Translation of "Bolsa" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Bolsa" in a sentence and their turkish translations:

- Quiero esa bolsa.
- Quiero aquella bolsa.

O çantayı istiyorum.

¿Tienes una bolsa?

Bir çantan var mı?

Compré una bolsa.

Ben bir çanta aldım.

Quiero esta bolsa.

Bu çantayı istiyorum.

Abra su bolsa.

Çantanızı açın.

¿Necesitas una bolsa?

- Bir çantaya ihtiyacın var mı?
- Bir çantaya ihtiyacınız var mı?
- Çanta lazım mı?
- Poşet lazım mı?

¡Qué bolsa más pesada!

Ne ağır bir çanta!

Andaba con una bolsa.

O bir çanta ile yürüyordu.

No pierdas tu bolsa.

Cüzdanını kaybetme.

Compré una nueva bolsa.

Ben yeni bir çanta satın aldım.

Aquí está tu bolsa.

- İşte senin çantan.
- İşte çantan.

Tom agarró su bolsa.

Tom onun çantasını tuttu.

¿Dónde está la bolsa?

Çanta nerede?

No encuentro mi bolsa.

Cüzdanımı kaybettim.

Esta es mi bolsa.

Bu benim çantam.

¿Dónde está mi bolsa?

Çantam nerede?

¿Dónde está tu bolsa?

Çantan nerede?

¿Te llevo la bolsa?

Çantanı senin için taşıyayım mı?

Permítame cargar su bolsa.

Lütfen çantanı taşımama izin ver.

Esa bolsa parece cara.

O çanta pahalı görünüyor.

Mi bolsa está vacía.

Benim çantam boştur.

Esta bolsa está grasosa.

Bu çanta yağlı.

- ¿Quieres un bolso?
- ¿Quieres una bolsa?
- ¿Querés una bolsa?
- ¿Querés un bolso?

Bir çanta istiyor musunuz?

Bonos, bonos, bolsa de valores

tahvil, bono, borsa

¿Qué bolsa es la tuya?

Hangi çanta sizinki?

La bolsa se quedó atrás.

Çanta geride bırakıldı.

No puedo encontrar mi bolsa.

Ben çantamı bulamıyorum.

¿Me podría enseñar esta bolsa?

Bana bu çantayı gösterir misin?

¿Esa bolsa negra es tuya?

Bu siyah çanta senin mi?

Llenó su bolsa con manzanas.

O, çantasını elma ile doldurdu.

Por favor, abre tu bolsa.

Lütfen çantanı aç.

Deja que coja mi bolsa.

Çantamı alayım.

Llevaba una bolsa de seda.

O ipek bir çanta taşıdı.

Tengo que esconder esta bolsa.

Bu çantayı saklamak zorundayım.

¡La bolsa o la vida!

Paran ya da hayatın!

Ésta no es mi bolsa.

Bu benim çantam değil.

¿Es tuya esa bolsa negra?

O siyah çanta senin mi?

Alguien me robó mi bolsa.

Birisi çantamı çaldı.

¿De quién es esta bolsa?

Bu çanta kimin?

Por favor, abra su bolsa.

- Lütfen çantanı aç.
- Lütfen çantanızı açın.

Entonces, es una bolsa muy variada.

Bu yüzden karmaşık bir durum.

Hay una bolsa sobre el escritorio.

Masanın üzerinde bir çanta vardır.

Los valores de la bolsa cayeron.

Hisse senedi fiyatları düştü.

Él tuvo que llevar la bolsa.

O çantayı taşımak zorunda kaldı.

¿Qué puso Tom en la bolsa?

- Tom çantaya ne koydu?
- Tom torbaya ne koydu?

El ladrón se llevó mi bolsa.

Hırsız çantamla kaçtı.

Tom no logra encontrar su bolsa.

Tom çantasını bulamıyor.

Hay algunos libros en la bolsa.

Çantada birkaç kitap var.

