Translation of "Viver" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Viver" in a sentence and their turkish translations:

- Vive e deixa viver.
- Viva e deixe viver.

Yaşa ve yaşat.

- Você está cansada de viver?
- Você está cansado de viver?
- Vocês estão cansados de viver?
- Vocês estão cansadas de viver?

Yaşamaktan bıktın mı?

Ele vai viver?

O yaşayacak mı?

Tom queria viver.

Tom yaşamak istiyordu.

Não quero viver.

Yaşamak istemiyorum.

Eu quero viver.

Ben yaşamak istiyorum.

Eu vou viver.

- Ben yaşayacağım.
- Yaşayacağım.

Viver significa lutar.

Yaşamak savaşmak demektir.

- Eu quero viver para sempre.
- Eu quero viver eternamente.

Ebediyen yaşamak istiyorum.

- Não posso viver sem ti.
- Não posso viver sem você.
- Eu não posso viver sem você.
- Eu não consigo viver sem você.

Sensiz yaşayamam.

- Não posso viver sem ti.
- Não posso viver sem você.

Sensiz yaşayamam.

Viver na cidade é bem diferente de viver no campo.

Şehirde yaşamak şehir dışında yaşamaktan tamamen farklı bir şeydir.

- Tom não quer viver assim.
- Tom não quer viver daquele jeito.
- Tom não quer viver desse jeito.

Tom öyle yaşamak istemiyor.

Não posso viver sozinho.

Yalnız yaşayamam.

Não quero viver assim.

Böyle yaşamak istemiyorum.

Não posso viver assim.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

Viver não é fácil.

Yaşamak kolay değildir.

Eu não mereço viver.

Yaşamayı hak etmiyorum.

Você não merece viver.

- Yaşamayı hak etmiyorsun.
- Yaşamayı hak etmiyorsunuz.

Eu como para viver.

Ben yaşamak için yerim.

Nós comemos para viver.

Biz yaşamak için yeriz.

Posso viver com isso.

Bununla yaşayabilirim.

- Não dá para viver sem ela.
- Não posso viver sem ela.

Ben onsuz yaşayamam.

- Ela não pode viver sem ele.
- Ela não consegue viver sem ele.

O, o olmadan yaşayamaz.

- Não faça isso se quiser viver!
- Não façam isso se quiserem viver!

Yaşamak istiyorsan onu yapma!

Não podemos viver na solidão.

Tek başımıza yaşayamayız.

E viver até cem anos.

100 yıla kadar da yaşayabilir.

Pode viver em seu corpo

yaşayabiliyor onun vücudunda

É impossível viver sem ar.

Havasız yaşamak imkansızdır.

Mayuko não suporta viver sozinha.

Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.

Você gosta de viver assim?

Böyle yaşamak hoşuna gidiyor mu?

É impossível viver naquela ilha.

O adada yaşamak imkansızdır.

Não podemos viver desta maneira.

Böyle yaşayamayız.

Eu pretendo viver para sempre.

Sonsuza dek yaşamak istiyorum.

Todos querem viver com conforto.

Herkes rahat bir şekilde yaşamak istiyor.

É caro viver no Japão.

Japonya'da yaşamak pahalıdır.

Eu não quero viver só.

Yalnız yaşamak istemiyorum.

Vamos viver a vida juntos!

Birlikte hayat yaşayalım!

Não quero viver desta maneira

Ben bu şekilde yaşamak istemiyorum.

Eu não quero mais viver.

Artık yaşamak istemiyorum.

Eu posso viver sem água.

Susuz yaşayabilirim.

Gosto de viver neste país.

Bu ülkede yaşamak hoşuma gidiyor.

Sem água, nada poderia viver.

Su olmadan hiçbir şey yaşayamadı.

Eu não quero viver convosco.

Seninle yaşamak istemiyorum.

Não posso viver sem ti.

Sensiz yaşayamam.

Amar é viver duas vezes.

Sevmek iki kez yaşamaktır.

Viver significa cantar e amar.

- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek anlamına gelir.
- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek demektir.

- Eu não posso viver esse tipo de vida.
- Não posso viver esse modo de vida.
- Não posso viver aquele tipo de vida.
- Não consigo viver aquele tipo de vida.
- Eu não consigo viver aquele tipo de vida.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

Conseguem encontrar uma forma de viver?

Yaşamak için bir yol bulabilir misin?

