Translation of "Alta" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Alta" in a sentence and their turkish translations:

- Leia em voz alta.
- Leiam em voz alta.

Yüksek sesle okuyun.

Mary é alta.

Mary uzun boylu.

Estou ficando alta.

Kafam güzelleşiyor.

Que árvore alta!

Bu ne kadar yüksek bir ağaç!

Perigo! Alta tensão.

Tehlike! Yüksek voltaj.

- A sua mulher é alta?
- A sua esposa é alta?

Eşin uzun mu?

- Esta é um árvore bem alta.
- Esta é uma árvore muito alta.
- Esta árvore é muito alta.

Bu çok uzun bir ağaç.

Ela não é alta.

O uzun boylu değil.

Tenho uma febre alta.

Benim yüksek ateşim var.

A ponte é alta.

Köprü yüksek.

Ela é muito alta.

O çok uzun boylu.

Essa árvore é alta.

- Bu ağaç uzun.
- Bu ağaç uzundur.

Cantamos em voz alta.

Biz yüksek sesle şarkı söyledik.

Tua filha é alta.

Senin kızın uzun boylu.

Leia em voz alta.

- Sesli oku.
- Yüksek sesle oku.

Caverna fresca? Ou árvore alta?

Serin mağarada mı, yüksek ağaçta mı?

Morcegos também têm alta resistência

yarasaların da direnci yüksek

Se você tiver febre alta,

ateşiniz yüksekse,

Ele tem uma voz alta.

O yüksek bir sese sahip.

A música está alta demais.

Müzik çok gürültülü.

Eu falei em voz alta.

Yüksek sesle konuşuyordum.

Tom está com febre alta.

Tom'un yüksek ateşi var.

Ela falou em voz alta.

O, yüksek sesle konuştu.

Como esta árvore é alta!

Bu ağacın boyu ne kadardır!

- Tenho pressão alta.
- Sou hipertenso.

Yüksek tansiyonum var.

Não pense em voz alta!

Yüksek sesle düşünme!

- Ela é quase tão alta quanto eu.
- Ela é quase tão alta como eu.

O, neredeyse benim kadar uzundur.

E se sua resistência é alta

ve sizin direnciniz yüksekse

Leia o livro em voz alta.

Kitabı yüksek sesle okuyun.

O fogo destruiu a construção alta.

Yangın yüksek binayı tahrip etti.

Por favor, fale em voz alta.

Lütfen yüksek sesle konuşun.

Leia a história em voz alta.

Hikayeyi yüksek sesle oku.

Você alcança a prateleira mais alta?

Üst raftaki şeye ulaşabilir misin?

Esta montanha não é tão alta.

Bu dağ yüksek değildir.

Um raio atingiu a árvore alta.

Bir yıldırım uzun boylu ağacı vurdu.

A sua pressão sanguínea está alta.

Tansiyonun çıkmış.

Kumiko é tão alta quanto Tom.

Kumiko Tom kadar uzundur.

Ela é mais alta que ele.

O ondan daha uzun boyludur.

Quero escalar a montanha mais alta.

En yüksek dağa ulaşmak istiyorum.

- É difícil respirar quando a umidade está alta.
- É difícil respirar quando a humidade é alta.

Nem oranı yüksek olduğunda nefes almak zordur.

- Elena é a menina mais alta da classe.
- Elena é a garota mais alta da classe.

Elena sınıfında en uzun kız.

Você notou que a resistência era alta?

fark ettiniz mi direnci yüksekti hani

Ela talvez fosse mais alta que você.

O senden daha uzun olabilir.

Ele leu a carta em voz alta.

O, mektubu yüksek sesle okudu.

Eu estava com uma febre muito alta.

Çok yüksek ateşim vardı.

A maré alta levanta todos os barcos.

Yükselen bir gelgit tüm tekneleri kaldırır.

Esta parede é mais alta que essa.

Bu duvar oradakinden daha uzundur.

Ela é quase tão alta quando você.

O neredeyse senin kadar uzun boylu.

O jovem príncipe falou em voz alta.

Genç prens yüksek bir sesle konuştu.

Tom leu o documento em voz alta.

Tom belgeyi yüksek sesle okudu.

Ela não é tão alta quanto ele.

O,onun kadar uzun değil.

Ela é muito mais alta que eu.

O benden çok daha uzun.

Tom leu a carta em voz alta.

