Translation of "Baja" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Baja" in a sentence and their turkish translations:

Baja.

Aşağıya gel.

- Baja tu arma.
- Baja el arma.

Silahını indir.

Baja aquí.

Aşağıya gel.

- Baja.
- Baje.

Hadi aşağıya gidelim.

Tu riesgo baja.

risk düşer.

¡Baja la música!

Müziği kapat!

Baja el martillo.

Çekici yere koy.

- Bajen.
- Baja.
- Baje.

Alt kata gel.

Baja la voz.

Sakin ol.

Baja del caballo.

Atından in.

- Baja el volumen de la tele.
- Baja la tele.

- TV'nin sesini kıs.
- Televizyonun senini kıs.

- ¡La batería está baja!
- ¡Queda poca batería!
- ¡Batería baja!

Batarya zayıf.

Él todavía no baja.

O henüz aşağı inmedi.

Tengo la presión baja.

- Kan basıncım düşük.
- Düşük tansiyonum var.

Habla en voz baja.

Sesini alçalt.

Quiero una mesa baja.

Kısa bir masa istiyorum.

Por favor, baja el volumen.

Ses seviyesini azaltın, lütfen.

Vivo en la planta baja.

- Ben alt katta yaşıyorum.
- Ben zemin katta yaşıyorum.
- Zemin katta oturuyorum.

Por favor baja la bandera.

Lütfen bayrağı indir.

Soy más baja que tú.

Ben senden daha kısayım.

Baja el volumen, por favor.

Lütfen sesi kısın.

Tom tiene baja presión sanguínea.

Tom'un düşük tansiyonu var.

Tom tiene una voz baja.

Tom'un pes bir sesi var.

Tom baja películas a menudo.

Tom sık sık filmler indirir.

Es decir, la fruta más baja,

işte, kolay lokmalar,

Al respecto dice constantemente baja energía

bunun hakkında sürekli düşük enerjili diyor

- Baja tu lápiz.
- Bajen sus lápices.

- Kaleminizi aşağı koyun.
- Kaleminizi bırakın.
- Kaleminizi yere bırakın.

Ella es más baja que yo.

O benden daha küçük.

Me cogió con la guardia baja.

O beni gafil avladı.

Por favor hable en voz baja.

Lütfen alçak sesle konuşun.

Muchas personas tienen una baja autoestima.

Birçok kişi kendine saygı azlığından muzdarip.

Por favor, baja de mi coche.

Lütfen arabamdan in.

La probabilidad de precipitación es baja.

Yağmurun yağma ihtimali zayıf.

Se dio de baja del club.

O, kulübü bıraktı.

Hablando en voz baja de sus sueños,

hayallerinden, umutlarından, geleceklerinden

Su capacidad de ver es muy baja

görme yetileri ise çok düşüktür bu yarasaların

No soy un enano. Tengo baja estatura.

Ben cüce değilim. Kısa boyluyum.

Mary se cogió la baja por maternidad.

Mary hamilelik izni aldı.

Mi hermana es más baja que tú.

Benim kız kardeşim senden daha kısadır.

No entendí porque hablaban en voz baja.

Anlamadım çünkü kısık sesle konuştular.

El restaurante está en la planta baja.

- Restoran en alt kattadır.
- Restoran zemin katta.

La mujer baja lleva un traje gris.

Kısa kadın gri bir takım elbise giyiyor.

¿Qué te dijo ella en voz baja?

O sana ne fısıldadı?

La silla es demasiado baja para mí.

Sandalye benim için çok alçak.

Hubo una baja en todos los precios.

Fiyatlarda genel bir düşüş vardı.

Esta silla es demasiado baja para mí.

Bu sandalye benim için çok alçak.

Baja un poco la música por favor.

Lütfen müziği biraz kıs.

El bar está en la planta baja.

Bar zemin katta.

Vikingos con la guardia baja ... en Stamford Bridge.

Vikingleri hazırlıksız yakaladı .... Stamford Bridge'de.

La radio está demasiado alta. Baja el volumen.

Radyonun sesi çok yüksek. Sesi kısın.

Por favor baja un poco más el volumen.

Lütfen sesi biraz daha kısın.

- No bajes los ojos.
- No baja los ojos.

Gözlerini düşürme.

- Lo odio.
- Me la seca.
- Me la baja.

Ondan nefret ediyorum.

"Las brujas no lloran", susurró en voz baja.

"Cadılar ağlamaz," diye usulca fısıldadı.

Pale ale es una cerveza de baja graduación alcohólica.

Pale ale düşük-alkollü bir biradır.

La temperatura más baja de hoy fue 3 ºC.

Bugünün en düşün sıcaklığı 3 santigrat dereceydi.

- Estoy muy bajo.
- Soy muy baja.
- Soy muy pequeño.

Çok kısayım.

- Estoy muy bajo.
- Soy muy baja.
- Soy muy bajo.

Çok kısayım.

- Saca la basura a la calle.
- Baja la basura.