- Dame mi bolsa.
- Dame mi cartera.

Çantamı bana ver.

No te olvides de tu bolsa.

Çantanı unutma.

Pagué 200 dólares por esta bolsa.

Bu çanta için 200 dolar ödedim.

Échame una mano con esta bolsa.

Bu çantayı taşımam için bana yardımcı ol.

No tengo nada en la bolsa.

Çantamda bir şey yok.

¿Por qué mi bolsa está vacía?

Niçin benim çantam boştur?

Perdió una fortuna en la bolsa.

O, borsada bir servet kaybetti.

Le devolví la bolsa a Ken.

Çantayı Ken'e geri verdim.

¿Es ésta la bolsa de Tom?

Bu Tom'un çantası mı?

Puso la llave en su bolsa.

Anahtarı çantasına koydu.

La bolsa de Mary está vacía.

Mary'nin çantası boş.

- Mi bolsa de la compra se rompió.
- Se me rompió la bolsa de la compra.

Alışveriş çantam kırıldı.

Tomemos como ejemplo la bolsa de valores.

Borsaya bakalım mesela.

Desde fuera, parecen una gran bolsa hinchable

Dışarıdan bakınca nefes alma sırasında şişen,

Necesito una bolsa. ¿Me puedes prestar una?

Bir çantaya ihtiyacım var. Bir tane ödünç verir misin?

Hice que el chico llevara mi bolsa.

Çocuğa çantamı taşıttım.

Él lleva una bolsa a la espalda.

O, sırtında bir çanta taşır.

¿Podrías poner esta bolsa en otra parte?

Bu çantayı başka bir yere koyar mısın?

Él cargaba una bolsa llena de manzanas.

O, elma dolu bir çanta taşıdı.

- Necesito mi bolsa.
- Yo necesito mi bolso.

Çantama ihtiyacım var.

Llevé a la espalda la bolsa pesada.

Ağır çantayı sırtımda taşıdım.

Una bolsa con hielo disminuirá el dolor.

Bir buz paketi acıyı uyuşturacaktır.

Necesito una bolsa de papel para guardarlo.

Bunu içine koymak için bir kağıt torbaya ihtiyacım var.

Hay algo de azúcar en la bolsa.

Torbada biraz şeker var.

Él puso su dinero en la bolsa.

Parasını çantaya koydu.

Tom cogió un caramelo de la bolsa.

Tom torbadan bir parça şeker aldı.

Como bolsa de agua caliente para más calor.

sıcak su şişesi gibi kullanıp sıcak kalabilirim.

- Mi bolsa fue robada.
- Me robaron mi mochila.

- Çantam çalındı.
- Benim çantam çalındı.

Ha perdido un montón de dinero en bolsa.

- Borsa yatırımında çok para kaybetti.
- Hisse senedi yatırımında çok para kaybetti.

Hay un poco de dinero en la bolsa.

Çantada biraz para var.

¡Eh, tú! ¿Qué llevas en esa bolsa verde?

Hey sen! Şu yeşil çantada neyin var?

¿Desea una bolsa de plástico o de papel?

Plastik bir torba mı yoksa kağıt bir torba mı istiyorsunuz?

Tom se comió una bolsa entera de malvaviscos.

Tom tüm bir paket hatmi yedi.

Así que flotamos con la bolsa de verduras rehidratadas

O kısma doğru yaylandık, hidratize sebzelerle dolu paketi aldık

Alguien se ha dejado una bolsa en el banco.

Birisi bankta bir çanta bıraktı.

La bolsa era grande, y más aún era pesada.

Çanta büyüktü ve dahası ağırdı.

La bolsa era muy pesada para llevarla yo solo.

Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.

Vigila mi bolsa mientras voy a comprar un ticket.

Bilet alacağım sırada çantama göz kulak ol.

Pongo todas mis pertenencias en una bolsa de plástico.

Tüm kişisel eşyalarımı plastik bir torbaya koydum.