Translation of "Cria" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Cria" in a sentence and their turkish translations:

Cria uma faísca.

Bir kıvılcım çıkaracak.

A cria desaparecida.

Kayıp yavru.

Tem uma cria.

Bebeği var.

Tom cria cavalos árabes.

Tom Arap atları yetiştirir.

A paixão cria sofrimento.

Tutku acı yaratır.

Tom cria pombos-correio.

Tom yarış güvercini yetiştiriyor.

Cria um mapa do horizonte...

Ufkun haritasını çıkarır.

Isso também cria uma vulnerabilidade

bu da güvenlik açığı oluşturuyormuş

Minha cachorra está de cria.

Köpeğim hamiledir.

Ele cria gado e cavalos.

O, sığır ve atları besler.

E este padrão cria uma expectativa.

Bu kalıp beklenti yaratıyor.

Outro caranguejo-eremita cria uma distração.

Başka bir keşiş yengeci ortalığı karıştırıyor.

Ele cria gado para o mercado.

O, satmak için sığır besler.

Uma cria jovem é a presa ideal.

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Finalmente, a cria ouve um chamamento familiar.

Yavru, nihayet tanıdık bir çağrı duyuyor.

A cria ainda precisa de ser transportada.

Bebeği hâlâ taşımak gerekiyor.

A sua força gravítica combinada cria marés

Hepsinin çekim gücü birleşince en güçlü gelgitler oluşur.

Há que proteger a cria recém-nascida.

Yenidoğanı korumaları gerek.

A cria pode alimentar-se em segurança.

Yavru, güven içinde beslenebilir.

Tom não cria nem gato nem cachorro.

Tom'un bir kedi ya da bir köpeği yok.

Aquele esquisitão cria baratas em caixa de fósforo.

O ucube bir kibrit kutusunda hamam böcekleri yetiştirir.

A cria pequena é mais ágil sobre as rochas.

Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.

Esta cria tem apenas duas semanas. E tem fome.

Bu yavru en fazla iki haftalık. Ve aç.

"Pedra que rola não cria lodo" é um provérbio.

"Yuvarlanan taş yosun tutmaz" bir atasözüdür.

Uma nação cria música — o compositor apenas a arranja.

Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.

Um encontro pode ser fatal para a sua cria irrequieta.

Karşı karşıya gelirlerse toy yavrusu hayatından olabilir.

Ainda a amamentar a cria e com um enorme apetite,

Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...

Os penhascos proporcionam alguma segurança. Mas a cria ficou para trás.

Sarp kayalıklar biraz güvenlik sağlıyor. Ama bu kız geride kalıyor.

cria o ambiente perfeito para que os animais recuperem os seus hábitos.

hayvanların vahşi yaşamlarına dönmeleri için mükemmel bir ortam sağlıyor.

E a vida não é fácil para uma cria de urso-marinho-meridional.

O hayat, kürklü fok yavrusu için hiç kolay değil.

As câmaras térmicas revelam aquilo que detetam... Sangue quente na barbatana da cria.

Termal kameralar algıladıkları şeyi bize gösteriyor. Yavrunun yüzgecindeki sıcak kan.

Os jovens estão a ficar com sede. A cria recém-nascida está exausta.

Küçükler susamaya başladı. Yenidoğan bitap düşmüş durumda.

Ele imediatamente cria uma empresa de desenvolvimento de software e hardware chamada Next

Hemen kendine Next adında yazılım ve donanım geliştirme şirketini kuruyor

Como as pessoas adoram dinheiro, como o dinheiro cria um ambiente falso para você

insanların paraya nasıl taptığı paranın sana nasıl bir sahte çevre oluşturduğu

Quando ocorre um ataque, é normalmente a resposta de uma mãe a proteger a cria.

Bir saldırı varsa bu genellikle yavrusunu koruyan bir annenin tepkisidir.

Então, ele tira 25 fotos e cria uma gravação de vídeo adicionando-a em segundos.

Yani 25 tane fotoğraf çekiyor saniyede bu fotoğrafları arka arkaya ekleyerek bir video kaydı oluşturuyor

Não existe nada que seja bom ou mau: nossa mente é que cria esses rótulos.

İyi ya da kötü bir şey yoktur fakat düşünme onu öyle yapar.

Se você cria frases em turco e estônio no Tatoeba, há uma grande chance de que você seja boracasli.

Tatoeba'da Türkçe ve Estonca cümle yaratıyorsanız, büyük olasılıkla boracaslı'sınızdır.

A cria recém-nascida não aguenta percorrer grandes distância de dia. Têm de avançar o máximo possível enquanto está fresco.

Gündüzleri uzun yol gitmek bu yeni doğmuş yavru için çok zor. Hava serinken olabildiğince yol almalılar.