Examples of using "Dover" in a sentence and their turkish translations:
İnsanlara beslenme, barınma ve eğitimin
Keşke çalışmak zorunda olmasam.
ki itiraf etmekten gerçekten nefret ettiğim bir tanesi var.
Bunu yapmayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
Yarına kadar yapmam gereken bir sürü şey var.
çünkü o kurallar değişmeli.
Ya onlar ya da ben lafı hızlıca başka konulara getiriyorduk.
Dalış kıyafeti giymemem gerektiğini içgüdüsel olarak biliyordum.
Maalesef reddetmek zorundayım.
Noel'i hastanede geçirmek zorunda olmaktan çok endişeleniyordu.
- Tom Mary'ye bir açıklama borçlu olduğunu hissetti.
- Tom, Mary'ye bir açıklama borçlu olduğunu hissetti.
Büyükannenizle aynı fırçayı kullanmak istemezdiniz.
Tom'un o şarkıyı tekrar söylemesini dinlemek zorunda olmak istemiyorum.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
- Tom acele etmesi gerektiğini biliyordu.
- Tom acele etmek zorunda olduğunu biliyordu.
Tom niçin geç kaldığını açıklaması gerektiğini hissetti.
Evet, suyum bu kadar azalmışken oraya gidecek olmak beni geriyor.
erkekliklerini kanıtlama baskısı altında yaşamayacak.
Bence Tom, Mary'ye bunu yapmasına gerek olmadığını söylemesi gereken kişidir.
Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.