Translation of "Llegar" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Llegar" in a sentence and their turkish translations:

- Lamento llegar tarde.
- Perdón por llegar tarde.

- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Geç kaldığım için beni bağışlayın.

- Él acababa de llegar.
- Acababa de llegar.

O az önce gelmişti.

Lamento llegar tarde.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Geç kaldığım için özür dilerim.

Acabo de llegar.

Ben henüz şimdi geldim.

Temía llegar tarde.

Geç kalmaktan korktum.

Llegar a casa.

Eve var.

Acabamos de llegar.

Az önce buraya vardık.

Acaba de llegar.

O henüz geldi.

¿Acabas de llegar?

- Yeni mi geldin?
- Yeni mi gelmiştin?

- Acaba de llegar.
- Acaba de llegar hace un momento.

O henüz geldi.

- ¿Cuánto se tardará en llegar allí?
- ¿Cuánto llevará llegar allí?

Oraya varmak ne kadar sürer?

- Dime cómo llegar a la playa.
- Decidme cómo llegar a la playa.
- Dígame cómo llegar a la playa.
- Díganme cómo llegar a la playa.

Plaja nasıl gidileceğini söyle.

¿A dónde quieres llegar?

- Ne demek istiyorsun?
- Nereye varmaya çalışıyorsun?

Acaba de llegar aquí.

O az önce buraya vardı.

Perdona por llegar tarde.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Geç kaldığım için özür dilerim.

Lamento llegar tan tarde.

Geç kaldığım için üzgünüm.

¿Puedo llegar a pie?

Oraya yürüyebilir miyim?

Ellos acaban de llegar.

Onlar az önce vardılar.

Perdón por llegar tarde.

Geç kaldığım için üzgünüm.

No debemos llegar tarde.

Geç kalmamalıyız.

Acabo de llegar aquí.

- Buraya az önce geldim.
- Ben az önce buraya vardım.

No quiero llegar tarde.

- Geç kalmak istemem.
- Geç kalmak istemiyorum.
- Gecikmek istemiyorum.
- Gecikmek istemem.

Llegar temprano está bueno.

Erken gelmek iyidir.

No pararemos hasta llegar.

Oraya varana kadar durmayacağız.

- Sabía que ibas a llegar tarde.
- Sabía que iban a llegar tarde.

Geç kalacağını biliyordum.

Intelectualmente, podemos llegar a comprenderlo.

Hepimiz bu durumu anladık değil mi ?

La oscuridad está por llegar.

Karanlık çökmek üzere.

El bus debe llegar pronto.

Otobüs yakında geliyor olmalı.

No sé cómo llegar allí.

Oraya nasıl gideceğimi bilmiyorum.

Tomará una hora llegar allá.

- Oraya varmak bir saat alacaktır.
- Oraya gitmek bir saat sürer.

¿Podrías averiguar cómo llegar ahí?

Oraya nasıl gideceğini öğrenir misin?

Tom sabe cómo llegar ahí.

Tom oraya nasıl gideceğini bilir.

Acaba de llegar a casa.

O az önce eve geldi.

Corrí para llegar a tiempo.

Zamanında varmak için koştum.

¿Sabés cómo puedo llegar allá?

Oraya nasıl gidebileceğimi biliyor musunuz?

Acabo de llegar a casa.

Az önce eve geldim.

Tenemos que llegar al hospital.

- Hastaneye gitmek zorundayız.
- Hastaneye gitmeliyiz.
- Hastaneye gitmemiz gerekiyor.

¿Cómo puedo llegar al aeropuerto?

Havaalanına nasıl gidebilirim?

Necesitamos llegar a un acuerdo.

- Uzlaşmamız gerekiyor.
- Mutakabata varmamız gerekiyor.
- Anlaşmaya varmamız gerekiyor.
- Anlaşmamız gerekiyor.

Realmente no puedo llegar tarde.

