Examples of using "Prawie" in a sentence and their turkish translations:
Neredeyse bayılıyordum.
Edilebilir de.
Çok az kaldı.
O neredeyse bayılacaktı.
- Neredeyse bitirdik.
- Biz neredeyse bitirdik.
Neredeyse her zaman.
Neredeyse bitirdim.
İşimi neredeyse bitirdim.
Neredeyse hazırım.
Neredeyse üç.
O imkansıza yakın.
Neredeyse boğuluyordu.
Neredeyse her gün yemek pişiririm.
Ben neredeyse her gün sigara içerim.
Neredeyse hazırım.
Biz neredeyse çok geç kalmıştık.
Neredeyse bana çarpıyordun.
Bu neredeyse işe yarar.
Neredeyse altı.
Oldukça eminim.
Neredeyse pasaportumu unutuyordum.
Biz neredeyse burada hazırız.
Neredeyse beni öldürüyorlardı.
- Neredeyse beni öldürüyordun.
- Beni neredeyse öldürüyordun.
Çamaşır yıkamayı neredeyse bitirmek üzereyim.
Raporla işim bitmek üzere.
Tom neredeyse bayılacaktı.
Neredeyse her zaman kazanırım.
Ben neredeyse körüm.
Ama neredeyse hemen,
telefonunuzun şarjı bitmek üzereydi,
Yavrular tam erişkinliğe yaklaşmış olsalar da
Filler zar zor görebiliyor.
Neredeyse bir araba tarafından çarpılıyordum.
Neredeyse herkes davet edildi.
Saat neredeyse altı.
Ağaç yaklaşık çatı kadar yüksektir.
Kutu neredeyse boş.
Kutu neredeyse doluydu.
Biz neredeyse oradayız.
Onlar güçlükle görebiliyordu.
- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.
- Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Akşam yemeği neredeyse hazır.
Neredeyse başlama zamanıdır.
İş neredeyse bitti.
Otopark neredeyse boş.
- Neredeyse herkes geç kaldı.
- Neredeyse herkes gecikti.
Neredeyse gitme zamanı.
Otobüs neredeyse boştu.
Şişe neredeyse dolu.
Neredeyse yatma zamanı.
Tom neredeyse Mary'yi yakaladı.
Neredeyse hiç kitap yok.
Yazın neredeyse her gün yüzerim.
O beni neredeyse her gün ziyaret ediyor.
Mağaza neredeyse boş.
Neredeyse hiç değişmedin.
Neredeyse Tom'u arıyordum.
ama ikincisi çoğu zaman hayal bile edilemez
Neredeyse tüm yapraklar döküldü.
Burada neredeyse gece yarısı.
Neredeyse donarak ölüyorduk.
Tom neredeyse kahvesini döküyordu.
Tom neredeyse aklını kaybetti.
Tom neredeyse hiç konuşmadı.
Neredeyse ormanın zihni gibi.
Neredeyse kimse ona inanmadı.
Tökezledim ve neredeyse düşüyordum.
O, neredeyse hiç tv izlemez.
Acıya güçlükle katlandım.
Neredeyse bütün paramı kaybettim.
Neredeyse tüm köpekler hayatta.
Neredeyse her gün arabamı yıkarım.
Neredeyse her gün duş alırım.
Tom neredeyse benim kadar uzun.
Benim pil neredeyse ölmüş.
Hemen hemen herkes zamanında geldi.
Saat yaklaşık üç.
Neredeyse tüm deplasman oyunlarını kaybettik.
Neredeyse her gün Fransızca konuşurum.
Neredeyse hiç televizyon izlemiyorum.
Yaklaşık 180 santimetre boyundayım.
Bu neredeyse bir tehdit gibi geliyor.
Boston'da neredeyse gece yarısı.
Tom'un el yazısı neredeyse okunaksız.
Ben yiyecekleri hemen hemen hiç çöpe atmam.