Translation of "Convenceu" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Convenceu" in a sentence and their turkish translations:

Tom me convenceu.

Tom beni ikna etti.

Você me convenceu.

Beni ikna ettin.

Tom quase me convenceu.

Tom neredeyse beni ikna etti.

Como você o convenceu?

Onu nasıl ikna ettin?

Tom não me convenceu.

Tom beni ikna etmedi.

- Como convenceu Tom a fazer isso?
- Como convenceu Tom a fazer aquilo?

Tom'u onu yapmaya nasıl ikna ettin?

A explicação dele me convenceu.

Onun açıklaması ile ikna edildim.

Muito bem, você me convenceu.

- Peki, beni ikna ettin.
- Peki, beni ikna ettiniz.

Você ainda não me convenceu.

Beni henüz ikna etmedin.

Tom convenceu Maria a ir.

Tom Mary'yi gitmeye ikna etti.

Ele nos convenceu da inocência dela.

Masum olduğuna beni ikna etti.

Tom convenceu a Mary a ajudar.

Tom Mary'yi yardım etmeye ikna etti.

Tom convenceu Maria a ajudá-lo.

Tom Mary'yi ona yardım etmesi için ikna etti.

Como você convenceu Tom a cantar?

Tom'u şarkı söylemeye nasıl ikna ettin?

Com essas palavras, Tom finalmente convenceu Maria.

Tom nihayet bu sözlerle Mary'yi ikna etti.

Com essas palavras, Maria finalmente convenceu Tom.

Mary nihayet bu sözlerle Tom'u ikna etti.

Tom convenceu Mary a mudar de ideia.

Tom Mary'yi fikrini değiştirmesi için ikna etti.

Tom convenceu Mary a almoçar com ele.

Tom Mary'yi onunla öğle yemeği yemeye ikna etti.

Tom me convenceu de que eu estava errado.

Tom hatalı olduğuma beni ikna etti.

- O Tom convenceu o pai dele a parar de fumar.
- O Tom convenceu o seu pai a parar de fumar.

Tom babasını sigara içmeyi bırakmaya ikna etti.

Tom me convenceu a ir à igreja com ele.

- Tom onunla kiliseye gitmem için benimle konuştu.
- Tom beni onunla kiliseye gitmeye ikna etti.
- Tom beni kendisiyle kiliseye gitmeye ikna etti.
- Tom beni kiliseye onunla gitmeye ikna etti.

Ele me convenceu de que não era culpa dele.

- Bunun kendi hatası olmadığına beni ikna etti.
- Onun onun suçu olmadığına beni ikna etti.

Minha esposa me convenceu a comprar um carro novo.

Karım yeni bir araba almam için beni ikna etti.

O que convenceu Fadil a se tornar um muçulmano?

Fadıl'ı Müslüman olmaya ne ikna etti?

Como o Tom convenceu a Mary a casar com ele?

Tom Mary'yi onunla evlenmesi için nasıl ikna etti?

Ela convenceu o marido a passar as férias na França.

O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.

Ele convenceu a filha dele a não se casar com Tom.

O, kızını Tom'la evlenmemesi için ikna etti.

Tom convenceu a Mary a ir para a festa com ele.

Tom Mary'yi kendisiyle partiye gitmeye ikna etti.

Como você convenceu o Tom a ir para Boston com você?

Tom'u seninle Boston'a gitmeye nasıl ikna ettin?

- Tom persuadiu Mary a não ir.
- Tom convenceu Mary a não ir.

Tom gitmemesi için Mary'yi ikna etti.

Eu fui aquele que convenceu o Tom a parar de fazer aquilo.

Bunu yapmayı bırakması için Tom'u ikna eden kişi bendim.

Fui eu quem convenceu o Tom que ele deveria aprender como fazer isso.

Tom'u, bunu nasıl yapacağını öğrenmesi gerektiğine ikna eden kişi benim.

- O Sr. Suzuki convenceu o filho dele a largar o plano de estudar no exterior.
- O Sr. Suzuki convenceu o filho a largar o seu plano de estudar no exterior.

Bay Suzuki oğlunu yurt dışında eğitim görme planından vazgeçmesi için ikna etti.

O reitor convenceu Kemal Sunal, dizendo que deveríamos informar a imprensa na cerimônia de formatura.

dekan ise bari mezuniyet töreninde basına haber verelim diyerek ikna etti Kemal Sunal'ı