Translation of "Yavaş" in Dutch

0.008 sec.

Examples of using "Yavaş" in a sentence and their dutch translations:

Yavaş yavaş yürüyün.

- Ga langzaam.
- Loop langzaam.
- Ga langzaam!
- Ga langzaam vooruit.
- Wandel langzaam.

Yavaş yavaş çalış.

Werk langzaam.

Yavaş yavaş sür.

- Rij langzaam.
- Rij langzaam!

Yavaş yavaş ilerliyorlardı.

Ze gingen langzaam vooruit.

Yavaş yavaş öl!

Sterf langzaam!

Annem yavaş yavaş konuşur.

- Mijn moeder spreekt traag.
- Mijn moeder spreekt langzaam.

Tom yavaş yavaş okur.

Tom leest langzaam.

Tom yavaş yavaş iyileşiyor.

Tom wordt langzaam beter.

Faiz yavaş yavaş yükselecek.

De intrest zal geleidelijk aan verhogen.

Kitaplar yavaş yavaş okunmak içindir,

boeken die langzaam gelezen moeten worden

O omzuma yavaş yavaş vurdu.

Ze klopte me op de schouder.

Yavaş yavaş sinirlerimi zıplatmaya başlıyorsun.

Je begint langzaam op mijn zenuwen te werken.

Yavaş yavaş yukarı tırman, Tom!

Klim langzaam omhoog, Tom!

Gözleri yavaş yavaş karanlığa alıştı.

Zijn ogen wenden geleidelijk aan het duister.

Yavaş ye.

- Eet langzaam!
- Eet langzaam.

Otobüs yavaş.

De bus is traag.

Saat yavaş.

De klok loopt achter.

Yavaş konuş!

Spreek langzaam!

İş yavaş.

De zaken gaan traag.

Yavaş git.

Ga langzaam.

Yavaş konuş.

Spreek langzaam.

Yavaş yürü!

Ga langzaam!

- Yavaş!
- Yavaşça!

Langzaam!

Yavaş yavaş tüm hayvanları önemsemeye başlıyorsun.

Je begint langzaam om alle dieren te geven.

Aracın köşede yavaş yavaş kaybolmasını izledim.

Ik zag de auto langzaam om de hoek verdwijnen.

- Yarışı yavaşça bitirdi.
- Yarışı yavaş yavaş bitirdi.

Hij beëindigde langzaam de race.

Zamanla ve yavaş yavaş daha iyi oldum.

en heel langzaam lukte dat ook.

- Yavaş yavaş ve net bir şekilde konuşun.
- Yavaş ve tane tane konuş.

Spreek langzaam en duidelijk.

- Lütfen daha yavaş konuşun.
- Daha yavaş konuşun lütfen.
- Lütfen daha yavaş konuş.

- Spreekt u alstublieft langzamer.
- Spreek wat trager alstublieft.
- Spreekt u alstublieft langzamer!
- Spreek langzamer alsjeblieft.

Yavaş, acele etmeden.

Rustig aan. Heb geen haast.

Daha yavaş konuşun.

- Spreek langzamer!
- Spreek langzamer.

Daha yavaş yürüyün.

Loop eens wat langzamer.

Benim nabzım yavaş.

Mijn hartslag is laag.

Yemekleri yavaş yiyin.

Eet langzaam.

Tom yavaş yer.

Tom eet langzaam.

İnternet çok yavaş.

Het internet is erg sloom.

Lütfen yavaş konuşun.

Spreek alsjeblieft langzaam!

Daha yavaş konuşun!

Spreek langzamer!

Tom yavaş yazar.

Tom schrijft langzaam.

- Acele etme.
- Yavaş.

Voorzichtigheid is de moeder van de porseleinwinkel.

Maria yavaş yürür.

Maria gaat langzaam.

Daha yavaş konuş.

Spreek langzamer!

- Lütfen daha yavaş konuşun.
- Lütfen daha yavaş konuşun!

Spreekt u alstublieft langzamer!

Hikâyelerin yavaş okunmasının gerektiğini

dat verhalen traag wílden zijn

Metabolizmaları da inanılmaz yavaş.

Luiaards hebben een bizar trage stofwisseling.

Durun, yavaş olun çocuklar.

Rustig aan, jongens.

Daha yavaş sürer misin?

- Kun je langzamer rijden?
- Zou u trager kunnen rijden?
- Zou je trager kunnen rijden?

