Translation of "Partida" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Partida" in a sentence and their turkish translations:

Perdimos la partida.

- Biz oyunu kaybettik.
- Biz maçı kaybettik.

Tom ganará esta partida.

Tom bu oyunu kazanacak.

He ganado la partida.

Oyunu kazandım.

Déjame jugar la siguiente partida.

Bir sonraki oyunu oynamama izin ver.

Si llueve pospondré mi partida.

Yağmur yağarsa gidişimi ertelerim.

Él hizo una abrupta partida.

O ani kalkış yaptı.

Él decidió posponer su partida.

Gidişini ertelemeye karar verdi.

Se preparó para su inminente partida.

Yakın zamandaki gidişi için hazırlandı.

Él adelantó su partida dos días.

Gidişini iki gün erteledi.

- Perdí el juego.
- Perdí la partida.

Oyunu kaybettim.

Y su espada partida por la mitad.

ve kılıcını kırdılar.

¿Te gustaría jugar una partida de ajedrez?

Satranç oyunu oynamak ister misiniz?

No estoy seguro de ganar esta partida.

Bu defa oyunu kazanacağımdan emin değilim.

Esperábamos ser capaces de ganar la partida.

Oyunu kazanabileceğimizi umuyorduk.

- Fin de la partida.
- Fin del juego.

Oyun bitti.

Ellos estaban jugando una partida de damas.

Dama oyunu oynuyorlardı.

Es el punto de partida de muchas enfermedades

birçok hastalığın çıkış noktasıdır

Incluso si pierdes la partida, tendrás otra oportunidad.

Oyunu kaybetsen bile, bir şansın daha olacak.

La fuerte nevada les hizo posponer su partida.

Yoğun kar onların kalkışını erteletti.

Si el punto de partida fuese una imagen errónea,

Yani, yanlış bir resimden yola çıkarsak

Me alegro de que tu equipo ganase la partida.

Takımınızın maçı kazandığına memnun oldum.

- Probablemente gane el partido.
- Él ganará probablemente la partida.

O, muhtemelen oyunu kazanacak.

Fue de pura casualidad que él ganó la partida.

Oyunu kazanması tamamen şanstı.

Su partida significa que habrá paz en la casa.

Onun ayrılması evde huzur olacak anlamına gelir.

Tom ganó la partida haciendo el mate del pastor.

Tom oyunu çoban matı yaparak kazandı.

El punto de partida de todos los éxitos es el deseo.

Tüm başarıların başlangıç noktası arzudur.

El nacimiento es el punto de partida para las aventuras de la vida.

Doğum, yaşam macerası için başlama noktasıdır.

Tom fue lo suficientemente estúpido para desafiar a María a una partida de ajedrez.

- Tom Mary'yi bir satranç oyununa davet edecek kadar aptaldı.
- Tom satranç oyununda Mary'ye meydan okuyacak kadar aptaldı.

- Tom desafió a Mary a un juego de ajedrez.
- Tom desafió a Mary a una partida de ajedrez.

Tom, bir satranç oyununda Mary'ye meydan okudu.

- La suerte está echada.
- El juego se acabó.
- La apuesta está echada.
- ¡Se acabó la partida!
- El juego se terminó.

Oyun bitti.