Translation of "Tak" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Tak" in a sentence and their turkish translations:

- Tak myślę.
- Tak uważam.

Öyle inanıyorum.

Tak, też tak myślę.

Evet. Ben de öyle düşünüyorum.

Tak.

Bunun cevabı evet.

Tak!

Evet!

- Byłem tak nieszczęśliwy.
- Byłam tak nieszczęśliwa.

Ben çok mutsuzdum.

- Chyba tak.
- Tak mi się wydaje.

- Ben öyle düşünüyorum.
- Sanırım öyle.

Albo tak.

Ya da böyle.

Było tak.

Olan şey şuydu,

Umiesz tak?

Onu yapabilir misin?

Tak, dwa.

Evet, iki tane.

Tak, czasami.

Evet, bazen.

Tak, płaczę.

Evet, ben ağlıyorum.

Tak lubimy.

Biz de onu böyle seviyoruz.

Tak, chętnie.

Evet, memnuniyetle.

Tak myślałem.

O benim tahminimdi.

Powiedzielibyśmy tak.

güvene ihtiyacımız var.

Chyba tak.

Sanırım öyle.

Tak, wiem.

Evet, bunu biliyorum.

Ach tak.

Haa tamam.

- Tak.
- No.

Evet.

Tak zrobiłem.

Ben öyle yaptım.

Tak, troszeczkę.

Evet, birazcık.

Tak, proszę.

Evet, lütfen.

Tak, oczywiście.

Evet, elbette.

Tak sądzę.

Ben öyle düşünüyorum.

Tak zrobię.

Onu yapacağım.

- Słucham?
- Tak?

Evet?

Tak czy tak nie mam własnej opinii.

Şöyle ya da böyle bir fikrim yok.

- Nie, to nie tak.
- Nie uważam tak.

Hissettiğim o değil.

- Nie irytuj się tak.
- Nie denerwuj się tak.

Bu kadar kızma.

Tak jak Amerykanie lubią bejsbol, tak Brytyjczycy - krykiet.

Tıpkı Amerikalıların Beyzbolu sevdiği gibi, İngilizler kriketi severler.

Można przebudować tak,

zamana ve çağa uymak ayak uydurmak için

I tak było.

Aldım da.

Tak, to pstrąg!

Evet, bir alabalık!

Tak, spójrzcie, czarny!

Evet, bakın, siyah.

Tak, patrzcie, czarny!

Evet, bakın, siyah!

Leci to tak.

Böyle bir şey oluyor.

Tak, proszę pana.

Evet efendim.

Tak, to on.

Evet, işte.

Tak, każda ampułka.

Evet, hem de her biri.

Tak, każda ampułka.

Evet, hem de her biri.

Już powiedział "tak".

O zaten Evet dedi.

- Jadłeś już? - Tak.

"Sen yemek yedin mi?" "Evet, yedim"

Tak czy nie?

Evet mi, hayır mı?

To nie tak.

- Durum böyle değil.
- O, kanıt değildir.
- Olay bu değil.

Tak, możemy jechać.

Evet, gidebiliriz.

Nie mów tak.

- Öyle söyleme.
- Öyle konuşma.

Tak się zaczęło.

O böyle başladı.

Sam tak powiedziałeś.

Kendin öyle söyledin.

Tak się cieszę.

Çok memnun oldum.

Wyglądasz tak pięknie.

Çok güzel görünüyorsun.

Naprawdę tak myślisz?

Cidden düşündüğün bu mu?

Wszyscy tak mówili.

Herkes öyle söyledi.

Tak musi być.

Bu öyle olmalı.

Tak mi powiedzieli.

Onlar bana öyle söyledi.

Proszę, powiedz „tak”.

Lütfen 'evet' de!

Tak, rozumiem. Dziękuję.

- Evet, anlıyorum. Teşekkür ederim.
- Evet, anlıyorum. Teşekkürler.

Jesteście Niemcami, tak?

Siz Almansınız, değil mi?

Skoro tak mówisz...

Eğer öyle diyorsan.

Tak. To prawda.

Evet, o doğru.

Według niego, tak.

Ona göre, evet.

Wygląda to tak.

ne demek istediğimi anlarsınız.

„Ja?” „Tak, ty!”

"Ben mi?" "Evet, sen!"

Byłem tak głodny.

Ben çok açtım.

Tak, ile kosztują?

Evet, ne kadar bunlar?

- To prawda.
- Tak.

Evet.

Tak, to Anthony.

Evet, o Anthony.

Zawsze tak było.

Her zaman böyle olmuştur.

Tak nam przykro.

Çok üzgünüz.

Jest tak wiele.

Çok fazla şey var.

Nie uważamy tak.

Öyle olduğunu düşünmüyoruz.

Już tak późno?

Bu o kadar geç mi?

Powiedziałbym, że tak.

- Evet derdim.
- Ben evet derdim.

Też tak myślę.

Aynı fikirdeyim.

Zawsze tak mówią.

Onların her zaman söylediği budur.

Nie powiedziałeś tak.

Öyle söylemedin.

Też tak myślałam.

Ben de öyle düşündüm.

Tak, jestem ubezpieczona.

Evet, benim sigortam var.

Niech tak będzie.

- Varsın öyle olsun.
- Olsun.

Tak rozprzestrzeniamy syfilis.

Frengiyi bu şekilde yaydık.

Nie mówcie tak.

Öyle konuşma.

Wszyscy tak uważają.

Herkes öyle düşünüyor.

- Cóż, to nie do końca tak.
- Cóż, to nie całkiem tak.
- Cóż, to niezupełnie tak.

Şey, bu tam olarak doğru değil.

- Jak sobie pościelesz, tak się wyśpisz.
- Tak zbierzesz, jak posiejesz.

- Geleceği varsa göreceği de var.
- İnsan ektiğini biçer.

- "Czy tobie podoba się podróżować?" "Tak."
- "Czy lubisz podróżować?" "Tak."

“Seyahat etmeyi sever misin?” “Evet.”