Translation of "Acostumbrado" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Acostumbrado" in a sentence and their turkish translations:

Estoy acostumbrado al ruido.

Ben gürültüye alışkınım.

- Estoy acostumbrado.
- Estoy acostumbrada.

Buna alışkınım.

Estaba acostumbrado al calor.

- Sıcağa alışkındım.
- Ben sıcağa alışkındım.

- Tom está acostumbrado a trabajar mucho.
- Tom está acostumbrado al trabajo arduo.

Tom zor işe alışkındır.

Él está acostumbrado a viajar.

O seyahat etmeye alışkın.

Él está acostumbrado al trabajo.

O, işe alışıktır.

Estoy acostumbrado a comer solo.

Yalnız yemeğe alışkınım.

Está acostumbrado a trabajar duro.

O, zor işe alışkındır.

Está acostumbrado al trabajo duro.

O, zor işe alışkındır.

No estoy acostumbrado a eso.

Ona alışkın değilim.

Estoy acostumbrado al trabajo duro.

Sıkı çalışmaya alıştım.

Estoy acostumbrado a levantarme temprano.

Erken kalkmaya alışkınım.

Tom está acostumbrado a viajar.

Tom seyahat etmeye alışkın.

- Él está acostumbrado a hablar en público.
- Está acostumbrado a hablar en público.

O, toplum içinde konuşmaya alışkındır.

- Estoy acostumbrado a levantarme temprano.
- Estoy acostumbrado a levantarme pronto.
- Estoy acostumbrada a madrugar.

Erken kalkmaya alışkınım.

Me he acostumbrado a vivir solo.

Yalnız yaşamaya alıştım.

Bob está acostumbrado al trabajo duro.

Bob, çok çalışmaya alışkın.

Estoy acostumbrado a manejar un camión.

Ben bir kamyon sürmeye alışkınım.

Él está acostumbrado a levantarse temprano.

O, erken kalkmaya alışkındır.

No estoy acostumbrado a levantarme temprano.

Ben erken kalkmaya alışkın değilim.

Está acostumbrado a hablar en público.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

Estoy acostumbrado a quedarme hasta tarde.

Ben geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.

Me he acostumbrado a acostarme temprano.

Erken yatmaya alışkınım.

Estoy acostumbrado a un frío así.

Bu tür soğuğa alışkınım.

Estoy acostumbrado a un calor así.

Bu tür sıcaklığa alışkınım.

Estoy acostumbrado a este clima frío.

Bu soğuk havaya alışkınım.

No estoy acostumbrado hablar en público.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

Tom está acostumbrado a levantarse temprano.

Tom erken kalkmaya alışkındır.

Estoy acostumbrado a andar largas distancias.

Ben uzun mesafeler yürümeye alışkınım.

No estoy acostumbrado a hacer esto.

Bunu yapmaya alışkın değilim.

- Estaba acostumbrado a comer como un cerdo.
- Yo estaba acostumbrado a comer como un cerdo.

Domuz gibi yemeye alışkındım.

- Me he acostumbrado a vivir solo.
- Estoy acostumbrado a vivir solo.
- Estoy acostumbrada a vivir sola.

- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.

Me he acostumbrado a hablar en público.

Topluluk önünde konuşmaya alıştım.

Él no estaba acostumbrado a dormir solo.

Yalnız yatmaya alışık değildi.

No estoy acostumbrado a caminar distancias largas.

Uzun mesafeleri yürümeye alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a caminar largas distancias.

Ben uzun mesafeler yürümeye alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a hablar en público.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

Tom no está acostumbrado a andar descalzo.

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.

No estoy acostumbrado a un frío así.

Bu tür soğuğa alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a un calor así.

Bu tür sıcaklığa alışkın değilim.

Estoy acostumbrado a trabajar toda la noche.

Ben bütün gece çalışmaya alışkınım.

Yo no estoy acostumbrado a trabajar duro.

Zor işe alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a la comida picante.

Baharatlı yiyeceğe alışkın değilim.

Estoy acostumbrado a cocinar para mí mismo.

Kendim için yemek pişirmeye alışkınım.

Tom está acostumbrado a trabajar en exteriores.

Tom dışarıda çalışmaya alışıktır.

Tom no está acostumbrado a usar zapatos.

Tom ayakkabı giymeye alışkın değil.

Tom está acostumbrado a llamar chicas al teléfono.

Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.

El niñito está acostumbrado a hablar con adultos.

Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.

Él estaba acostumbrado a las rutas de Tokio.

Tokyonun yollarına aşinaydı.

Estoy acostumbrado a que se rían de mí.

Gülünmeye alışkınım.

Tom no estaba acostumbrado a comer comida japonesa.

Tom Japon yiyecekleri yemeğe alışkın değildi.

¿Te has acostumbrado a vivir en la residencia?

Yurtta yaşamaya alıştın mı?