Çöpü binadan çıkarın.

Como una niebla baja sentado en el descanso del día

Gün doğumunda alçakta duran sis gibi

Hubo una época en que mi confianza estaba realmente baja.

Bir aralar öz güvenim gerçekten zayıftı.

Tan solo el 1 % baja hasta la base del cañón?

sadece %1'inin merkeze indiğini biliyor muydunuz?

Vaya, es una gran cueva que baja por la ladera.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

El gato se baja de un salto de la mesa.

Kedi masadan atlar.

Ella era demasiado baja para ver por sobre la cerca.

Çitin üzerinden göremeyecek kadar çok kısaydı.

- Vivo en la planta baja.
- Vivo en el primer piso.

Zemin katta oturuyorum.

- Soy más pequeño que él.
- Soy más baja que él.

Ondan daha kısayım.

- Soy más bajo que tú.
- Soy más baja que tú.

Ben senden daha kısayım.

La visibilidad está obstaculizada por la neblina baja de la mañana.

Görüş mesafesi ince tabakalı sabah sisiyle zorlaşmış durumda.

Uno imagina que, cuando llueve, el agua baja y queda aquí.

Yağmur yağdığında suyun kanalize olup burada birikeceğini hayal edebilirsiniz.

Pero la tasa de la gripe es incluso mas baja, 0.1 %

Ancak gripte ölüm oranı daha da düşük: %0.1.

La probabilidad de ser atacado por un tiburón es muy baja.

Köpekbalığı tarafından saldırıya maruz kalma olasılığı çok düşüktür.

La concentración de ácido ascórbico de la tableta está muy baja.

Tablet içinde, askorbik asid konsantrasyonu çok düşüktür.

- Baja la voz.
- Bajá la voz.
- Baje la voz.
- Bajen la voz.

Sesini alçalt.

- Por favor, baja de mi coche.
- Por favor, sal de mi coche.

Lütfen arabamdan in.

- Baja el volumen.
- Bajad el volumen.
- Baje el volumen.
- Bajen el volumen.

Sesi kısın.

A Tom le duele la rodilla cuando sube o baja las escaleras.

Yukarı veya alt kata yürürken Tom'un dizi acıyor.

Tom está en una dieta baja en grasas y alta en proteínas.

Tom düşük-yağlı, yüksek-proteinli diyet yapıyor.

Tom se hartó de comer la comida de baja calidad en la prisión.

Tom hapishane tarafından temin edilen düşük kaliteli yiyecek yiyerek besleniyordu.

Mary usualmente tararea canciones en voz baja mientras ella trabaja en la cocina.

Mary mutfakta çalışırken çoğunlukla alçak sesle şarkılar mırıldanır.

Conforme se mueve la columna, una niebla baja envuelve el lago y al valle.

Yürüyüş kolu ilerledikçe, hafif bir sis gölü ve vadiyi sarıyor.

Mediante ruidos de baja frecuencia, algunos tan bajos que son inaudibles para los humanos,

Düşük frekanslı gürlemelerle... ...ki bazısı o kadar düşüktür ki insanlar duyamaz...

Isla más baja del mundo a una altitud de cuatro metros que separa dos

, deniz seviyesinden ikisini ayıran dört metre yükseklikte dünyanın en alçak adası

Debido a la escasez de trabajo, la mitad del personal fue dada de baja.

İş yokluğu yüzünden, personelin yarısı işten çıkartıldı.

Tom siempre habla en voz tan baja que apenas le entiendo lo que dice.

Tom her zaman öyle kısık sesle konuşur ki ne söylediğini ben zar zor anlayabiliyorum.

Suchet encontró que sus tropas estaban mal abastecidas, mal disciplinadas y con la moral baja.

Suchet, birliklerinin yetersiz tedarik edildiğini, disiplinsiz olduğunu ve morallerinin düşük olduğunu gördü.

El agua baja hasta ocho o nueve grados centígrados. El frío te quita el aliento.

Suyun sıcaklığı sekiz, dokuz dereceye kadar düşüyor. Soğuk, nefesini kesiyor.

Tom leyó en algún sitio que la gente baja necesita dormir más que la alta.

Tom bir yerde kısa insanların uzun insanlardan daha fazla uykuya ihtiyacı olduğunu okudu.

No hay agua caliente en el cuarto piso, pero la hay en la planta baja.

Dördüncü katta sıcak su yok ama zemin katta var.

Si tu tocas por el circulo, atraviesas el teclado completo, comenzando en la mas baja

Eğer tekerin tamamını çalacak olsanız klavyenin tamamını aşmış olursunuz.

- Se acabó la batería.
- ¡La batería está baja!
- La batería murió.
- La batería está descargada.

- Pili bitti.
- Pilin şarjı bitti.
- Pil bitmiş.

No hay agua caliente en el quinto piso, pero sí lo hay en la planta baja.

Beşinci katta hiç sıcak su yok, ama zemin katta var.