Translation of "Levantar" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Levantar" in a sentence and their turkish translations:

- Não consigo levantar.
- Não consigo me levantar.

Kalkamıyorum.

- Eu vou me levantar.
- Vou me levantar.

Kalkacağım.

- Hora de se levantar.
- É hora de levantar.
- Está na hora de levantar.

Kalkma zamanı.

Consegue se levantar?

Kalkabilir misin?

- Tom, você vai levantar?
- Tom, você vai se levantar?

- Tom, kalkar mısın?
- Tom, kalkacak mısın?

- Você tem de se levantar.
- Você precisa se levantar.

Sen kalkmak zorundasın.

- Vocês não precisam se levantar.
- Você não precisa se levantar.

Ayağa kalkmana gerek yok.

Hora de se levantar.

Kalkma zamanı.

Ele tentou se levantar.

O ayağa kalkmaya çalıştı.

Não vou me levantar.

Ben kalkmayacağım.

Você precisa se levantar.

Kalkman gerekir.

Eu não posso levantar.

Ayağa kalkamam.

Tom tentou se levantar.

Tom ayakta durmaya çalıştı.

Tom vai se levantar.

Tom yardım alacak.

Ele costumava levantar cedo.

O erken kalkardı.

- Você não tem que levantar cedo.
- Vocês não têm que levantar cedo.
- Tu não tens que levantar cedo.

Erken kalkmak zorunda değilsin.

- Você não consegue levantar o piano.
- Tu não consegues levantar o piano.

Piyanoyu kaldıramazsın.

Você tem de se levantar.

Sen kalkmak zorundasın.

É melhor você se levantar.

Kalksan iyi olur.

Não tente se levantar ainda.

Henüz kalkmaya çalışma.

Tom não consegue se levantar.

- Tom kalkamaz.
- Tom ayağa kalkamıyor.

Vou tentar levantar cedo amanhã.

Yarın erken kalkmaya çalışacağım.

Você acabou de se levantar?

Yeni mi kalktın?

Ajudei Tom a se levantar.

Tom'un ayağa kalkmasına yardım ettim.

- Não posso levantar meu braço direito.
- Não estou conseguindo levantar o braço direito.

Ben sağ kolumu kaldıramıyorum.

- Eu não posso levantar tanto peso quanto costumava.
- Não posso levantar tanto peso quanto costumava.
- Eu não consigo levantar tanto peso quanto costumava.
- Não consigo levantar tanto peso quanto costumava.

Ben eskisi kadar çok ağır kaldıramam.

- Não estou habituado a levantar-me cedo.
- Não estou habituada a levantar-me cedo.

Ben erken kalkmaya alışkın değilim.

- Tom não tem de levantar cedo amanhã.
- Tom não tem que levantar cedo amanhã.

Tom, yarın erken kalkmak zorunda değildir.

... podemos levantar o véu da escuridão.

...karanlığın örtüsünü kaldırabiliyoruz.

Ela está acostumada a levantar cedo.

O erken kalkmaya alışkındır.

É hora de você se levantar.

- Senin kalkma zamanındır.
- Kalkma zamanın.

Você deve se levantar para falar.

Konuşmak için ayağa kalkmalısınız.

Estou acostumada a me levantar cedo.

Erken kalkmaya alışkınım.

Você pode se levantar, por favor?

Ayağa kalkabilir misiniz, lütfen?

Tentei me levantar, mas caí novamente.

Kalkmaya çalıştım ama tekrar düştüm.

O Tom detesta levantar-se cedo.

Tom sabah erken kalkmaktan nefret eder.

Tom está habituado a levantar cedo.

Tom sabah erken kalkmaya alışkındır.

Ele terá que levantar cedo amanhã.

Yarın erken kalkmak zorunda kalacak.

Ajude-me a levantar esta caixa.

Bu kutuyu kaldırmama yardım et.

Ela teve dificuldade para se levantar.

O kalkmak için çabaladı.

É muito cedo para levantar da cama.

- Kalkmak için çok erken.
- Kalkmak için vakit çok erken.

O sol vai-se levantar em breve.

Güneş yakında doğacak.

O John fez a Mary se levantar.

John Mary'yi ayağa kaldırdı.

Ele está acostumado a se levantar cedinho.

O sabah erken kalkmaya alışıktır.

Tom tentou se levantar, mas não conseguiu.

Tom ayağa kalkmaya çalıştı ama beceremedi.

Eu tentei levantar às seis esta manhã.

