Examples of using "Falso" in a sentence and their turkish translations:
- Yanlış.
- Düzmece.
- Sahte.
Sahte değil.
Bu sahte mi?
- O bir taklit.
- Bu sahte.
- Yanlış.
- Hatalı.
O kesinlikle yanlış.
Acaba Uşak'taki sahtesi mi?
O sahte bir kimlik kartı kullanıyordu.
Bu elmas gerçek değil.
Sen ikiyüzlüsün.
sıra geldi sahte kabadayıya
Söylenti yanlış çıktı.
Pasaport açıkça sahte.
Dediğin şey yanlıştı.
Sadece doğru olmamakla kalmıyor, tehlikeli de
tehlikeli ve aldatıcı bir güvenlik hissi bu.
Söylediğin her şey yanlıştı.
Onun söylediğinin yanlış olduğu çıktı.
Söylediği her şey doğru değildir.
Bu bir taklit.
Tom dolandırıcıdır.
Ne yazık ki bu bir aldatmaca.
Mary taklit bir Gucci çanta satın aldı.
Bu yanlışsa o yalancıdır.
Öldüğü söylentisi yalanmış.
Hatalı bir çıkıştan sonra diskalifiye edildi.
Bildiğim kadarıyla, söylenti doğru değil.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu açığa kavuşturacağız.
Ona inanma. O çok ikiyüzlüdür.
Tek yanlış harekette sırtlanlara yem olur.
Peki sahte bir güven duygusuna kapıldık mı?
Gerçek şu ki hiçbir şey tamamen doğru ya da yanlış değildir.
Kanatlı deniz atı broşu sahtesiyle değiştirilip kaçırıldı
insanların paraya nasıl taptığı paranın sana nasıl bir sahte çevre oluşturduğu
Sanırım Tom aldığı tablonun sahte olduğunu öğrendiğinde oldukça kızacak.
O doğru değil.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hakkında tartışmanın bir anlamı yok.