Examples of using "позволит" in a sentence and their turkish translations:
Hava durumu müsaade ederse şayet, geleceğim.
Tom onu yapmana izin verecek.
Tom'un Mary'nin kazanmasına izin vereceğini düşünüyor musun?
Tom Mary'nin karar vermesine izin verecek.
Tom onu yapmana izin vermeyecek.
Tom bana onu yapmama izin vereceğini mi düşünüyorsun?
Hava izin verirse, gelirim.
Tom onun olmasına izin vermeyecek.
Tom Mary'nin onu yapmasına izin verecek mi?
Tom artık bunu yapmana izin vermeyecek.
Hava müsait olursa, yarın gideceğim.
Hava iyi olursa yarın başlayacağız.
Mektubu okumama izin vermeyecek.
Sanırım Tom bunu yapmamıza izin verecek.
Hava güzel olursa, yarın pikniğe gideceğiz.
Tom'un onu yapmamıza izin vereceğinden emin misin?
Tom'un ona yardım etmemize izin vereceğinden emin misin?
Tom'un sana bunu yapman için izin vereceğini sanmıyorum.
Tom birinin Mary'ye yardım etmesine izin vermeyecek.
Bu, cümlelerin sayısını çabucak ikiye katlamamıza izin verecektir.
Tom'un, Mary'nin onu yapmasına izin vereceğini düşünüyor musun?
Tom muhtemelen araba sürmene izin vermeyecek.
erektil fonksiyonu koruyabilen inanılmaz hassas bir disseksiyon.
Tom'un kazanmama izin vereceğini söyledin.
Hava müsait olursa yarın dışarı çıkacağız.
Yarın bir piknik yapacağız, hava müsait olursa, elbette.
Tom'un onu yapmamıza izin vereceğini düşünüyor musun?
dijital imzayla herhangi bir işlemi gerçekleştirmeye izin verir.
Eğer hava izin verirse, onlar gidecekler ve ormanda mantar toplayacaklar.
Tom'un, Mary'nin onu yapmasına izin vereceğini düşünmüyorum.
Hava müsait olursa yarın dağın tepesine varacağız.
Tatoeba'nı yeni versiyonu, insanları eklemeye ve onlarda redaksiyon yapmaya olanak sağlayacak!
Tom, Mary'nin ölmesine izin vermeyecektir.
Tom onu yapmama izin vereceğini mi düşünüyorsun?
Ekip, bana hızlı yol katedebileceğim bir şey getirebilir misiniz?
Bu, enfeksiyonu durdurmak mümkün olmazsa yayılma hızını azaltmamıza olanak sağlayacak.
Seninle evlenmek istiyorum ama ailem bana izin vermeyecek.
Tom onu yapmama izin vermeyecek.
Tom onu yapmana asla izin vermeyecek.
Tom, gitmene izin vermeyecektir.
Hava güzel olursa, yarın sabah gideceğiz.
Tom, Mary'nin onu yapmasına izin vermeyeceğini söyledi.