Bu sabah altıda kalkmaya çalıştım.

Não estou com vontade de me levantar.

Canım kalkmak istemiyor.

Tom não tinha que levantar tão cedo.

Tom bu kadar erken kalkmak zorunda değildi.

O Tom acabou de levantar e sair.

Tom sadece kalktı ve gitti.

- Diga a Tom que ele precisa se levantar.
- Fala para o Tom que ele precisa se levantar

Tom'a kalkması gerektiğini söyle.

Você precisa se levantar um pouco mais cedo.

Biraz daha erken kalkmalısın.

Ele tinha o hábito de levantar-se cedo.

Erken kalkmaya alışkındı.

Para mim é difícil levantar antes das seis.

Benim için altıdan önce kalkmak zor.

Temos de nos levantar cedo amanhã de manhã.

Yarın sabah erken kalkmak zorundayız.

Eu tive que levantar bem cedo esta manhã.

Bu sabah çok erken kalkmak zorunda kaldım.

- Temos que coletar informações.
- Temos que levantar informações.

Biz bilgi toplamak zorundayız.

Obrigado por levantar a voz em minha defesa.

Benim lehimde konuştuğun için teşekkürler.

Pensei que você tinha que se levantar às 7h30.

7:30'a kadar kalkmak zorunda olduğunu düşündüm.

Nos domingos, nós deveríamos levantar cedo e ir pescar.

Pazar günleri, erken kalkardık ve balık tutmaya giderdik.

- É bom acordar cedo.
- Levantar cedo é muito bom.

Erken kalkmak çok iyidir.

O Tom não vai conseguir levantar a caixa sozinho.

Tom o kutuyu kendi başına kaldıramaz.

Minha mãe é a primeira a levantar todas as manhãs.

Annem her sabah ilk kalkan kişidir.

- Não quero levantar falsas conclusões.
- Não quero tirar conclusões precipitadas.

Anlamadan yargıda bulunmak istemiyorum.

Tom ficou com as pernas dormentes e não conseguiu levantar.

Tom'un bacağı uyuşmuştu bu yüzden ayağa kalkamadı.

- Estou acostumado a acordar cedo.
- Estou acostumada a levantar cedo.

Erken kalkmaya alışkınım.

Tom ajudou a Mary a se levantar do assento dela.

Tom Mary'nin koltuğundan kalkmasına yardımcı oldu.

Se ele não levantar a ponta do nariz constantemente para cima

Burnunun ucunu sürekli yukarıya doğru kaldırmazsa

Mal podes esperar para te levantar, porque há tanto para fazer

Sabahları kalkmak için sabırsızlanıyorsun. Her küçük işareti,

- Vou acordar cedo amanhã.
- Vou levantar cedo amanhã.
- Acordarei cedo amanhã.

Ben yarın erken kalkacağım.

- Eu costumo acordar às 6.
- Eu costumo me levantar às seis.

Ben genellikle altıda kalkarım.

Um ímã pode levantar e segurar muitos pregos de uma vez.

Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.

- Ela está acostumada a levantar cedo.
- Ela está acostumada a acordar cedo.

O erken kalkmaya alışkındır.

É melhor ir dormir sem jantar do que se levantar com dívidas.

Borçlarla uyanmaktansa akşam yemeği yemeden uyumak daha iyi.

Chegarem a Pando sem levantar suspeitas, com um grupo bastante grande de pessoas.

çok sayıda insan ve araçla Pando'ya gidebilmek için hazırlanmış bir hileydi.

- Eu disse: levante-se!
- Eu disse para você levantar!
- Eu disse para vocês levantarem!

Kalk dedim!

- Eu vou acordar cedo amanhã.
- Eu vou levantar cedo amanhã.
- Vou acordar cedo amanhã.

Yarın erken kalkacağım.

Temos de ter cuidado ao levantar isto com os dedos, caso algo passe a correr.

Parmaklarınızla kaldırırken altından hızlıca bir şey çıkması ihtimaline karşın dikkatli olun.

Você é a única pessoa que conheço que gosta de se levantar cedo de manhã.

Sen sabahleyin erken kalkmayı seven tanıdığım tek kişisin.

Para ser decapitado, ele insistiu em se levantar e ser decapitado pela frente , para que as

ısrar etti. , böylece

- A que horas de costume você se levanta?
- A que horas você geralmente se levanta?
- A que horas você costuma se levantar?

Genellikle saat kaçta kalkarsın?