Translation of "Vivir" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Vivir" in a sentence and their turkish translations:

Quiero vivir.

Ben yaşamak istiyorum.

Intento vivir.

- Yaşamaya çalışıyorum.
- Maçı idare ediyoruz.

Déjame vivir.

Yaşamama izin ver.

- Solía vivir allí.
- Yo solía vivir allí.

Orada yaşardım.

- ¿Te gusta vivir aquí?
- ¿Quieres vivir aquí?

Burada yaşamayı seviyor musun?

- Me encanta vivir aquí.
- Me gusta vivir aquí.

Burada yaşamayı seviyorum.

- ¿Querés vivir en Alemania?
- ¿Queréis vivir en Alemania?

Almanya'da yaşamak istiyor musun?

- No quiero vivir solo.
- No quiero vivir sola.

Yalnız yaşamak istemiyorum.

- No quiero vivir acá.
- No quiero vivir aquí.

Burada yaşamak istemiyorum.

Debes comer para vivir, no vivir para comer.

Yaşamak için yemelisin.Yemek için yaşamamalısın.

Solía vivir aquí.

O burada yaşardı.

Tom quería vivir.

Tom yaşamak istiyordu.

No quiero vivir.

Yaşamak istemiyorum.

Tom quiere vivir.

Tom yaşamak istiyor.

Puedes vivir conmigo.

Benimle birlikte yaşayabilirsin.

Trabaja para vivir.

O, yaşamı için çalışıyor.

Es peligroso vivir.

Yaşamak tehlikelidir.

Odio vivir solo.

Yalnız yaşamaktan nefret ediyorum.

Prefiero vivir solo.

Ben yalnız yaşamayı tercih ederim.

No merezco vivir.

Yaşamayı hak etmiyorum.

Quiero vivir aquí.

Burada yaşamak istiyorum.

Vivir significa luchar.

Yaşamak savaşmak demektir.

¿Dónde querés vivir?

Nerede yaşamak istersin?

Como para vivir.

Ben yaşamak için yerim.

Quiero vivir confortablemente.

Ben rahat biçimde yaşamak istiyorum.

- Me gustaría vivir en Francia.
- Quisiera vivir en Francia.

Fransa'da yaşamak isterdim.

- Me he acostumbrado a vivir solo.
- Estoy acostumbrado a vivir solo.
- Estoy acostumbrada a vivir sola.

- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.

Tenemos que vivir sencillamente, para que otros sencillamente puedan vivir.

Basit yaşamalıyız, böylece diğerleri de basit yaşayabilir.

- Vivir sin aire es imposible.
- Es imposible vivir sin aire.

Havasız yaşamak imkansızdır.

- Estoy acostumbrado a vivir solo.
- Estoy acostumbrada a vivir sola.

Yalnız yaşamaya alışkınım.

- No puedo vivir sin ti.
- No puedo vivir sin vos.

Sensiz yaşayamam.

- No tengo razón para vivir.
- No tengo motivos para vivir.

Yaşamak için bir nedenim yok.

- Eres demasiado estúpido para vivir.
- Eres demasiado estúpida para vivir.

Yaşamak için fazla aptalsın.

- No puedo vivir sin tele.
- No puedo vivir sin televisión.

- Televizyon olmadan yaşayamam.
- Televizyonsuz yaşayamam.

Prefiero vivir en el campo a vivir en la ciudad.

Kırsalda yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ediyorum.

O lugares para vivir.

ya da yaşanacak yerler.

Espero vivir mucho tiempo.

Umarım çok uzun yaşarım.

Él no debe vivir.

O yaşamamalı.

Vive y deja vivir.

Yaşa ve yaşat.

Empecé a vivir solo.

Tek başıma yaşamaya başladım.

No puedo vivir solo.

Tek yaşamaya katlanamam.

¿Te divierte vivir así?

Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?

¿Estás cansada de vivir?

Yaşamaktan bıktın mı?

Quiero vivir en Curaçao.

Ben Curaçao'da yaşamak istiyorum.

Quiero vivir en Australia.

Avustralya'da yaşamak istiyorum.

No podemos vivir así.

Böyle yaşayamayız.

Quiero vivir en Boston.

Boston'da yaşamak istiyorum.

Quiero vivir en América.

Amerika'da yaşamak istiyorum.

Me encanta vivir contigo.

Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

Quiero vivir en Italia.

İtalya'da yaşamak istiyorum.

¿Dónde te gustaría vivir?

Nerede yaşamak istersiniz?

Quiero vivir para siempre.

Ebediyen yaşamak istiyorum.

¿Créeis que podré vivir?

Sizce yaşayabilecek miyim?

No quiero vivir acá.

Burada yaşamak istemiyorum.

¿Dónde vas a vivir?

Nerede yaşayacaksın?

No puedo vivir así.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

No quiero vivir solo.

Tek başıma yaşamak istemiyorum.

Solía vivir en Qatar.

Ben Katar'da yaşıyordum.

Vivir no es fácil.

Yaşamak kolay değildir.

No soporto vivir solo.

- Tek yaşamaya katlanamam.
- Yalnız yaşamaya dayanamıyorum.

Puedo vivir sin agua.

Susuz yaşayabilirim.

¿Queréis vivir en Boston?

Boston'da yaşamak ister misin?

No quiero vivir contigo.

Seninle yaşamak istemiyorum.

Quiero vivir en Brasil.

Ben Brezilya'da yaşamak istiyorum.

Puedo vivir con ello.

Ben onunla yaşayabilirim.

Nosotros comemos para vivir.

Biz yaşamak için yeriz.

Puedo vivir sin esto.

Bu olmadan yapabilirim.

Necesitamos comer para vivir.

Bizim yaşamak için yemek yememiz gerekir.

- No podemos vivir sin aire.
- No podemos vivir sin el aire.

Hava olmadan yaşayamayız.

- Quiere vivir tanto tiempo como pueda.
- Quiere vivir lo máximo posible.

Elinden geldiği sürece yaşamak istiyor.

La gente trabajará para vivir, en lugar de vivir para trabajar.

insanlar çalışmak için yaşayacaklarına,yaşamak için çalışıyorlar.

- No se puede vivir sin agua.
- No podéis vivir sin agua.

Susuz yaşayamazsın.

- No se puede vivir sin agua.
- Vivir sin agua es imposible.

Susuz yaşamak imkansızdır.

- No puedo vivir así.
- No puedo vivir esa clase de vida.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

Vivir en la ciudad es bastante diferente que vivir en el campo.

Şehirde yaşamak kırsalda yaşamaktan oldukça farklıdır.

- Ya no quiero vivir en Boston.
- No quiero vivir más en Boston.

Artık Boston'da yaşamak istemiyorum.

No podemos vivir en soledad.

Tek başımıza yaşayamayız.