Passei anos a viver em quartéis.

Yıllarca askerî karargâhlarda kaldım.

Nós gostaríamos de viver na rua

sokakta yaşamak isterdik sokakta oyun oynamak isterdik

A casa é confortável para viver.

Ev yaşamak için rahattır.

Viver em casas grandes é custoso.

Büyük evler yaşamak için pahalı.

Eu quero viver em um castelo.

Bir kalede yaşamak istiyorum.

Você não pode viver sem oxigênio.

Oksijensiz yaşayamazsınız.

Ele gosta de viver naquele lugar.

O, o yerde yaşamaktan hoşlanıyor.

Você quer realmente viver para sempre?

- Gerçekten sonsuza kadar yaşamak istiyor musun?
- Gerçekten ebediyen yaşamak mı istiyorsun?
- Gerçekten ebediyen yaşamak istiyor musun?

Não consigo imaginar viver sem Tom.

Tom'suz hayat düşünemiyorum.

Eu não quero viver para sempre.

Sonsuza dek yaşamak istemiyorum.

Não podemos viver sem o ar.

Hava olmadan yaşayamayız.

Eu não posso viver sem Tom.

Tom olmadan yaşayamam.

Você gostaria de viver na Ucrânia?

Ukrayna'da yaşamak ister misin?

Eu aprendi a viver sem ela.

Onsuz yaşamayı öğrendim.

Não gosto de viver no campo.

Kırsalda yaşamayı sevmiyorum.

Ela está acostumada a viver sozinha.

- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.

Eu não tenho nada para viver.

Yaşamak için bir şeyim yok.

Não se pode viver sem amor.

Sen aşk olmadan yaşayamazsın.

Eu poderia viver em qualquer lugar.

Ben her yerde yaşayabilirim.

Eu não posso aguentar viver sozinho.

- Tek yaşamaya katlanamam.
- Yalnız yaşamaya dayanamıyorum.

Tom não quer mais viver aqui.

Tom artık burada yaşamak istemiyor.

Eu não gosto de viver sozinho.

Tek yaşamayı sevmiyorum.

- Como alguém pode viver sem carne suína?
- Como alguém pode viver sem carne de porco?

Biri domuz olmadan nasıl yaşayabilir?

Esses animais não podem viver na natureza

o hayvanlar doğada yaşayamayıp

Os humanos não podem viver em Marte.

İnsanlar Mars'ta yaşayamaz.

Você deve viver dentro de seus recursos.

Kendi imkanlarınla yaşamalısın.

Nenhum ser vivo consegue viver sem ar.

Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

Não se pode viver só de amor.

Sevgi ile tek başına yaşayamazsın.

Ela está ávida de viver na Austrália.

O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.

Seu alto salário lhe permite viver confortavelmente.

Onun yüksek maaşı rahat bir şekilde yaşamasını sağlıyor.

As pessoas não podem viver para sempre.

- İnsanlar sonsuza kadar yaşayamazlar.
- İnsanlar sürekli yaşayamazlar.

Os poetas não podem viver sem amor.

Şairler aşksız yaşayamaz.

Ele quer viver o máximo que puder.

Elinden geldiği sürece yaşamak istiyor.

Não é bom para ela viver sozinha.

Onun yalnız yaşaması iyi değil.

Eu não consigo viver sem meu gato.

Kedim olmadan yaşayamam.

As pessoas não podem viver sem ar.

İnsanlar hava olmadan yaşayamazlar.

Eu posso viver mais do que você.

Senden daha uzun yaşayabilirim.

Eu preciso encontrar um lugar para viver.

- Yaşayacak bir yer bulmam gerekiyor.
- Yaşayacak bir yer bulmalıyım.

Alguns aardvarks podem viver até 10 anos.

- Bazı Afrikalı karıncayiyenler on yıla kadar yaşayabilir.
- Bazı yerdomuzları on yıla kadar yaşayabilir.
- Bazı karıncayiyenler on yıla kadar yaşayabilir.

Eu não consigo viver sem uma televisão.

- Televizyon olmadan yaşayamam.
- Televizyonsuz yaşayamam.

Os peixes não podem viver fora d'água.

- Balık suyun dışında yaşayamaz.
- Balıklar suyun dışında yaşayamaz.

Não sei como ela consegue viver mentindo.

Yalanlar söyleyerek yaşamayı nasıl başardığını bilmiyorum.