Examples of using "Dwa" in a sentence and their turkish translations:
İki bira lütfen.
Evet, iki tane.
Bir... İki... Üç.
Buna ilişkin iki genel yaklaşım var.
Bu ülkelerde önceden gördüğümüz iki ev seçtik,
İki tilki yakaladık.
Onu iki kez kontrol ettim.
İki kek vardı.
İki hamburger sipariş ettim.
İki yetişkin bileti, lütfen.
İki kedim var.
İki çiçeğim var.
İki arabam var.
İki tane bilgisayarın var mı?
İki sorum var.
Odada 2 tane pencere var.
İki gün önce soğuk algınlığı oldum.
iki hayatım olsa
İki yıl boyunca çok sıkıntılar çektim.
Odada 2 tane pencere var.
- Savaş iki yıl sürdü.
- Savaş iki sene sürdü.
İpten iki metre kesti.
Onun iki kedisi var.
Onun iki arabası var.
Ken iki kedi besler.
Ben iki kez orada bulundum.
- Tom'un iki tane bilgisayarı var.
- Tom'da iki adet bilgisayar var.
Yaklaşık iki hafta içinde.
O, iki paundluk tereyağ aldı.
- Boston'a iki kez gittim.
- Boston'u iki kez ziyaret ettim.
Mars'ın iki uydusu var.
Sadece iki parça mobilya aldık.
O, iki düzine yumurta satın aldı.
Bisikletlerin iki tekerleği vardır.
Erkekler şu iki tepkiden birini veriyor.
İki yıl önce kürtaj oldum.
Yangında iki ev yandı.
Ondan iki çıkarsa sekiz kalır.
İspanyolların iki tane soyadları vardır.
Onun 2.000 kitabı vardır.
Köpeğimi günde iki kez beslerim.
Köpeğe iki parça et verdim.
- Bir artı iki üç eder.
- Bir ile ikiyi toplarsanız sonucu üç olur.
Arabası iki yaşında.
İki gün içinde görüşürüz.
İki kere yedi on dörttür.
Londra'da iki hafta kaldık.
Bu sinemanın iki katı var.
Onların iki gölgesi örtüşüyor.
Senin için iki tane sorum var.
Odamın iki penceresi vardır.
İki kez Boston'a gittim.
Boston'a iki kez gittim.
- Bana bir ya da iki gün verin.
- Bana bir veya iki gün verin.
- Bana bir iki gün vakit ver.
- Bana bir iki gün ver.
- Bana bir iki gün verin.
İki gün önce bir kamera aldım.
Burada birkaç gün kalacağım.
İki kez Pariste bulundum.
Maç için iki tane biletim var.
Bu kelimenin iki anlamı var.
İstasyon iki metre uzakta.
O iki gün önceydi.
Hayvanat bahçesinde iki tane okapi var.
Kyoto'ya iki kez gittim.
Onun büyük bir evi ve iki arabası var.
O, benden iki yaş büyüktür.
Bilim insanları aslında en az iki farklı açıklama öne sürdü.
Tamam, iz sürmek için iki yol var.
her iki fikri de alıp tek fikirde birleştirebilirim.
İki gün sonra adaya vardık.
İki toplantı çakışıyor.
İki yıl önce ektopik gebeliğim vardı.
O, iki yıl önce okulu bıraktı.
Onun bir kedisi ve iki köpeği var.
O, Paris'e iki yıl önce gitti.
İki gün boyunca otelde kaldı.
Onun büyük bir evi ve iki arabası var.
Sadece iki veya üç kadeh içtim.
İneğini iki atla değiştirdi.
O, iki yıldır burada mı yaşıyor?
Gidişini iki gün erteledi.
O, iki kez İngiltere'de bulundu.
Çin'e iki yıl önce gittim.
Anne ve kız iki kuşağı temsil etti.
Ben yaklaşık iki hafta içinde gelirim.
İki ay önce Tokyo'ya geldim.
Haftada iki kez anneannemi ziyaret ederim.
Haftada iki kez televizyon izlerim.
Zaten hayatını iki kez kurtardım.
Bana iki kez söylemek zorunda değilsin.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
- O, benim iki katım kadar yaşlıdır.
Bu tükenmez kalemi iki dolara satın aldım.
Onu sana iki gün önce gönderdim.