Examples of using "чаще" in a sentence and their turkish translations:
Her zaman değil, ama gittikçe daha sık.
Daha sık buluşalım.
- Bunu daha sık yapmalıyız.
- Bunu daha sık yapmamız gerek.
Performans sonrasında performans öncesine göre
daha samimiler,
Trenler otobüslerden daha sık gelirler.
Birbirimizi daha sık görmeliyiz.
Daha sık gülümsemelisin.
Birbirimizi daha sık görmeliyiz.
Anneni daha sık araman gerekir.
Mümkün olduğunca sık sözlüğe bakın.
arkadaşlarına bahsetmeleri daha olası.
ve gitgide taşıyor.
Tom'un bunu daha sık yapması gerekir.
Tom bunu Mary'den daha çok yapıyor.
Bunu daha sık yapmalıyız.
Ebeveynlerini daha sık aramalısın.
Mümkün olduğunca sık sözlüğe bakın.
Sayıları giderek artan iklim mültecileri de görüyorum.
daha fazla insan bizi seçecektir.
Erkeklerden daha çok kadınlar yalancı şahitlik yaparlar.
Keşke o daha sık yazsa.
Suçlular genellikle çocuklar kadar saftır.
Mary bacaklarını Alice'den daha sık tıraş ediyor.
Oraya gidebildiğim kadar sık giderim.
Mümkün olduğunca sık geleceğim.
Bu düşündüğünden daha sık olur.
Keşke Tom daha sık gülümsese.
Elimden geldiği kadar sık sık sana mektuplar yazacağım.
bildiklerinizi fazlasıyla kullanacaksınız.
Çoğu kaygımız genel şeylerle ilgili;
daha çok risk alma eğilimde oldukları artık bir sır değil
Neredeyse her zaman hikâye burada son bulur.
Keşke bu daha sık olsa.
Tom'dan daha çok flört ederim.
Keşke ailemle daha fazla zaman geçirebilsem.
En sık hangi dili kullanırsın?
Elimden geldiği kadar sık sahile giderim.
Kim buraya daha sık gelir, sen mi yoksa Tom mu?
Bunu haftada bir defadan daha fazla yapıyor musun?
İstesem buraya daha sık gelebilirim.
Maalesef kitap izlemekten çok televizyon izliyoruz.
en sık duyduğun şeylerden biri
Gittikçe kendi dişilik organlarını
aniden yırtılabilir ya da parçalanabilir.
- Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows dünyada en çok kullanılan işletim sistemidir.
Her şey insanın ellerinde. Bu yüzden onları sık sık yıka.
Keşke Tom bizi daha sık ziyaret etse.
Fransızcayı İngilizceyi konuştuğumdan daha sık konuşurum.
En çok konuştuğum dil Fransızca'dır.
Ben Boston'a, Chicago'ya gittiğimden daha sık gidiyorum.
Kepek erkeklerde kadınlardan daha sık görülür.
Erkek çocuklarında otizm tanısı kız çocuklarına göre daha yaygındır.
Orgazm farkıyla ilgili bir şeyler duyuyoruz.
Mary annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.
Nereye daha sık gidiyorsun, Boston mu Chicago mu?
İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
Ara sıra çay da içiyorum, ama en sık kahve içerim.
Boş zamanında, o en sık piyano çalar.
En çok hangi online sözlüğü kullanıyorsun?
Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
Kuduz yeryüzündeki en ölümcül hastalıktır.
Ünlem işaretleri Almancada İngilizcedekilerden çok daha sık olarak kullanılır.
Hâlâ oraya mümkün olduğunca sık gidiyorum.
Tom her gün mutlaka bir film izler, daha sık dedektiflik filmleri olacak şekilde.
Ormanda büyük avların peşinde koşmaktan çoğu zaman iyidir.
Yoksul ve eşcinsel çocuklar zorbalığa daha çok maruz kalıyor,
aynı zamanda okulda büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalan çocuklar.
Mary nasıl yüzeceğini bilse, o, plaja daha sık gider.
Bu kravatı daha sık takmalıyım. Bugün çok iltifat aldım.
O beni gerçekten sevseydi daha sık arardı.
Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.
Gidebildiğim kadar sık giderim.
Tom Mary'den hoşlanıyor ve onu mümkün olduğunca sık görmek istiyor.
Bu sadece kadınların daha çok, daha iyi cinsellik yaşamasıyla alakalı değil.
Tom daha sık gülümsese, büyük olasılıkla daha çok arkadaşı olur.
Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.
"Almanca sözcük morfolojisi ile ilgili makalemi Almanca mı yoksa İngilizce mi yazmam gerek?" - "Benim için önemli değil. Bugünlerde İngilizce daha yaygın."
Zamanım olsaydı daha çok müze gezerdim.
Günde bir kereden daha fazla kırmızı et yememen gerektiğini duydum.