Examples of using "L'ora" in a sentence and their turkish translations:
Hey, saate bak.
Saat sana uyuyor mu?
Tom zamanı kontrol etti.
Bana doğru saati söyle, lütfen.
Saatte on üç dolar kazanırım.
Gitmek için bekleyemem.
Onunla tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Neredeyse zamanı.
Bana saati söyleyebilir misiniz, lütfen?
Saatinizin doğru mudur?
Yaşlı adam bana saati sordu.
Ölmek için sabırsızlanıyorum.
Balık zamanı! Evet.
İşte büyük an!
Oyun zamanı!
Tom saati bilmek istiyordu.
Saatteki zamanı kontrol ettim.
Pizza zamanı.
Trafiğin en yoğun olduğu zaman.
Boston'u ziyaret etmeyi dört gözle bekliyorum.
Okulun başlamasını bekleyemem.
- Hafta sonunun başlaması için sabırsızlanıyorum.
- Hafta sonunun başlamasını dört gözle bekliyorum.
bize omuz verme zamanının geldiğini düşünüyorum.
Ayağa kalkmamızın zamanı geldi.
Neredeyse yoğun saatler.
Bunu gerçekten iple çekiyorum.
Sizi tekrar görmeyi dört gözle bekliyoruz.
Yemek vakti kutsaldır.
Tom saatte otuz dolar kazanmaktadır.
Bu saat tamamen doğrudur.
Mektubunu dört gözle bekliyorum!
Mektubunu almayı dört gözle bekliyorum.
Hayvanat bahçesine gitmek için sabırsızlanıyorum.
Ben pastayı yemek için sabırsızlanıyorum.
Eve gitmeyi iple çekiyorum.
Tamam, inelim hadi. Tamam, gerçeklik anı.
Tom evlenmek için sabırsızlanıyor.
Üniversiteye gitmek için sabırsızlanıyorum.
Ben yarını bekleyemem.
Seni Noelde görmek için sabırsızlanıyorum.
Cadılar bayramı partinizi iple çekiyorum.
Tom'un sana göstermek için bekleyemediği bir şeyi var.
Önümüzdeki ayı iple çekiyorum.
Yakında katalog almak için sabırsızlanıyorum.
Bu senin kalkman gereken zamandır.
Tatile gitmek için sabırsızlanıyorum.
Seni gelinlik içinde görmeye sabırsızlanıyorum.
Duş almak için sabırsızlanıyorum.
Boston'a gitmeyi dört gözle bekliyorum.
Her zaman bir saat takarım böylece saatin kaç olduğunu bilirim.
Türkiye'ye gelmeyi dört gözle bekliyorum.
Şu anda San Francisco'da saat kaç?
Tom Noeli sabırsızlıkla bekliyor.
O, eve gitmeye istekli.
Ayakos'un günlüğünü tekrar okumaya can atıyorum.
Cadılar Bayramı kostümünü görmek için sabırsızlanıyorum.
Babamla birlikte ava gitmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Cevabını almayı dört gözle bekliyorum.
Doğum günüme can atıyorum.
Tom emeklilik için sabırsızlıkla bekliyor.
- Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
- Bu konu hakkındaki düşüncelerini duymaya can atıyorum.
Tom'u ziyaret etmek için Boston'a gitmeye sabırsızlanıyorum.
Gerçekten Tom'la plaja gitmeyi dört gözle bekliyorum.
Tam olarak saat kaç?
Tom yeni bir araba almaya istekli.
Ölme vakti.
Yeni romanını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
O, onunla zaman geçirmeye can atıyordu.
Sabahları kalkmak için sabırsızlanıyorsun. Her küçük işareti,
Birisi bana saati söyleyebilir mi?
Üzgünüm size saati söyleyemem, saatim yok.
Sevgililer günü için sabırsızlanıyorum!
Los Angeles'taki kız kardeşimi ziyaret etmeyi dört gözle bekliyorum.
Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
Bozuk bir saat bile günde iki defa doğruyu gösterir.
Seninle tanıştığımı Tom'a söylemek için sabırsızlanıyorum.
Tom'un Cadılar bayramı kostümünü görmek için sabırsızlanıyorum.
Ölüm zamanı neydi?
Bizim gördüğümüz şey bu ülkenin
Şapkan ve elbisen içinde seni görmeye can atıyorum.
İstifa etme zamanı.
Şehrini ziyaret ettiğim gelecek sefer seninle görüşmeye can atıyorum.
Yaz tatilini dört gözle bekliyorum.
Tom Mary ile konuşmak için sabırsızlanıyor.
Evdeki herkese söylemek için sabırsızlanıyorum.