Examples of using "Miejscu" in a sentence and their turkish translations:
Kımıldama.
İşte geldik!
Yerinde olsam ona güvenirim.
Onu serin bir yerde tut.
Biz neredeyse oradayız.
- Doğru yerdesin.
- Doğru yerdesiniz.
- Yerinde olsam onu yapmam.
- Yerinde olsam, yapmam.
Bu, tek yerde kalarak yapılır.
Zaman damgasını buraya koydum,
Yerinde olsam ona yardım ederim.
Noktada on polis memuru vardı.
Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
Yerinde olsam, şunu alırım.
Senin yerinde olsam, farklı hareket ederim.
Benim yerimde ne yapardın?
Burada yemek için mi yoksa çıkarmak için mi?
Tam burada kalmak daha güvenlidir.
O, yarışta beşinci geldi.
"Keyif" aldım derken, ki orası için tuhaf bir kelime,
Sizin durumunuzda olsam, aynı şeyi yaparım.
- Benim yerimde olsaydın ne yapardın?
- Yerimde olsan ne yaparsın?
Burada bir tapınak vardı.
Senin yerinde olsam, ona güvenirim.
Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.
Onun hepsi bu yerde başladı.
Tom bana bu yerden bahsetti.
Sanırım doğru yoldayım.
Sen kaza geçirdiğinde ben olay yerindeydim.
Yorumunuz uygun değil.
Senin yerinde olsam doktoru ararım.
Bu alanda sigara içmek yasaktır.
Burada sigara içmeyin, lütfen.
Tom'un yerinde olmak istemem.
ve solunum sisteminin parçalarını yerine sabitleyip
Yerinde olsam böyle bir şey yapmazdım.
Yerinde olsam, burs için müracaat ederim.
Yerinde olsam, onunla yaşamam.
- Ben güvenli bir yerde olduğunu umuyorum.
- Umarım güvenli bir yerdesindir.
Ben Tom olsaydım Mary'nin yüzüne yumruk atardım.
Babam bana bu yerden bahsetti.
Burada sigara içmeye izin verilmez.
Yasa, bu alana herhangi bir gökdelenin inşa edilmesini yasaklıyor.
Biz genellikle kentteki belirli bir yerde buluşurduk.
Ona bir araba çarptı ve hemen öldü.
Yerinde olsam, parayı bir bankaya koyarım.
Her zaman benim yerime park etmenden bıktım.
Bazen ilerleme kaydedemiyormuşuz gibi görünebilir.
Bütün bir popülasyonun tek bir yerde olması çok büyük bir risk.
Yerinde olsam, işimi bırakırım ve Londra'dan ayrılırım.
Onunla öyle bir yerde karşılaşmayı asla ummadım.
Yerinde olsam derhal eve giderim.
Yerinde olsam Tom'dan uzak dururdum.
Tom buraya gelen ilk kişiydi.
İki nehrin bir araya geldiği bir bölgede bir kasaba inşa ettiler.
- Orası kuş uçmaz, kervan geçmez bir yer.
- Ücra bir yer orası.
- Issız bir yer orası.
Yalnızca yanlış zamanda yanlış yerdeydin.
İşte fizik altyapım da burada devreye girdi.
O mevkideki bir kitapçı hayatta kalmak için yeterli para para kazanmaz.
Çünkü bütün bu konakların bir noktada birbirleri ile temas etmesi gerekir.
Tom yanındaki yolcu koltuğuna büyük bir piknik sepeti koydu.
O, başka bir yerde olmayı dileyerek onun yanına oturdu
Tom Mary'ye onun yerine park ettiği için kızgındı.
Düzinelerce türden yüzlerce kurbağa çiftleşmek için bir araya gelir.
Ben gerçekten zengin olsam böyle bir yerde asla çalışmam.
- Seni bu tarz bir yerde görmeyi ummazdım.
- Seni böyle bir yerde görmeyi beklemiyordum.