Translation of "Llegan" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Llegan" in a sentence and their turkish translations:

Los héroes siempre llegan tarde.

Kahramanlar her zaman geç gelir.

Que muchos no llegan a experimentar.

herkesin yaşadığı bir ayrıcalık değil.

Si las computadoras llegan a casa

bilgisayarlar eve geldikten sonra ise

Cada año llegan tifones a Japón.

Tayfunlar Japonya'yı her yıl vurur.

Pocas personas llegan a vivir cien años.

Çok az insan yüz yaşına kadar yaşar.

Todas las aberraciones llegan a un fin natural

Bütün sapmalar doğal bir son bulur

Las temperaturas en la superficie llegan hasta los 60°.

Yüzeydeki sıcaklık 62 dereceye ulaşabiliyor.

Cuando las canicas llegan al fondo del laberinto disperso,

Bilyeler dağılımlı düzeneğin sonuna gelirken

Pocas personas llegan a vivir más de cien años.

Az insan, yüz yıldan daha uzun yaşar.

- Ellos vienen atrasados, como siempre.
- Llegan tarde, como siempre.

- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
- Her zaman olduğu gibi geç kaldılar.

Los escaramuzeros llegan al alcance y empiezan a intercambiar proyectiles.

Çatışma uzak mesafeden atıcı ve mızrakçıların karşılıklı hamleleriyle başlıyor.

Si llegan a la primavera, estarán listos para salir solos.

Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.

Tomarán un tercio de las crías que llegan al mar.

Denize ulaşan yavruların üçte birini kapacaklar.

Al final, llegan oficiales que van de casa en casa

Sonunda memurlar gelir ve evlerin kapılarını çalar,

Pero existen otros tonos que llegan a nuestros oidos tambien.

Yalnız kulaklarımıza ulaşan başka tonlar da olacaktır.

Por lo general llegan a casa más tarde que nosotros.

Onlar genellikle bizden daha sonra eve gelirler.

En el campo, los buses comúnmente no llegan a tiempo.

Ülkedeki otobüsler genellikle zamanında gelmezler.

¡Ya llegan! No muevas un músculo o arruinarás la sorpresa.

Geliyorlar! Kılını kıpırdatma yoksa sürpriz berbat olacak.

Los filósofos muchas veces llegan a sus mejores pensamientos estando solos.

Filozoflar çoğu zaman en iyi düşüncelerini tek başına düşünür.

Por lo general, ellos llegan a casa más tarde que nosotros.

Onlar genellikle bizden daha sonra eve varırlar.

¿Llegan a las diez de la mañana o de la noche?

Sabah mı yoksa gece mi saat onda varıyorlar?

Si llegan al torrente sanguíneo, causan una infección y un gran sarpullido.

Kanınıza karışırlarsa enfeksiyona ve kötü bir döküntüye neden olurlar.

llegan a la tierra en el trabajo y estamos expuestos a ellos

onlar işte yeryüzüne ulaşıyor ve biz onlara maruz kalıyoruz

¿De qué sirve llegar a tiempo si todos los demás llegan tarde?

Herkes geç gelirse zamanında gelmenin ne anlamı var?

Quejas sobre la crueldad de Vlad llegan a oídos sordos del rey Matías.

ve zulmünü Kral Matthias'ın sağır(!) kulaklarına bildirirler

Intentando llamar al 112, pero debido a su curiosidad, esas personas no llegan

112'yi aramaya çalışıyor fakat sizlerin bu merakı yüzünden o insanlar ulaşmıyor

La mayoría de la gente observa las nuevas ideas que llegan y las juzga.

Çoğu insan ortaya çıkan yeni fikirlere bakar ve onları yargılar.

Rayaba en una acusación de cobardía, y esa noche los dos mariscales casi llegan a las manos.

dilde düşmanı suçlaması için defalarca emir gönderdi ve o akşam iki Mareşal neredeyse patlayacaktı.

No es hasta un día después que los cartagineses finalmente llegan a la seguridad del otro lado del barranco.

1 gün kadar sürmeden sonra Kartacalılar sonunda güvenli tarafa , geçidin diğer tarafına geçmişlerdi.

- Corre, o vas a llegar tarde.
- Corre, que, si no, llegas tarde.
- Corred, que, si no, llegáis tarde.
- Corra, que, si no, llega tarde.
- Corran, que, si no, llegan tarde.

Koş, yoksa geç kalacaksın.