Translation of "Presión" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Presión" in a sentence and their turkish translations:

Sin presión

baskı uygulamıyor

- Déjame medir tu presión sanguínea.
- Déjame tomarte la presión.
- Permítame tomarle la presión.

Tansiyonunu ölçmeme izin ver.

Y apliquemos presión

ve baskı uygulayalım

Tengo la presión baja.

- Kan basıncım düşük.
- Düşük tansiyonum var.

Estuvieron bien. Decidieron bajo presión.

Ama bugün çok iyiydiniz. Yoğun baskı altında bile çok iyi kararlar verdiniz.

Él cedió a la presión.

Baskıya boyun eğdi.

Queremos medir tu presión sanguínea.

Biz senin tansiyonunu almak istiyoruz.

- Tengo hipertensión.
- Tengo presión alta.

Yüksek tansiyonum var.

Tom tiene baja presión sanguínea.

Tom'un düşük tansiyonu var.

Tom tiene presión arterial alta.

Tom'un yüksek tansiyonu var.

Mientras la presión vaya por aquí,

Basınç bu tarafa doğru gidiyor.

Y la presión me estaba enfermando.

Ve üstümdeki baskıdan dolayı hastalanıyordum.

¿Podrías revisar la presión del neumático?

Lastik basıncını kontrol eder misin?

Estoy bajo un montón de presión.

Ben çok baskı altındayım.

He estado bajo mucha presión últimamente.

Son zamanlarda çok baskı altındayım.

La enfermera me tomó la presión.

Hemşire benim kan basıncımı ölçtü.

Quiero decir, porque la presión crea diamantes

Demek istediğim, baskı elmaslar ortaya çıkarır.

Y una subida de la presión arterial

ve ardından tansiyonun yükselmesini tetikler,

Las variaciones de presión crean viento superficial

Basınç değişimleri yüzey rüzgârı yaratır,

Me gustaría revisar tu presión de sangre.

Tansiyonunuzu kontrol etmek istiyorum.

Resistir la presión del aire, lluvia, humedad...

metrelerce seyahat edebilmesi gerekir

¿Cómo pensé esa broma tan rápido bajo presión?

bu kadar baskı altındayken bu şakayı nasıl böyle çabuk buldum?

Pero cualquier presión hacía sangrar las heridas nuevamente.

ama en ufak baskıda yeniden kanamaya başlıyorlardı.

Que transmite de forma continua la presión sanguínea.

radar bazlı tansiyon aletlerinin prototipleri var.

¿Qué estás cocinando en la olla a presión?

Basınçlı kabın içinde ne pişiriyorsun?

Porque el cuarzo bajo presión genera electricidad cuando vibra

çünkü basınç altındaki kuartz titreşim verildiğinde elektrik üretir

Tropas, la presión bajo Fabius tendría nada de eso.

... sıkıştırıldığında, baskı altındaki Fabius bunları reddetti.

El punto de ebullición depende de la presión externa.

Kaynama noktası dış basınca bağlıdır.

No te rindas a la presión de los compañeros.

Akran baskısına boyun eğme.

Sentí una presión sobre mi hombro y me giré.

Omzumun üzerinde baskı hissettim ve geri döndüm.

La presión de la sangre no se puede determinar.

Kan basıncı sabitlenemez.

La verdad es que no era tanta presión como imaginan

Gerçek şu ki baskı sandığınız kadar fazla değildi

Y probablemente mucha más presión para hacer las cosas bien.

ve doğru olanı yapmada daha büyük bir baskıya sahip olacakları bir yer.

Es difícil adecuarse a la medicación de la presión sanguínea.

uymak ve kan basıncı ilaçlarını ayarlamak zor.

El gobierno se niega a doblegarse ante la presión pública.

Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.

La presión arterial es importante como barómetro de la salud.

Sağlığın bir basınç ölçeri olarak kan basıncı önemlidir.

El pulso y la presión arterial del paciente están normales.

Hastanın nabız ve tansiyonu normal.

Él se debe medir la presión sanguínea todos los días.

O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.

Los niños ya no tendrán la presión de demostrar su masculinidad.

erkekliklerini kanıtlama baskısı altında yaşamayacak.

Me ahogué bajo la presión de esos ojos evaluativos sobre mí.

Değerlendiren gözlerin baskısı altında tıkandım.

Algunos niños recurren al suicidio para escapar de una presión insoportable.

Bazı çocuklar dayanılmaz baskıdan kaçmak için intihara başvuruyorlar.

Contra los otomanos pueda aliviar un poco de la presión contra Valaquia.

karşı Haçlı seferi çağrısı yapmasıdır

Lo que se selló por la alta presión dentro de la cápsula.

kapsül içindeki yüksek basınçla kapatıldı.

Sé que eres fuerte, pero la presión política es aún más fuerte.

Senin güçlü olduğunu biliyorum ama politik baskı daha güçlüdür.

Puede llevar a una presión sanguínea más alta, niveles más altos de depresión,

Bu yüksek tansiyona, ileri seviyede depresyona neden olabilir.

Las laderas de la montaña, manteniendo una retirada en pelea bajo la creciente presión mongol.

ve dağ eğimlerinden geçerkende Moğol baskısına dayanıp savaşarak geri çekiliyorlardı.

Su segundo objetivo es poner presión en las explotaciones cartagineses en Iberia por cualquier medio.

İkinci hedefi ise Kartaca'nın Iberya üzerinde ki varlığına ne pahasına olursa olsun baskı kurmaktı.

Las escamas especializadas en su cuerpo detectan las ondas de presión de los peces que pasan.

Vücudundaki özel pullar geçen balıkların yaydığı basınç dalgalarını algılıyor.

Bajo una enorme presión para que un astronauta aterrizara en la Luna a finales de la década, la NASA

On yılın sonunda Ay'a bir astronot indirmek için muazzam bir baskı altında, NASA

- La enfermera usó un esfingomanómetro para medirme la tensión.
- La enfermera usó un tensiómetro para medirme la tensión.
- La enfermera usó un tensiómetro para medirme la presión.

Hemşire tansiyonumu ölçmek için tansiyon aleti kullandı.