Translation of "Ficasse" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Ficasse" in a sentence and their turkish translations:

Tom queria que Maria ficasse.

Tom Mary'nin kalmasını istedi.

Eu gostaria que você ficasse.

Kalmanı isterim.

Ela lhe suplicou que ficasse.

O, onun kalmasını rica etti.

- Eu gostaria que você ficasse com isso.
- Gostaria que você ficasse com isso.

Buna sahip olmanı istiyorum.

Eu pedi a Tom que ficasse.

Tom'dan kalmasını rica ettim.

Eu apreciaria se você ficasse quieto.

Sessiz olursan minnettar olurum.

Eu gostaria que você ficasse com isso.

Buna sahip olmanı istiyorum.

Ficaria agradecido se você ficasse até amanhã.

Yarına kadar kalırsanız size minnettar olurum.

Ela não queria que ele ficasse mais.

O, onun daha fazla kalmasını istemedi.

Achei que sua casa ficasse no centro.

Evin şehir mekezinde sanıyordum.

Tom não queria que Mary ficasse sozinha.

Tom, Mary'nin yalnız olmasını istemedi.

Tom queria que Mary ficasse em casa.

Tom Mary'nin evde kalmasını istedi.

Eu não pedi que você ficasse aqui comigo.

- Senden benimle kalmanı rica etmedim.
- Sizden benimle kalmanızı rica etmedim.

Tom disse à Mary que ficasse em casa.

Tom Mary'ye evde kalmasını söyledi.

Ela lhe suplicou que ficasse um pouco mais.

O, biraz daha uzun kalması için ona yalvardı.

Tom queria que Mary ficasse um pouco mais.

Tom, Mary'nin biraz daha uzun kalmasını söyledi.

O médico a aconselhou que ficasse em casa.

Doktor ona evde kalmasını önerdi.

Talvez a coleira ficasse presa numa pedra, ou algo.

Belki de tasması bir kayaya falan takılmıştır.

Se você ficasse cego de repente, o que faria?

Birdenbire kör olsan ne yaparsın?

Tom queria que Mary ficasse em Boston com ele.

Tom, Mary'nin onunla Boston'da kalmasını istedi.

- Eu lhe disse que ficasse.
- Eu disse para ele ficar.

Ona kalmasını söyledim.

A Alemanha queria que a Rússia ficasse fora da guerra.

Almanya, Rusya'nın savaşın dışında kalmasını istiyordu.

Tom pediu a Mary que ficasse de olho em John.

- Tom, Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.
- Tom Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.

Nós dissemos a Tom que não ficasse fora até tarde.

Biz Tom'a geç saatlere kadar dışarıda kalmamasını söyledik.

Pendurou o paletó num cabide, pois não queria que ficasse enrugado.

Kırışmasını istemediği için ceketini askıya astı.

Ela pediu que eu ficasse até que a mãe dela viesse para casa.

Benden, annesi eve dönene kadar kalmamı istedi.

Tom disse a Mary que queria que ela ficasse de babá com seus filhos.

Tom, Mary'ye çocuklarının bebek bakıcılığını yapmasını istediğini söyledi.

Talvez fosse melhor se eu ficasse aqui dentro. Quem quer sair com o tempo assim?

Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?

- Eu disse para o Tom ficar.
- Disse para o Tom ficar.
- Pedi ao Tom que ficasse.

Tom'a kalmasını söyledim.

- O Tom pediu à Mary que ela ficasse quieta.
- O Tom pediu à Mary para ela ficar quieta.

Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.

O menino, ao ver uma borboleta, começou a correr atrás dela, provocando a ira de sua mãe, que lhe ordenou que ficasse quieto enquanto ela fofocava com a vizinha.

Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.