Salyangozlar yavaş hareket eder.

Slakken bewegen langzaam.

Tom yavaş çeviri yapar.

Tom vertaalt langzaam.

Lütfen daha yavaş konuşun.

- Spreekt u alstublieft langzamer.
- Spreek langzamer alsjeblieft.

Lütfen daha yavaş konuş.

- Kunt u langzamer spreken alstublieft?
- Spreekt u alstublieft langzamer.
- Spreek trager, alsjeblieft.

Buzul yavaş hareket eder.

De gletsjer beweegt langzaam.

Ben yavaş öğrenen biriyim.

- Ik leer langzaam.
- Ik leer niet zo snel.

Elimden geldiğince yavaş yürüdüm.

Ik wandelde zo traag als ik kon.

Daha yavaş konuşun lütfen!

- Kunt u langzamer spreken alstublieft?
- Spreekt u alstublieft langzamer!

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

De aansterkende zon... ...brengt nieuw leven en de ontberingen worden langzaam vergeten.

- O şarkının yavaş ritmini severim.
- Ben o şarkının yavaş ritminden hoşlanıyorum.

Ik hou van het trage ritme van dat liedje.

- Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Daha yavaş konuşabilir misiniz?
- Biraz daha yavaş konuşabilir misiniz?
- Biraz daha yavaş konuşur musun?
- Lütfen biraz daha yavaş konuşur musun?

- Kunt u langzamer spreken?
- Zou u alstublieft wat langzamer willen praten?

Yavaş bir dönme hızı oldu.

als een trage rotatiesnelheid.

Beni anlayabilsinler diye yavaş konuştum.

Ik sprak traag, opdat ze me konden verstaan.

Transilvanyalı Romenler çok yavaş konuşurlar.

De Roemenen uit Transsylvanië spreken heel langzaam.

Tom çok yavaş araç kullanıyor.

Tom rijdt te langzaam.

Bu yavaş bir tren mi?

Is het een stoptrein?

Tom, Mary'den daha yavaş sürer.

Tom rijdt langzamer dan Maria.

- Yavaşça yerim.
- Ben yavaş yerim.

Ik eet langzaam.

Ben bir yavaş yiyen kimseyim.

Ik ben een trage eter.

çok ama çok yavaş bir şekilde.

heel erg langzaam.

Ben daha yavaş bir şeyle iyiyim.

ben ik tevreden met iets langzamers.

- Büyükannem yavaş konuşur.
- Anneannem yavaşça konuşuyor.

Mijn oma praat langzaam.

Arabaya yavaş gitmesi için sinyal verdim.

Ik gaf de auto het sein om langzamer te rijden.

Ben bu şarkının yavaş ritminden hoşlanıyorum.

Ik hou van het trage ritme van dat liedje.

İnternet bağlantım neden bu kadar yavaş?

Waarom is mijn internetverbinding zo traag?

Bu hafta zaman çok yavaş geçti.

De tijd ging erg langzaam voorbij deze week.

O, bana daha yavaş konuşmamı rica etti.

- Hij vroeg mij om trager te spreken.
- Hij verzocht me langzamer te spreken.

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

Hij loopt langzaam.

Sana daha yavaş konuşmanı söylemiş olduğunu söyledi.

Hij zei dat hij je had verteld langzamer te spreken.

Tom Mary'nin daha yavaş konuşmasını rica etti.

Tom vroeg Maria om langzamer te spreken.

Ama gerçek şu ki, bu garip, yavaş hayat

Maar de waarheid is dat dit vreemde, langzame leven

Devasa ve yavaş ilerliyor -- millyar ton ve yüzyıllar.

Iets enorms en traags -- denk aan gigatonnen en eeuwen.

Siyah bir at gölün kıyısı boyunca yavaş yürüyor.

Een zwart paard loopt langzaam langs de oever van het meer.

Tom yavaş bir öğrenci olduğu için okulda alay edildi.

Tom werd op school gepest omdat hij een langzame leerling was.

Yaşlı erkek fazla iri olduğu için geri kalan herkesten daha yavaş.

Het formaat van het oude mannetje betekent dat hij minder flexibel is dan de rest.

Ama burası oldukça yavaş bir güzergâh ve de havanın sıcak olması ilaçlar için bir sorun.

Maar de route is langzaam... ...en dat is een probleem voor de medicijnen in deze hitte.