Translation of "Pintura" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Pintura" in a sentence and their turkish translations:

- Necesito pintura.
- Me falta pintura.

Benim boyaya ihtiyacım var.

Esta es mi pintura.

Bu benim resmim.

La valla necesitaba pintura.

Çitin boyanmaya ihtiyacı vardı.

¿Quién pintó esta pintura?

Bu resmi kim yaptı?

- Revolvé la pintura con un palo.
- Revuelve la pintura con un palo.

- Boyayı bir çubuk yardımıyla karıştır.
- Boyayı bir çubukla karıştır.

- Esta casa necesita una pintura.
- Esta casa necesita una mano de pintura.

Bu ev boyanılmalı.

Un artista ocupa muchos tubos de pintura para hacer una pintura grande.

Bir sanatçı, büyük bir resim yapmak için birçok boya tüpü kullanır.

¿Cómo obtuvo usted esta pintura?

Bu resmi nasıl elde ettiniz?

La pintura está casi lista.

Resim neredeyse bitti.

No toque la pintura fresca.

Islak boyaya dokunmayın.

¿Cuántos años tiene esa pintura?

O tablo kaç yıllık?

Esa es una hermosa pintura.

O güzel bir tablo.

Esa pintura es una copia.

O resim bir kopyadır.

- Me voy a Francia a estudiar pintura.
- Voy a estudiar pintura a Francia.

Resim eğitimi almak için Fransa'ya gidiyorum.

Conseguí la pintura en una subasta.

Bir açık artırmada tablo satın aldım.

La pintura no se secó todavía.

Boya henüz kurumadı.

Esa pintura está colgada boca abajo.

Resim baş aşağı asılı.

Hay una pintura en la pared.

Duvarda bir resim var.

Colgué una pintura en la pared.

Duvara bir resim astım.

Iré a Francia a estudiar pintura.

Ben resim eğitimi almak için Fransa'ya gideceğim.

Él tenía talento para la pintura.

Onun resim yapmaya yeteneği var.

Tío Vasya me regaló una pintura.

Vasya amca hediye olarak bana bir tablo verdi.

¡Qué bonita foto! Parece una pintura.

Ne güzel bir fotoğraf! O bir resim gibi görünüyor.

Hay pintura fresca en la puerta.

Kapının üzerinde ıslak boya var.

A Jack le interesa la pintura.

- Jack, resim yapmakla ilgilenir.
- Jack resimle ilgileniyor.

- Mira esta pintura.
- Observa esta fotografía.

Bu resime bak.

Esta pintura es atribuida a Monet.

Bu tablo Monet'e atfedilmiştir.

Ella lo miraba pintar una pintura.

O, onun bir resim çizişini izledi.

- Esta pintura no vale el precio que pides.
- Esta pintura no vale lo que pides.

Bu resim, istediğin fiyata değmez.

pintura desprendiéndose y grietas por todas partes.

boyalar soyulmuştu, her yerde çatlaklar vardı.

Mezcla la pintura roja con la azul.

Mavi boya ile kırmızı boyayı karıştırın.

Tom tiene talento para la pintura moderna.

Tom'un modern resme yeteneği var.

Esa casa necesita otra mano de pintura.

O ev yeniden boyanmalı.

¿Esta pintura la ha pintado él mismo?

Bu onun kendi yaptığı bir resim mi?

Hay una pintura que pintó él mismo.

Kendisinin çizdiği bir resim var.

¿Cuál es tu medio de pintura favorito?

En sevdiğiniz boyama araçları nelerdir?

Mezcla la pintura azul con la amarilla.

Mavi boyayı sarı boyayla karıştır.

Esta es una foto de mi pintura.

Bu kendi yaptığım bir resimdir.

Pinta nuestra casa. Ocupa la pintura naranja.

Evimizi boyayın. Turuncu boya kullanın.

La pintura está en el Louvre, París.

Bu tablo Louvre, Paris'te.

No compres esta pintura; es una falsificación.

Bu tabloyu satın alma; sahte.

¿Te gusta el marco de esta pintura?

Bu resim üzerindeki çerçeveyi beğeniyor musun?

Me encontré con esta pintura tranquila, aparentemente abstracta

Bu sessiz, görünüşte soyut resme denk geldim

En esta pintura, Jesús come con sus discípulos.

Bu tabloda İsa havarileriyle beraber yemek yiyor

La pintura costará por lo menos 1000 dólares.

