Translation of "Llevarme" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Llevarme" in a sentence and their turkish translations:

- Él prometió llevarme al cine.
- Me prometió llevarme al cine.

O beni sinemaya götürmeye söz verdi.

¿Puedes llevarme al cine?

Beni sinemaya götürür müsün?

Tienes que llevarme contigo.

Beni seninle götürmek zorundasın.

¿Puede llevarme a esta dirección?

- Beni bu adrese götürebilir misin?
- Beni bu adrese götürebilir misiniz?

Me gustaría llevarme esto conmigo.

Bunu yanıma almak istiyorum.

Me prometió llevarme al cine.

O beni sinemaya götürmeye söz verdi.

Tom me prometió llevarme de pesca.

Tom beni balık tutmaya götürmeye söz verdi.

Necesito llevarme tu coche esta tarde.

Bu öğleden sonra arabanı ödünç almam gerekiyor.

¿Podrías llevarme de vuelta a casa?

Lütfen beni eve geri götürür müsün?

No debería llevarme mucho tiempo hacerlo.

Bunu yapmam uzun süremi almamalı.

- ¿Podés llevarme mañana por la mañana al aeropuerto?
- ¿Puede llevarme mañana por la mañana al aeropuerto?
- ¿Puedes llevarme mañana por la mañana al aeropuerto?

Yarın sabah beni havaalanına götürebilir misin?

¿Podrías simplemente llevarme a casa, por favor?

Beni eve götürür müsün, lütfen?

Me era difícil llevarme bien con mi vecino.

Komşumla geçinmeyi zor buldum.

Él tuvo la amabilidad de llevarme al hospital.

O beni hastaneye götürme nezaketini gösterdi.

No sé cómo llevarme con esas personas difíciles.

Bu zor insanlarla nasıl geçineceğimi bilmiyorum.

Me agasajó y luego quiso llevarme a la cama.

O bana şarap içirip yemek verdi ve sonra yatağıma götürmek istedi!

Así que decidió llevarme a hacer una prueba de audición.

sonrasında beni işitme testinden geçirmeye karar verdi.

¿Podrías hacerme el favor de llevarme a casa en coche?

Beni eve götürür müsün?

Mi papá dijo que apartaría un día para llevarme al zoológico.

Babam beni hayvanat bahçesine götürmek için bir gün ayıracağını söyledi.

Él fue tan amable de llevarme en auto hasta la estación.

Beni nazikçe istasyona götürdü.

El hombre se desvió de su camino para llevarme a la estación.

Adam beni istasyona götürmek için zahmet etti.

- ¿Me puedes dar un aventón a la estación?
- ¿Puede llevarme a la estación?

Beni istasyona götürebilir misiniz?

Le di una propina de diez dólares al taxista por llevarme al aeropuerto a tiempo.

Beni zamanında havaalanına yetiştirmesi için taksiciye on dolar bahşiş verdim.