Todavía no estoy acostumbrado a mi nuevo Smartphone.

Yeni akıllı telefonuma hala alışık değilim!

Finalmente me he acostumbrado a la vida urbana.

Sonunda kent yaşamına alıştım.

No estoy acostumbrado a tomar agua del grifo.

Çeşmeden su içmeye alışık değilim.

John está acostumbrado a quedarse levantado hasta medianoche.

John gece yarısına kadar yatmamaya alışık.

Él está acostumbrado a este tipo de situaciones.

O böyle durumlara alışkındır.

No estoy acostumbrado a hacer discursos en público.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.

Él está acostumbrado a esta clase de situaciones.

O, o tür duruma alışkındır.

Tom no está acostumbrado a montar una moto.

Tom motosiklete binmeye alışkın değildir.

Estoy acostumbrado a quedarme despierto toda la noche.

Bütün gece yatmamaya alışkınım.

Estoy acostumbrado a ir al trabajo a pie.

İşe yürüyerek gitmeye alışkınım.

No estoy acostumbrado a quedarme hasta tarde de noche.

- Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkın değilim.
- Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkın değilim.

Mi sobrino estaba acostumbrado a quedarse despierto hasta tarde.

Yeğenim geç saatlere kadar yatmamaya alışkındı.

Él está acostumbrado a levantarse temprano en la mañana.

O sabah erken kalkmaya alışıktır.

Dijo que no estaba acostumbrado a hablar en público.

Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

Pensé que estabas acostumbrado a vivir en un remolque.

- Bir treylerde yaşamaya alışkın olduğunuzu düşünüyordum.
- Bir karavanda yaşamaya alıştığınızı düşünüyordum.

No estoy acostumbrado a conducir un camión tan grande.

Bu kadar büyük bir kamyonu sürmeye alışkın değilim.

Recientemente me he acostumbrado a su forma de hablar.

Son zamanlarda onun konuşma tarzına alıştım.

Tom no está acostumbrado a caminar a pie descalzo.

Tom yalınayak yürümeye alışkın değildir.

Tom no está acostumbrado a trabajar por la noche.

Tom geceleri çalışmaya alışkın değil.

- Estoy acostumbrado a hacerlo solo.
- Acostumbro a hacerlo solo.

Bunu yalnız başıma yapmaya alışığım.

No estoy acostumbrado a hacer eso en la oscuridad.

Onu karanlıkta yapmaya alışık değilim.

La señorita Brown se ha acostumbrado a la comida japonesa.

Bayan Brown Japon yemekleri yemeye alıştı.

El hombre estaba acostumbrado a tratar esta clase de heridas.

Adam bu tür yarayı tedavi etmeye alışkındı.

- Estoy acostumbrado a vivir solo.
- Estoy acostumbrada a vivir sola.

Yalnız yaşamaya alışkınım.

Estoy acostumbrado a quedarme levantado hasta tarde en la noche.

Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.

- Estoy acostumbrada al tiempo frío.
- Estoy acostumbrado al tiempo frío.

- Ben soğuk havaya alışkınım.
- Ben soğuk havaya alışığım.

Estoy acostumbrado a quedarme despierto hasta bien entrada la noche.

Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkınım.

- Nos encontraremos en el lugar acostumbrado.
- Nos vemos donde siempre.

Biz her zamanki yerde buluşacağız.

Jim todavía no está acostumbrado a conducir por la izquierda.

Jim henüz yolun sol tarafında sürmeye alışkın değil.

Jimmy estaba acostumbrado a que sus amigos se burlasen de él.

Jimmy onunla alay eden arkadaşlarına alıştı.

Tom todavía no está acostumbrado a la vida de la ciudad.

Tom şehir hayatına hala alışamadı.

Para continuar haciendo el tipo de progreso al que nos hemos acostumbrado.

alıştığımız ilerlemeyi devam ettirebileceğimiz bir bakış açısı.

Está acostumbrado a sobornar a cualquiera que se ponga en su camino.

Yoluna çıkan herhangi birine rüşvet vermeye alışmış.

- No estoy acostumbrado a levantarme temprano.
- No estoy acostumbrada a levantarme pronto.

Erken kalkmaya alışkın değilim.

- Yo llegué más tarde de lo acostumbrado.
- Llegué más tarde de lo usual.

Ben her zamankinden daha geç vardım.

Yo todavía no me he acostumbrado a que me llamen la señora Jackson.

Henüz Bayan Jackson olarak çağrılmaya alışkın değilim.

- No acostumbro tomar café sin azúcar.
- No estoy acostumbrado a tomar el café sin azúcar.

Kahveyi şekersiz içmeye alışkın değilim.

Al principio me costaba levantarme a las 6 de la mañana, pero ahora estoy acostumbrado.

Sabah 6.00'da kalkmak ilk başta zordu, ama şimdi buna alıştım.