Tom mektubu yüksek sesle okudu.

Tom leu a estória em voz alta.

Tom hikayeyi yüksek sesle okudu.

Ela era uma loira alta e elegante.

O, bir uzun ince sarışındı.

Jane ficou mais alta que a mãe.

Jane annesinden daha uzun oldu.

Ele leu o poema em voz alta.

Şiiri yüksek sesle okudu.

- O Elbrus é a montanha mais alta da Europa.
- Elbrus é a montanha mais alta da Europa.

Elbruz Dağı Avrupa'nın en yüksek dağıdır.

- Como posso baixar minha pressão alta sem remédios?
- Como posso baixar minha alta pressão sanguínea sem medicamentos?

İlaç almadan yüksek tansiyonumu nasıl düşürebilirim?

- O Everest é a mais alta montanha do mundo.
- O Everest é a montanha mais alta do mundo.

Everest dünyanın en yüksek dağıdır.

Nancy é a menina mais alta da turma.

Nancy sınıfında en uzun boylu kız.

Qual é a montanha mais alta do Japão?

Japonya'daki en büyük dağ nedir?

Sua febre ainda estava alta uma hora depois.

Onun ateşi bir saat sonra hâlâ yüksekti.

Qual é a montanha mais alta da Alemanha?

Almanya'nın en yüksek dağı hangisidir?

Qual é a montanha mais alta do mundo?

Dünyadaki en yüksek dağ hangisi?

É possível viajar a uma velocidade tão alta?

Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?

- Você é tão alto.
- Você é tão alta.

Çok uzunsun.

Esta é a torre mais alta do Japão.

- Bu, Japonya'nın en yüksek kulesi.
- Bu Japonya'da en yüksek kule.
- Bu, Japonya'daki en yüksek kuledir.

Esta árvore é quase tão alta como aquela.

Bu ağaç yaklaşık şu ağaç kadar uzundur.

A ponte é multo longa e muito alta.

Köprü çok uzun ve çok yüksek.

Vou falar com ele sobre a música alta.

Onunla yüksek sesli müzik hakkında konuşacağım.

A princesa vive na parta alta da torre.

Prenses kulenin tepesinde yaşıyor.

- Sou tão alto como ele.
- Sou tão alta como ele.
- Sou tão alto quanto ele.
- Sou tão alta quanto ele.

Ben onun kadar uzun boyluyum.

- Ela é muito maior que eu.
- Ela é muito mais alta que eu.
- Ela é bem mais alta que eu.

O benden çok daha uzun.

A alta pluviosidade anual desta região deixa tudo húmido.

Bu bölgedeki yıllık yağışlar her şeyi ıslatıyor.

Tom é a pessoa mais alta em sua turma.

Tom sınıfında en uzun kişi.

O Zugspitze é a montanha mais alta da Alemanha.

Zugspitze Almanya'nın en yüksek dağıdır.

- Você é grande?
- Você é alto?
- Você é alta?

Uzun boylu musun?

Ele empresta dinheiro a uma alta taxa de juros.

Parasını yüksek faiz oranıyla ödünç veriyor.

Qual é a montanha mais alta que você escalou?

Tırmandığın en yüksek dağ hangisi?

A indústria automobilística alemã produzem carros de alta qualidade.

Alman otomobil endüstrisi mükemmel arabalar üretir.

O Tom recebeu alta no hospital no mês passado.

Tom geçen ay hastaneden bırakıldı.

Layla morava em um bairro de classe média alta.

Leyla üst orta sınıf bir semtte yaşıyordu.

Sua alta renda proporcionou-lhe uma vida de prosperidade.

Yüksek geliri ona bir refah ömür sağladı.

O cocuruto é a parte mais alta da cabeça.

Taç başın üzerinde.

Mas a maré alta atraiu perigos maiores até à costa.

Fakat yüksek gelgit, kıyıya daha büyük tehlikeler çekmiş durumda.

A firma é conhecida pelos seus produtos de alta qualidade.

- Firma yüksek kaliteli ürünleriyle tanınmaktadır.
- Firma yüksek kaliteli ürünleri ile tanınır.

O Tom não gosta de clubes onde há música alta.

Tom yüksek sesli müziğin olduğu kulüpleri sevmiyor.

- Sou tão alta quanto Tom.
- Sou tão alto quanto Tom.

- Ben Tom kadar uzunum.
- Tom'la aynı boydayım.