Tablo en az 1,000 dolara mal olacak.

Tom está colgando una pintura en la pared.

Tom duvara bir resim asıyor.

Me gustaría determinar el valor de esta pintura.

Bu tablonun değerini belirlemek isterim.

Esta pintura de Rembrandt es una obra maestra.

Rembrandt tarafından yapılan bu tablo bir başyapıttır.

La casa necesita una nueva capa de pintura.

Evin yeni bir kat boyaya ihtiyacı var.

La pintura de El Greco, "La purificación del templo"

El Greco'nun bu resmi, ''Tapınağın Saflaştırılması'',

En realidad esto describe con más precisión la pintura

aslında eseri, sadece ''Şömineden çıkan

Esta pintura de Rembrandt es una obra de arte.

Rembrandt tarafından bu tablo bir sanat eseridir.

Si hubiera comprado la pintura entonces, ahora sería rico.

O tabloyu o zaman satın alsaydım, şimdi zengin olurdum.

La pintura es la obra de un maestro holandés.

Tablo, Hollandalı ustanın eseridir.

Hay un castillo en el fondo de esa pintura.

Resmin arka planında bir kale var.

- También me gusta pintar.
- También me gusta la pintura.

Ben aynı zamanda resim yapmayı da severim.

- ¿Quién ha pintado este cuadro?
- ¿Quién pintó esta pintura?

Bu resmi kim yaptı?

Aunque no tenemos mucho dinero, quiero comprar esta pintura.

Fazla paramız olmamasına karşın ben bu resmi satın almak istiyorum.

La ayudé a colgar la pintura en la pared.

Onun, resmi duvara asmasına yardım ettim.

Le aplicaron a la silla una capa de pintura.

Onlar sandalyeye bir kat boya sürdüler.

La catedral tenía una pintura religiosa en el techo.

Katedralin tavanında dini bir resim vardı.

Pero esa no es la única característica de esta pintura.

Fakat bu tablonun tek özelliği bu da değil

Él tiene una pintura de Jesús Cristo en el salón.

O, oturma odasında yüce İsa'nın bir resmine sahip.

Tom le añadió unos pocos toques finales a la pintura.

Tom tabloya birkaç son rötuşları ekledi.

Todo lo que él quería era tiempo para terminar su pintura.

Tek istediği resmini bitirmek için zamandı.

Tom dejó caer pintura en su camisa mientras pintaba la cerca.

Tom çiti boyarken gömleğine boya bulaştırdı.

Sus ojos se quedaron fijos en la pintura en la pared.

Onun gözleri duvardaki tuvale takıldı.

Tom no quería que María viera su pintura hasta que estuviera lista.

Tom bitene kadar Mary'nin tablosunu görmesini istemiyordu.

- Ann terminó de pintar la pintura.
- Ann acabó de pintar el cuadro.

Ann resmi yapmayı bitirdi.

- Ella lo miraba pintar una pintura.
- Ella le miraba hacer un dibujo.

O, onun bir resim çekişini izledi.

¿Sabías tú que si mezclas la pintura roja y azul obtendrás púrpura?

Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydunuz?

La pintura del asiento en donde te estás sentando aún no está seca.

- Oturduğun yerdeki boya hâlâ yaştır.
- Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.

La pintura en la pared es la que pintó Tom el verano pasado.

Duvardaki resim Tom'un geçen yaz yaptıklarından biridir.

Tom fue quien me regaló la pintura que está colgando encima de mi chimenea.

Şöminemin üstünde asılı duran tabloyu bana veren kişi Tom'du.

Hasta ese momento, mientras dibujaba cuadros rectos, había un estudio en perspectiva con esa pintura.

O döneme kadar dümdüz resimler çizilirken o tabloyla beraber perspektif bir çalışma olmuş

Leonardo Da Vinci comenzó a hacer la pintura más conocida del mundo, Mona Lisa, en el mismo período.

Leonardo Da Vinci yine aynı dönem dünyanın en çok bilinen tablosu olan Mona Lisa'yı yapmaya başladı

- El marco mismo vale más que la pintura.
- El marco en si mismo es más valioso que el lienzo.

Çerçevenin kendisi resimden daha değerlidir.

La obra de cualquier hombre, ya sea de literatura, música, pintura, arquitectura o cualquier otra, siempre es un retrato de sí mismo.

Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.