Gerçekten geç kalamam.

¿Cómo puedo llegar al zoo?

Hayvanat bahçesine nasıl gidebilirim?

Aún podemos llegar a tiempo.

Hala oraya vaktinde varabiliriz.

Acabo de llegar a Boston.

Boston'a henüz geldim.

Intenta no llegar tarde mañana.

Yarın geç kalmamaya çalış.

¿Cómo puedo llegar al hotel?

Otele nasıl ulaşabilirim?

Acabo de llegar al aeropuerto.

Az önce havaalanına vardım.

Conseguimos llegar allá a tiempo.

Oraya zamanında varabildik.

¿Puedes decirme cómo llegar allí?

Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?

Tom debería llegar aquí pronto.

Tom yakında burada olacak.

No vuelvo a llegar tarde.

Bir daha geç gelmeyeceğim.

No pude llegar a tiempo.

Zamanında oraya varamadım.

- Ella le regañó por llegar tarde.
- Ella le echó una bronca por llegar tarde.

O, geç kaldığı için onu azarladı.

Debo llegar a la orilla. Rápido.

Hızlıca kıyıya çıkmalıyım.

Sé que voy a llegar allí,

"Orayı bulacağımı biliyorum,"

Quien antes de llegar al banquillo

kendisi ben kürsüye çıkmadan önce

Estaba planeado llegar en tres meses

Planlandığı gibi, üç aylık bir süre zarfında...

Debes llegar al trabajo a tiempo.

İşe zamanında başlamalısın.

Al llegar al aeropuerto, la llamé.

Havaalanına vardığımda onu aradım.

No entiendo a qué querés llegar.

Ne demek istemeye çalıştığını anlayamıyorum.

Mary acaba de llegar a casa.

Mary daha yeni eve geldi.

¿Cómo tienes pensado llegar a casa?

Eve gitmek için nasıl plan yaparsın?

Puedes llegar al pueblo en autobús.

- Otobüsle köye ulaşabilirsin.
- Köye otobüsle ulaşabilirsiniz.
- Köye otobüsle ulaşabilirsin.

Al llegar allí, fue a verla.

Oraya varınca, onu görmeye gitti.

Él prometió nunca más llegar tarde.

Tekrar asla geç kalmayacağına söz verdi.

Me dijo cómo llegar al museo.

Bana müzeye nasıl gideceğimi söyledi.

Él fue el primero en llegar.

O ilk olarak vardı.

Por favor, perdóneme por llegar tarde.

Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.

Él corrió para llegar a tiempo.

Oraya zamanında varmak için koştu.

¿Cómo puedo llegar a la estación?

İstasyona nasıl gidebilirim?

Perdónenme por llegar tarde, por favor.

Geç kaldığım için lütfen beni affedin.

Acabamos de llegar a la estación.

Az önce istasyona vardık.

El tren acaba de llegar aquí.

Tren buraya az önce vardı.

Betty fue la última en llegar.

Betty son varan kişiydi.

Disculpas a todos por llegar tarde.

Gecikmeden dolayı hepinizden özür dilerim.

Dejaron de llegar cartas de Tom.

Tom'un mektupları gelmiyor.

John debería llegar en cualquier momento.

John her an gelebilir.

No quiero llegar atrasado al trabajo.

İş için geç kalmak istemiyorum.

No quiero llegar tarde al espectáculo.

Gösteri için geç kalmak istemiyorum.

No queremos llegar tarde al concierto.

Konser için geç kalmak istemiyoruz.

Salí temprano para no llegar tarde.

Geç kalmamak için erken ayrıldım.

Esto acaba de llegar para ti.

Bu sadece sizin için geldi.

Acabo de llegar a la estación.

Az önce istasyona vardım.

Él consiguió llegar allá a tiempo.

O, zamanında oraya varabildi.

¿Cómo vas a llegar a casa?

Eve nasıl gideceksin?