Translation of "Breve" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Breve" in a sentence and their turkish translations:

- Seré breve.
- Voy a ser breve.

Kısa ve öz olacağım.

- Sé breve.
- Sea breve.
- Sean breves.

Kısa kesin.

En breve

kısacası

Hagámoslo breve.

- Onu özetleyelim.
- Haydi onu özetleyelim.

- Sé breve.
- Resume.

Onu kısalt.

Ocurrirá en breve.

Bu yakında olacak.

En breve me iré.

Ben yakında terk edeceğim.

Tom volverá en breve.

Tom yakında geri dönecek.

Tomaremos un breve descanso.

Hızlı bir mola vereceğiz.

Di una breve charla.

Kısa bir konuşma yaptım.

Murió tras una breve enfermedad.

O, kısa bir hastalıktan sonra öldü.

Ellos tuvieron una breve cita.

Onlar kısa bir flört yaşadılar.

Tom dio una charla breve.

Tom kısa bir konuşma yaptı.

Aquí tienes un breve resumen.

İşte kısa bir açıklama.

El tren parte en breve.

Tren yakında yola çıkıyor.

Y después de mi breve desconfianza,

Kısa süreli şüphemin ardından,

Veamos brevemente el virus en breve

kısaca bir de virüse bakalım kısa bir şekilde

El tren hizo una breve parada.

Tren kısa bir mola verdi.

Me pidió comentar una noticia breve.

Acilen bir konuşma yapmamı rica ettiler.

Solo quiero dar un vistazo breve.

Ben sadece hızlıca bir bakmak istiyorum.

Sé que la vida es breve.

Yaşamın kısa olduğunu biliyorum.

- ¿Por qué no nos tomamos un breve recreo?
- ¿Por qué no hacemos una breve pausa?

Neden kısa bir ara vermiyoruz?

Así que será una meditación muy breve.

yani kısa bir uygulama olacak.

Para preservar este breve momento de inspiración.

böylelikle bu kısa ilham anını saklayabiliyorum.

Aunque no encontremos esa partícula en breve,

Bu parçacığı yakın zamanda bulup bulamayacağımıza bakmaksızın

¿Puede darme una breve descripción del ladrón?

Bana hırsızın kısa bir açıklamasını verebilir misin?

Mi padre cumplirá cuarenta años en breve.

Babam yakında kırk yaşında olacak.

Tomamos un breve descanso en el camino.

Biz yolda kısa bir dinlenme aldık.

Por favor sé lo más breve posible.

Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.

- Estaré allí pronto.
- Estaré allí en breve.

Yakında orada olacağım.

Reanudó su trabajo tras un breve descanso.

Kısa bir moladan sonra işine kaldığı yerden devam etti.

- Ocurrirá pronto.
- Ocurrirá en breve.
- Pasará pronto.

Bu yakında olacak.

Tuvimos un breve coloquio sobre los derechos humanos.

Biz insan hakları konusunda kısa bir tartışma yaptık.

También quiero darle una breve información sobre los comentarios.

Yorumlarla ilgili size kısa bir bilgilendirme de yapmak istiyorum

Cada momento es muy valioso porque es muy breve.

Her an çok değerli çünkü hayatı çok kısa.

- Pronto dejará de llover.
- En breve dejará de llover.

Çok geçmeden yağmur duracak.

Por favor trata de ser lo más breve posible.

Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalış.

Voy a mostrarles un breve fragmento de cepillado de dientes,

Bir dizi diş fırçalama görseli paylaşmak istiyorum,

Dicen que la muerte es un breve instante de sufrimiento.

Onlar ölümün kısa bir acı anı olduğunu söylüyor.

- Reanudó su trabajo tras un breve descanso.
- Él continuó su trabajo después de un breve descanso.
- Siguió el trabajo después de un corto descanso.

Kısa bir moladan sonra çalışmasına devam etti.

- Mi padre cumplirá cuarenta años en breve.
- Mi padre tendrá cuarenta pronto.

Babam yakında kırk yaşında olacak.

La reunión se reanudará en dos horas luego de un breve receso.

Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.

Como lo hice en ese breve par de semanas en la escuela secundaria.

Tıpkı lisedeyken birkaç hafta yaptığım gibi.

- Lo bueno, si breve, dos veces bueno.
- Una síntesis vale por diez análisis.

Kısa tutmak ince zekanın ruhudur.

Gotas de agua brillaban sobre las hojas de los árboles luego del breve aguacero.

Kısa bir sağanaktan sonra su damlaları ağaç yapraklarında parlıyordu

- La ciencia es duradera pero la vida es breve.
- El arte es largo, la vida corta.

Sanat uzun, hayat kısadır.

- Él continuó su trabajo después de un breve descanso.
- Siguió el trabajo después de un corto descanso.

Kısa bir moladan sonra çalışmasına devam etti.

- Vamos a dormir una pequeña siesta abajo del árbol.
- Vamos a dormir una breve siesta bajo el árbol.

Ağacın altında biraz dinlenelim.

De noche, todo en una breve t night, all within a brief ventana de tiempo y sin levantar ninguna sospecha.

...bunların hepsi çok kısa sürede en ufak şüphe yaratmadan gerçekleştirildi.

En medio de la desgracia, Lannes fue enviado como embajador en Portugal: un breve y accidentado período en el que,

ettikten sonra görevden alındı . Yarı utanç içinde, Lannes Portekiz'e büyükelçi olarak gönderildi:

- Ellos a menudo dicen que la vida es corta.
- A menudo se dice que la vida es efímera.
- Ellos a menudo dicen que la vida es breve.

Onlar sık sık yaşamın kısa olduğunu söylerler.