Examples of using "Kölcsön" in a sentence and their turkish translations:
Neden onun gibi birine ödünç para verdin?
- Okumak için ilginç bir şeyler veriniz.
- Bana okuyacak ilginç bir şeyler ödünç ver.
Bana 10 sent ödünç verebilir misin?
Bir arkadaştan biraz borç para aldım.
Lütfen bana bıçağını ödünç ver.
Ben para ödünç veriyorum.
Ağabeyim bir tefeciden ödünç para aldı.
Lütfen, bana bıçağını ödünç ver.
Bana biraz ödünç para verir misin?
Bana bisikletini ödünç ver.
Tom sık sık arkadaşlarından para ödünç alır.
Bana kitabı ödünç verir misiniz?
O, komşusundan ödünç araba alır.
Lütfen arabanı bana ödünç ver.
500 Yen ödünç verebilir misiniz?
Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.
Bana biraz borç para verebilir misin?
Tom hiç kimseye asla ödünç para vermez.
Lütfen bu kalemi bana ödünç ver.
Tornavidayı bir arkadaşımdan ödünç aldım.
- Tom koleje gitmek için para ödünç aldı.
- Tom üniversiteye gitmek için para ödünç aldı.
- Kimse bana para borç vermez.
- Kimse bana ödünç para vermezdi.
Tom sık sık Mary'den kitap ödünç alır.
Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
Tom yarın arabamı ödünç almak istiyor.
Paraya ihtiyacın varsa, biraz ödünç verebilirim.
Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
Ona bir miktar ödünç para vermen büyük nezaketti.
Kitabını bana ödünç vermeyi lütfeder misin?
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
Başka birine ödünç vermemen koşuluyla, bu CD'yi sana ödünç vereceğim.
Her zaman bir karamsardan ödünç para al. O geri beklemeyecektir.
Tom'dan sana biraz ödünç para vermesini iste.
Tom, biraz borç para alması gerektiğini söylüyor.
Kitapları ödünç verme; hiç kimse onları geri vermez. Kütüphanemde hala kalan kitaplar diğer insanlardan ödünç aldıklarımdır.
Tom, John'un ondan ödünç para almaya çalışacağı konusunda Mary'yi uyardı.
Yapman gereken tek şey sormaktı ve istediğin kadar çok parayı sana ödünç verirdim.
Tom bana bir DVD ödünç verdi.