Translation of "Fonte" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Fonte" in a sentence and their turkish translations:

A fonte secou.

Kuyu kurudu.

Fonte de vida.

Yaşam kaynağı.

Ouvi de uma fonte confiável.

Güvenilir bir kaynaktan duydum.

Você tem o código-fonte?

Senin kaynak kodun var mı?

Mostre-me o código fonte.

Bana kaynak kodunu göster.

Esta é a fonte de alimento

besin kaynağı budur

Ela é minha fonte de inspiração.

O benim ilham kaynağım.

Qual é a sua fonte favorita?

En sevdiğin yazı tipi nedir?

Tatoeba é uma fonte de sabedoria.

Tatoeba bir bilgelik kaynağıdır.

Quando você olha para a fonte estrangeira

yabancı olan kaynağa baktığınızda ise

Eu não posso revelar a minha fonte.

Kaynağımı söyleyemem.

Eu ouvi isso de uma fonte segura.

Bunu güvenli bir kaynaktan duydum.

Você já viu um fonte tão belo?

Hiç böylesine güzel bir film gördün mü?

Esta fonte foi construída no século XVIII.

Bu çeşme 18. yüzyılda inşa edilmiş.

E não queremos ficar sem fonte de luz.

Bir ışık kaynağı olmadan  mahsur kalmak istemeyiz.

Nossa religião não é a fonte do Alcorão

dinimizi ise kaynak olan Kuran'dan değil

Eles não têm nenhuma fonte alternativa de energia.

Onların alternatif enerji kaynakları yoktu.

Qual é a sua maior fonte de inspiração?

En büyük ilham kaynağınız nedir?

Eu recebi a notícia de uma fonte confiável.

Haberi güvenilir bir kaynaktan aldım.

Energia solar é uma fonte limpa de energia.

Güneş enerjisi temiz bir enerji kaynağıdır.

Os ovos são uma boa fonte de proteína?

Yumurtalar iyi bir protein kaynağı mıdır?

As bananas são uma boa fonte de potássio.

Muzlar iyi bir potasyum kaynağıdır.

De fato, havia uma fonte, mas ela secou.

Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.

Qual destes archotes será uma melhor fonte de luz?

Sizce hangi meşale en iyi ışık kaynağı olur?

A energia solar é uma nova fonte de energia.

Güneş enerjisi yeni bir enerji kaynağıdır.

E para um sobrevivente, são uma ótima fonte de alimento.

Bu, hayatta kalmak isteyenler için harika bir yiyecek kaynağı.

Muitas vezes, é sinal que encontraram uma fonte de alimento.

Bu genelde bir yiyecek kaynağı buldukları anlamına gelir.

Quando tentaram rastrear a sua origem, encontraram uma fonte provável:

Nereden geldiğini bulmaya çalıştıklarında ise olası bir kaynak buldular:

Os peixes constituem importante fonte de alimento para o homem.

Balık insanlar için önemli bir besin kaynağıdır.

O espinafre é uma rica fonte de ferro e cálcio.

Ispanak demir ve kalsiyum açısından zengin bir kaynaktır.

Se vamos entrar ali,  vamos precisar de uma fonte de luz.

İçeri gireceksek ışık kaynağına ihtiyacımız olacak.

A luz do sol é a principal fonte de vitamina D.

Güneş ışığı D vitamininin esas kaynağıdır.

E a principal fonte de alimento para inúmeros seres marinhos. Desde alevins...

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

No entanto, a única fonte de luz da lua era o sol

Oysaki Ay'ın tek ışık kaynağı Güneş'ti

Mas ovas são quase sempre uma bela fonte de energia para o sobrevivente,

Ama hayatta kalmak isteyen için yumurtalar harika enerji kaynağıdır.

As principais línguas-fonte da interlíngua são Português, Espanhol, Italiano, Francês e Inglês.

Kaynak olarak İnterlingua'ya hizmet eden ana diller Portekizce, İspanyolca, İtalyanca, Fransızca ve İngilizcedir.

Pesquisadores dizem que essa primeira pessoa foi a fonte de todas essas infecções...

Ve araştırmacılar bu kişinin tüm bu enfeksiyonların kaynağı olduğunu söylüyor...

A única maneira de parar a dor é bloquear a fonte da dor.

Ağrıyı durdurmanın tek yolu, ağrının kaynağını durdurmaktır.

Nossa fonte de vergonha é que aprendemos nossa história com fontes de outros países

bir utanç kaynağımızda bizim kendi tarihimizi başka ülkelerin kaynaklarından öğrenmemiz

Certo dia, quando estava perto da fonte, uma pobre mulher veio me pedir algo para beber.

Bir gün çeşmenin çevresindeyken fakir bir kadın içecek bir şey istemek için bana geldi.

Mas o que podemos fazer é continuar a missão e tentar ir buscar o antídoto à fonte,

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

Tom colocou um Band-Aid sobre sua pequena tatuagem de aranha para poder entrar numa fonte termal japonesa.

Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.

O abacate é uma potencial fonte de beta-sitosterol, composto químico muito usado no tratamento de doenças cardíacas.

Avokado, kalp hastalıklarının tedavisinde çok kullanılan kimyasal bir bileşik olan beta-sitosterol'un potansiyel bir kaynağıdır.