٍ طويلةٍ قادمة تحمل الكثير

Günün sosyal sorunları gittikçe daha karmaşık olma eğilimindedir.

تميل مشكلات يومنا الاجتماعية إلى التعقيد أكثر فأكثر.

Bu durumda sosyal medya neredeyse kamu hizmeti haline geldi.

أعني أن وسائل التواصل الاجتماعي قد أصبحت تقريبًا كالمرفق العام.

Akademi ve sosyal gelişim arasında seçim yapmak zorunda değiliz.

ليس علينا الاختيار بين المواد الأكاديمية وتطوير المجتمع.

Diyelim ki sosyal medya kullanmak profesyonel başarımın merkezi değil.

ربما استخدام وسائل التواصل الاجتماعي غير مرتبط بصميم نجاحي المهني.

Biz sosyal insanlarız, diğer insanların ne yaptığını gerçekten önemsiyor,

نحن أشخاص اجتماعيون ونحن فعلًا نهتم بما يفعله الآخرون

Ekonomik, politik ve sosyal sistemleri desteklemek için bir araç.

التي تُفيد بعض الأشخاص وتُضر بالآخرين.

Katil balinalar, okyanuslardaki en zeki ve sosyal yaratıklar arasındadır.

‫حيتان الأوركا‬ ‫هي أحد أكثر مخلوقات المحيط ذكاءً واجتماعية.‬

Hızlı büyüyen psikoloji ve sosyal bilimler gövdesi üzerinde çalışarak

بناءً على الجسم سريع النمو لعلم النفس والعلوم الاجتماعية،

Ancak gerçek şu ki toplumca sosyal hataları suç yapıyoruz,

ولكن الحقيقة هي أننا كمجتمع، نُجرّم الأمراض الإجتماعية.

Elimizi yıkayalım sokağa çıkmayalım gibi sosyal mesajlar çok güzel

الرسائل الاجتماعية مثل دعنا نغسل أيدينا ولا نخرج إلى الشارع لطيفة جدًا

Hangi alanlarda fark yaratabileceğim büyük bir sosyal ihtiyaç var?

أي المناطق بها حاجة اجتماعية كبيرة لإحداث تغيير؟

Ve böyle sosyal platformlar, Youtube ya da Facebook fark etmez,

والمجتمع--تلك المناصات، سواء كانت يوتيوب أوفيس بوك،

La Teja'da, El Cerro'da, mütevazı mahallelerde sosyal hizmet işleri yapıyorduk.

في "لا تيخا"، "إل تشيرو"، الأحياء المتواضعة، العمال والاشتراكيون.

sosyal medya akımlarına 70 yaşında olmasına rağmen hala ayak uyduruyordu

كان لا يزال يواكب اتجاهات وسائل التواصل الاجتماعي في سن السبعين

şimdi herkes sosyal mesaj veriyor bir tanede ben vereyim o zaman

الآن الجميع يوجه رسالة اجتماعية ، دعني أعطي واحدة في كل مرة

Kaybı olarak gördüğü için bu tür sosyal ve psikolojik işler uzmanları

عن جريمةٍ مستترة تهدف لاستغلال المرأة وتسليعها كما ينسف المعنى

"Balıklarla oyun oynuyor." diye düşünmeden edemedim. Oyun oynama, sosyal hayvanlarda sıkça görülür.

‫لكنني لم أستطع منع نفسي‬ ‫من التفكير في أنها تلعب مع السمك.‬ ‫نرى اللعب غالبًا بين الحيوانات الاجتماعية.‬

önyargısını engelleyen dini ve sosyal bir değer olarak gören nispeten muhafazakar Arap

العربية المحافظة نسبياً والتي ترى بالزواج الشرعي التقليدي

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

لقد أصبح موقع تاتوبا في فرنسا، أي موطن نشأته، ظاهرة ثقافيّة و اجتماعيّة.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

لكل شخص بصفته عضوا في المجتمع الحق في الضمانة الاجمتماعية وفي أن تحقق بوساطة المجهود القومي والتعاون الدولي وبما يتفق ونظم كل دولة ومواردها الحقوق الاقتصادية والاجتماعية والتربوية التي لا غنى عنها لكرامته وللنمو الحر لشخصيته.

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

للأمومة والطفولة الحق في مساعدة ورعاية خاصتين. وينعم كل الأطفال بنفس الحماية الاجتماعية سواء أكانت ولادتهم ناتجة عن رباط شرعي أم بطريقة غير شرعية.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

لكل فرد يقوم بعمل الحق في أجر عادل مرض يكفل له ولأسرته عيشة لائقة بكرامة الإنسان تضاف إليه، عند اللزوم، وسائل أخرى للحماية الاجتماعية.

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

لكل شخص الحق في مستوى من المعيشة كاف للمحافظة على الصحة والرفاهية له ولأسرته، ويتضمن ذلك التغذية والملبس والمسكن والعناية الطبية وكذلك الخدمات الاجتماعية اللازمة، وله الحق في تأمين معيشته في حالات البطالة والمرض والعجز والترمل والشيخوخة وغير ذلك من فقدان وسائل العيش نتيجة لظروف خارجة عن إرادته.