Translation of "Entrar" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Entrar" in a sentence and their turkish translations:

- Deveríamos entrar.
- Nós deveríamos entrar.
- Devemos entrar.

İçeri girmeliyiz.

- Eu vou entrar.
- Vou entrar.

Ben içeri gireceğim.

- Vamos entrar.
- Nós vamos entrar.

İçeri girelim.

- Eu quero entrar.
- Quero entrar.

İçeri girmek istiyorum.

- Eu consegui entrar.
- Consegui entrar.

İçeri girmeyi başardım.

- Tenho que entrar.
- Eu tenho que entrar.
- Tenho de entrar.

- İçeri girmem gerekiyor.
- İçeri girmeliyim.
- İçeri girmek zorundayım.

- Mande-o entrar.
- Faça-o entrar.

Onu içeriyi göster.

Vamos entrar.

Hadi aralarına girelim.

Posso entrar?

- Girebilir miyim?
- Girmeye iznim var mı?

Quer entrar?

- İçeri girmek ister misin?
- İçeri girmek ister misiniz?

Pode entrar.

Girebilirsin.

- Você quer vir para dentro?
- Você quer entrar?
- Vocês querem entrar?
- Quer entrar?

İçeri gelmek ister misin?

- Você pode entrar agora.
- Vocês podem entrar agora.

Şimdi içeri girebilirsin.

- Quem deixou ela entrar?
- Quem a deixou entrar?

Onun içeri girmesine kim izin verdi?

- Tom não pode entrar.
- Tom não consegue entrar.

Tom içeri giremez.

- Não deixe Tom entrar.
- Não deixem Tom entrar.

Tom'un içeri girmesine izin verme.

- Quem te deixou entrar?
- Quem deixou você entrar?

İçeri girmene kim izin verdi?

Certo, vamos entrar.

Peki, içeri girelim.

Deixe-me entrar.

İçeri girmeme izin ver.

Ninguém pode entrar.

Kimse içeri giremez.

Deixe-nos entrar.

İçeri girmemize izin ver.

Tom quer entrar?

Tom buraya gelmek istiyor mu?

Deixe-o entrar.

İçeri girsin.

Eu preciso entrar.

- İçeriye girmem gerekiyor.
- İçeriye girmeliyim.

Como vamos entrar?

İçeriye nasıl gireceğiz?

- "Posso entrar?" "Sim, certamente."
- "Posso entrar?" "Sim, com certeza."

" İçeri girebilir miyim?" "Evet, kesinlikle. "

- Eu posso entrar aí agora?
- Posso entrar aí agora?

Şimdi oraya girebilir miyim?

- Eu não vou entrar lá.
- Não vou entrar lá.

Ben oraya gitmeyeceğim.

- Você não está autorizado a entrar lá.
- Você não pode entrar lá.
- Não é permitido entrar ali.
- Não se pode entrar lá.

Sana orada izin verilmez.

Vamos entrar nesse trabalho

Bu işe girelim

Vamos entrar neste negócio

Gel bu işe girelim

Deixei o gato entrar.

Ben kedinin içeri girmesine izin verdim.

Com licença, posso entrar?

Affedersiniz, içeri girebilir miyim?

Você gostaria de entrar?

İçeri gelmek ister misiniz?

Você não pode entrar.

İçeri giremezsin.

Você pode entrar agora.

Şimdi girebilirsin.

Não escutamos você entrar.

İçeri girdiğini duymadım.

Nós vimos você entrar.

İçeri girdiğini gördük.

É melhor você entrar.

İçeri girsen iyi olur.

Você não precisa entrar.

İçeri girmene gerek yok.

Alguém está tentando entrar.

Birisi içeri girmeye çalışıyor.

Você não vai entrar?

- İçeri gelmiyor musun?
- İçeri gelmiyor musunuz?

Pode entrar se quiser.

İstersen içeriye girebilirsin.

Eles não vão entrar.

