Translation of "Prawie" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Prawie" in a sentence and their turkish translations:

- Prawie zemdlałem.
- Prawie zemdlałam.

Neredeyse bayılıyordum.

Prawie.

Edilebilir de.

Już prawie.

Çok az kaldı.

Prawie zemdlała.

O neredeyse bayılacaktı.

Prawie skończyliśmy.

- Neredeyse bitirdik.
- Biz neredeyse bitirdik.

Prawie zawsze.

Neredeyse her zaman.

Prawie skończyłem.

Neredeyse bitirdim.

- Prawie skończyłem lekcje.
- Prawie skończyłem zadanie domowe.

İşimi neredeyse bitirdim.

Jestem prawie gotów.

Neredeyse hazırım.

Już prawie trzecia.

Neredeyse üç.

To prawie niemożliwe.

O imkansıza yakın.

Prawie się utopiła.

Neredeyse boğuluyordu.

Gotuję prawie codziennie.

Neredeyse her gün yemek pişiririm.

Prawie codziennie palę.

Ben neredeyse her gün sigara içerim.

Jestem prawie gotowy.

Neredeyse hazırım.

Prawie się spóźniliśmy.

Biz neredeyse çok geç kalmıştık.

Prawie mnie trafiłeś.

Neredeyse bana çarpıyordun.

To prawie działa.

Bu neredeyse işe yarar.

Jest prawie szósta.

Neredeyse altı.

Jestem prawie pewien.

Oldukça eminim.

Prawie zapomniałem paszportu.

Neredeyse pasaportumu unutuyordum.

Już prawie skończyliśmy.

Biz neredeyse burada hazırız.

Prawie mnie zabili.

Neredeyse beni öldürüyorlardı.

Prawie mnie zabiłeś.

- Neredeyse beni öldürüyordun.
- Beni neredeyse öldürüyordun.

Prawie skończyłem pranie.

Çamaşır yıkamayı neredeyse bitirmek üzereyim.

Prawie skończyłem sprawozdanie.

Raporla işim bitmek üzere.

Tom prawie zemdlał.

Tom neredeyse bayılacaktı.

Prawie zawsze wygrywam.

Neredeyse her zaman kazanırım.

Jestem prawie ślepy.

Ben neredeyse körüm.

Ale prawie od razu

Ama neredeyse hemen,

Bateria prawie się wyczerpała,

telefonunuzun şarjı bitmek üzereydi,

Młode są prawie dorosłe,

Yavrular tam erişkinliğe yaklaşmış olsalar da

Słonie prawie nie widzą.

Filler zar zor görebiliyor.

Prawie potrącił mnie samochód.

Neredeyse bir araba tarafından çarpılıyordum.

Prawie każdy był zaproszony.

Neredeyse herkes davet edildi.

Jest prawie szósta godzina.

Saat neredeyse altı.

Drzewo prawie sięga dachu.

Ağaç yaklaşık çatı kadar yüksektir.

Pudełko jest prawie puste.

Kutu neredeyse boş.

Pudełko było prawie pełne.

Kutu neredeyse doluydu.

Prawie jesteśmy na miejscu.

Biz neredeyse oradayız.

Prawie nic nie widzieli.

Onlar güçlükle görebiliyordu.

Prawie go nie słyszałem.

- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.

Kolacja jest prawie gotowa.

- Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Akşam yemeği neredeyse hazır.

Już prawie czas zaczynać.

Neredeyse başlama zamanıdır.

Robota jest prawie skończona.

İş neredeyse bitti.

Parking jest prawie pusty.

Otopark neredeyse boş.

Prawie każdy się spóźnił.

- Neredeyse herkes geç kaldı.
- Neredeyse herkes gecikti.

Już prawie czas iść.

Neredeyse gitme zamanı.

Autobus był prawie pusty.

Otobüs neredeyse boştu.

Butelka jest prawie pełna.

Şişe neredeyse dolu.

Już prawie czas spać.

Neredeyse yatma zamanı.

Tom prawie złapał Marię.

Tom neredeyse Mary'yi yakaladı.

Prawie nie ma książek.

Neredeyse hiç kitap yok.

Latem pływam prawie codziennie.

Yazın neredeyse her gün yüzerim.

Odwiedza mnie prawie codziennie.

O beni neredeyse her gün ziyaret ediyor.

Sklep jest prawie pusty.

Mağaza neredeyse boş.

Prawie się nie zmieniłeś.

Neredeyse hiç değişmedin.

Prawie zadzwoniłem do Toma.

Neredeyse Tom'u arıyordum.

Drugi jest prawie nieprawdopodobny.

ama ikincisi çoğu zaman hayal bile edilemez

Spadły prawie wszystkie liście.

Neredeyse tüm yapraklar döküldü.

Tu jest prawie północ.

Burada neredeyse gece yarısı.

Prawie zamarzliśmy na śmierć.

Neredeyse donarak ölüyorduk.

Tom prawie rozlał kawę.

Tom neredeyse kahvesini döküyordu.

Tom prawie stracił głowę.

Tom neredeyse aklını kaybetti.

Tom prawie nie mówił.

Tom neredeyse hiç konuşmadı.

To prawie jak leśny umysł.

Neredeyse ormanın zihni gibi.

Prawie nikt mu nie wierzył.

Neredeyse kimse ona inanmadı.

Potknąłem się i prawie upadłem.

Tökezledim ve neredeyse düşüyordum.

Prawie nigdy nie ogląda telewizji.

O, neredeyse hiç tv izlemez.

Prawie nie mogłem znieść bólu.

Acıya güçlükle katlandım.

Zgubiłem prawie wszystkie moje pieniądze.

Neredeyse bütün paramı kaybettim.

Prawie wszystkie psy są żywe.

Neredeyse tüm köpekler hayatta.

Myję mój samochód prawie codziennie.

Neredeyse her gün arabamı yıkarım.

Biorę prysznic prawie każdego dnia.

Neredeyse her gün duş alırım.

Tom jest prawie mojego wzrostu.

Tom neredeyse benim kadar uzun.

Moja bateria jest prawie rozładowana.

Benim pil neredeyse ölmüş.

Prawie wszyscy byli na czas.

Hemen hemen herkes zamanında geldi.

Jest już prawie trzecia godzina.

Saat yaklaşık üç.

Przegraliśmy prawie wszystkie wyjazdowe mecze.

Neredeyse tüm deplasman oyunlarını kaybettik.

Prawie codziennie mówię po francusku.

Neredeyse her gün Fransızca konuşurum.

Prawie nigdy nie oglądam telewizji.

Neredeyse hiç televizyon izlemiyorum.

Mam prawie 180 centymetrów wzrostu.

Yaklaşık 180 santimetre boyundayım.

To brzmi prawie jak groźba.

Bu neredeyse bir tehdit gibi geliyor.

W Bostonie jest prawie północ.

Boston'da neredeyse gece yarısı.

Pismo Toma jest prawie nieczytelne.

Tom'un el yazısı neredeyse okunaksız.

Prawie nigdy nie wyrzucam jedzenia.

Ben yiyecekleri hemen hemen hiç çöpe atmam.