Onlar içeri gelmeyecekler.

Tom não pode entrar.

Tom giremez.

Eu os vi entrar.

Onların içeriye girdiğini gördüm.

Bata antes de entrar.

İçeri girmeden önce kapıyı çal.

Decidiram entrar no quarto.

Odaya girmeye karar verdiler.

Eu vou entrar primeiro.

Önce ben gireceğim.

- Entre.
- Pode entrar!
- Entre!

İçeri gel.

Você não quer entrar?

İçeri girmek ister misin?

- Por favor, chame antes de entrar.
- Por favor, chama antes de entrar.

Lütfen girmeden önce kapıyı çalın.

- Não deixe ninguém entrar neste edifício.
- Não deixem ninguém entrar neste prédio.

Bu binada kimseye izin verme.

Certo, quer entrar na mina?

Tamam, madene girmek istiyorsunuz demek?

Estão a entrar na fenda.

Köpek balıkları tam olarak kayanın dibine geldi.

Por favor, deixe-me entrar.

Lütfen girmeme izin ver.

Eu não posso entrar aí.

Oraya giremem.

Achamos que você deveria entrar.

İçeriye girmeniz gerektiğini düşünüyoruz.

Você não precisa entrar lá.

Oraya gitmek zorunda değilsin.

Tom deixou o gato entrar.

Tom kedinin içeri girmesine izin verdi.

Não deixe o cachorro entrar.

Köpeğin içeri girmesine izin vermeyin.

Eu decidi entrar na política.

- Siyasete girmeye karar verdim.
- Politikaya girmeye karar verdim.

Estou tentando entrar em forma.

Forma girmeye çalışıyorum.

Se importa se eu entrar?

İçeri gelmemin bir sakıncası var mı?

- Por favor, entre.
- Queiram entrar.

Lütfen içeri gel.

Você acha que devemos entrar?

İçeri girmemiz gerektiğini düşünüyor musun?

Eu preciso entrar na cidade.

Şehre gitmem gerekiyor.

Tom me convidou para entrar.

Tom beni içeriye davet etti.

Tom não precisa entrar lá.

Tom oraya gitmek zorunda değil.

Deixe-nos entrar, por favor.

- İçeriye girmemize izin verin lütfen.
- Lütfen bizi içeri al.

Tente não entrar em pânico.

Panik yapmamaya çalış.

Não vamos entrar em detalhes.

Ayrıntıya girmeyelim.

Ela o convidou para entrar.

Onu içeri davet etti

Tom precisa entrar em forma.

Tom forma girmeli.

Se você não entrar com o pé direito ao entrar em algum lugar

Bir yere girerken sağ ayakla girmezseniz

Eu pensava que ia entrar naquele bar, mas eles não me deixaram entrar.

O bara gideceğimi düşündüm ama onlar benim içeri girmeme izin vermedi.

- Você está proibido de entrar neste lugar.
- Você está proibido de entrar aqui.

- Bu yere giriş yasaklandı.
- Buraya girişiniz yasaklandı.

Vamos entrar um pouco mais detalhadamente

şimdi biraz daha ince ayrıntıya girelim

Vi um estranho entrar nessa casa.

Bir yabancının o eve girdiğini gördüm.

Nós não podemos deixar Tom entrar.

Tom'un içeri girmesine izin veremeyiz.

Limpe os pés antes de entrar.

İçeri girmeden önce ayaklarınızı silin.

Precisamos de uma senha para entrar.

Girmek için şifreye ihtiyacımız var.

Tom foi o último a entrar.

Tom giren son kişiydi.

Os guardas nos impediram de entrar.

Gardiyanlar içeri girmemizi engelledi.

Eu pensei ter ouvido você entrar.

İçeri girdiğini duyduğumu düşündüm.

Como é que nós vamos entrar?

İçeriye nasıl gireceğiz?

Tom ajudou Maria entrar no carro.

Tom Mary'nin arabaya binmesine yardım etti.